- Kategori
- Ruh Sağlığı
Ayakta kalmak

İnançlarımız değil midir? bizleri bir hedefe götüren, sıkıntılarımıza karşı ayakta durmamızı sağlayan...
Sevgiyle başlar inançlar, sevginin olduğu yerde inanç da vardır mutlaka. Ateist olup ben hiçbir şeye inanmam diyenler dahi sevgiye inanıyorlardır mutlaka... Annelerini, çocuklarını, arkadaşlarını seviyorlardır hiç kuşkusuz.
Bir de dinsel anlamda inanç vardır ki; kimi müslüman, kimi hristiyan, kimi yahudi ama hepsinin bir Allah'ı var. Ve inandıkları şey uğruna yaşamlarındaki sıkıntıları, dertleri ber taraf edebilenler... Bu sıkıntılar altında dahi yaşamın iyi yanını görebilenler...Sevgiyle inandıkları şeye sımsıkı sarılanlar... İşte bunlar ayakta kalma yarışında hep başta gidenler değil midir?
İyinin iyisi olduğu gibi unutulmamalıdır ki kötünün de kötüsü mevcuttur. Dünya kuruldu kurulalı bu hep böyle olmuştur. Nasıl ki iyinin iyisini görüp algılayabiliyorsak, kötünün kötüsünü de aklımızdan çıkarmamalıyız. Zira yaşam bize zorlukları, sıkıntıları, acıları, üzüntüleri sanki daha fazla sunuyor gibi...Ya da bizler olumsuzluklara kapılarımızı daha fazla açıyoruz onun için gelip bizi buluyor...Hani bir laf vardır, başına gelmeden insanoğlu bilmez diye..Çok doğrudur. Ancak empati yaparak hem acının ne olduğunu anlayabiliriz hem de ders çıkarabiliriz..En azından yaşanan olayın yaşandığı andaki etkisinin mutlak ve mutlak olarak bir süre sonra o yoğunlukta kalmayacağını aklımızdan çıkarmamalıyız. Böylece olaylara daha serinkanlı yaklaşabiliriz. İnançlarımız doğrultusunda bilmeliyiz ki yaşadığımızdan daha da kötüsü her an olabilir. Demek ki işin püf noktası şükretmekte...Evet aldığımız nefes için dahi şükretmeliyiz. Görmesini bilirsek şayet şükredecek çok unsurun hayatımızda yer aldığını fark edebiliriz. Bir nefes almanın kıymetini farkettiğimizde ise artık ayaklarımız yere basıyor demektir. Bundan sonrası azimle, inanarak, güvenerek çalışmaya başlamamızı gerektirir.
Çırpınmalarımız hep iyiye gitmek, iyi olmak, bize çocukluğumuzdan bu yana dayatılan iyi ve kötü kavramlarına göre davranmak için değil mi? Oysa aslolan içimizdeki mutluluğu yakalamak hatta farketmek...Farkındalıkla başlar mutluluğu hissetmek...Nefes almanın, görmenin, duymanın, hissetmenin, yürüyebilmenin, koşabilmenin, konuşabilmenin,dokunabilmenin ve binlercesinin varlığını farkettiğimizde yaşadığımız kötü, olumsuz koşulları ber taraf edebiliriz...Hayata daha sıkı sarılıp, pencerelerimizi pozitif duygu ve eylemlere açabiliriz. Bunu yapabilmek için ilk önce inanmalıyız. İnancımızı kaybetmediğimiz sürece yaşam kalitemizi hep koruyabiliriz.
Farkındalıklarınızla, inançlarınızla pencerelerinizin açık olduğu bir yaşam diliyorum hepinize....