Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mayıs '09

 
Kategori
Güncel
 

Aydın nasıl olmalıdır?

Gazeteleri okuyup televizyonları izlediğinizde köşelerin ve ekranların kendilerine aydın denilen veya aydın olarak kabul edilen kişilerle dolu olduğunu görüyoruz.

Bunların neredeyse tamamı ülkenin mevcut gündemine göre görüş belirtmekte veya geçmişteki saplantılara takılıp kalmaktadırlar.

Gerçek bir aydın; içinde bulunduğu şartları bir veri olarak kabul etmekle birlikte, toplumun çoğunun o anda göremediği veya ulaşamadığı fikirlere öncülük eden kişi olmalıdır.

Bu anlamda günümüzde aydın geçinen çoğu kimsenin fikirlerinin toplumun ne kadar önünde olduğu tartışmalıdır.

Gerçek aydın; toplumun 70-80 yıldır oluşturduğu ve günümüze konsensüs olarak gelmiş temel değerleri tartışmaya açmak yerine tartışılmayan ve tabu olan başka konuları tartışmaya açmalıdır. Üzerinde yıllarca görüşbirliği olan üniter yapı, ordu, kurucu lider gibi konuları tartışmaya açmak yerine din sömürüsü, cemaatin bireylerin önüne geçmesi ve siyasallaşması, töre cinayetleri, kölelik döneminden daha ağır olan düşük ücretlerle ve kayıtdışı işçi çalıştırmayı tartışmalıdır.

Gerçek aydın; bireyin özgürleşmesi ve refahını hedef alır. Bireysel özgürlük ve refah beraberinde toplumsal özgürlük ve refahı getirir. Aydın, bireyin tek başına özgürleşmesinin yollarına ulaşan fikri adımları atar, bireyin kendini cemaatsiz ifade edemeyeceği bir yapının kaldırım taşlarını söker atar.

Gerçek aydın; geçmişteki tarihsel ve siyasal olaylara saplanıp kalmaz, bunları kendisi için bir ders ve tecrübe olarak kabul edip geleceğe bakar. Günümüzde olduğu gibi geçmişteki tarihsel ve siyasal olayları çözmeye ise hiç kalkmaz. Aydın geçmişine bakıp geleceğini planlayan kişidir. Geleceğini planlamak için tarihini kullanamayanlar yüz yıl ileri gideceğine yüz yıl geriye gidip geçmişi çözmeye kalkarlarsa tarihsel olgular içinde kaybolurlar. Ermeni sorununa getirilen yaklaşımlar bunun çok güzel örneğidir.

Gerçek aydın; çevresini gözlemler, analiz eder ve bunun sonucunda yolunu ve ideallerini belirler.

(Bkz. Sinan Meydan- Atatürk ile Allah Arasında- Sayfa: 166-167) Örneğin Mustafa Kemal Atatürk; Selanik, İstanbul ve son olarak Beyrut' ta, islam dininin hoş görüsünü ve başka kültürlerle barışık yapısını gördükten sonra gittiği Şam' ın kozmopolit yapıdan uzak bir ahiret şehri olduğunu görmüş ve sokakların karanlık bastıktan sonra bomboş olduğunu gözlemlemiştir.

O zamanlar(bugün farklı mı bilmiyorum) Şam' da evlerin yüksek duvarlarından ve kafesli pencerelerinden dışarı ne ses ne soluk sızardı. Sonra bir gece Mustafa Kemal, bir kahveden çalgı sesleri taştığını duyarak şaştı. Kapıdan bakınca içerisinin Hicaz demiryolunda çalışan İtalyanlarla dolu olduğunu gördü.

Mustafa Kemal Şam' daki durumu analiz ederken; "Her şey karanlık içinde ve hava gericilik, baskı ve derinden ikiyüzlülük doluydu. Milletinin gerçek düşmanının sadece yabancılar olmadığını artık anlıyordu. Türklerin yabancılardan öğrenecekleri birşeyler vardı. Gerçek düşman kendi aralarındaydı. Onları başka milletlerin yürüdüğü yoldan alıkoyan, gelişmeleri önleyen, baskı altında tutan softalık ve yobazlık... Mustafa Kemal' in görüşüne göre Osmanlı imparatorluğu, Müslüman olmayanların cennetin bütün nimetlerinden yararlandıkları, Müslümanların ise cehennem azabı çekmeye zorlandıkları bir yerdi." şeklinde analiz edecektir.

Bu analizin sonunda kafasında düşündüğü ülkenin bu şekilde olmaması için laiklik fikrini geliştirmiştir.

Çünkü dinin günlük yaşama ve devlet işlerine her aşamada karışmasının toplumu ne kadar kastığını, ilerlemesine darbe vurduğunu ve dini şekilciliğe ve ikiyüzlülüğe ittiğini bizzat yerinde tespit etmiştir. Nitekim bunun dinin hayatımızda referans olarak alınmasının günümüzdeki ifadesi "mahalle baskısı" halini almaya başlamıştır. Devlet işlerinde liyakatın yerini eşin türban takıp takmaması, belirli dünyü görüşüne sahip olunması gibi etkenlerin alması bu nedenle tehlikelidir. Dini simgeler;dini şekle indirgeyen, dine belkide en fazla zarar veren şeylerdir. Din bu kadar basit değildir ama dini simgeleri kullanarak menfaat sağlama, toplumsal kabul görme bu kadar basit hale gelmektedir.
 
Toplam blog
: 41
: 431
Kayıt tarihi
: 26.10.06
 
 

1968 doğumluyum. Üniversite mezunuyum.  ..