AYİM 3 generalin itirazını reddetmiş

Basında yer alan bilgilere göre 3 generalin terfilerine ilişkin sürecin özeti şu:

3 generale, “haklarında mahkemece çıkarılmış yakalama emirlerine karşı itiraz davaları henüz sonuçlanmadığı” gerekçesiyle, Ağustos ayındaki olağan terfi alma döneminde terfileri verilmemiş.

Ancak süreçte, sivil mahkeme tarafından, generaller hakkındaki yakalama müzekkereleri kaldırılmış.

(Terfi almalarını engelleyen hukuki gerekçe ortadan kalkmış oluyor.)

Bunun üzerine asker 3 generalin terfi alması için hükümete başvurmuş, ama hükümet bunu onaylamamış.

Bunun üzerine askerler AYİM'e dava açmış. AYİM, hükümetin kararını iptal etmiş. Böylece askerlerin terfisinin önü açılmış.

Hukuksal olarak sürecin olağan seyri budur. Ancak hükümet bu terfileri istemediği için elinde kendisine verilmiş olan askeri açığa alma yetkisini, terfi işlemi resmileşmeden önce, kullanarak, ortada terfi alacak asker bırakmamıştır.

Hükümet görevden aldığı için, bu kişilerin terfi alması yasal olarak imkansız hale geliyor.

Hükümetin bu görevden alma kararına karşı yeniden itiraz edilmiş, ama yasal prosedür öyle olmalı ki, hükümete tanınmış olan bu keyfiyeti kullanma hakkı iptal edilememiş ve AYİM, kendisine yönelik bu konudaki iptal kararını reddetmiş.

Bu bilgilere baktığımda, hükümetin bir yargı kararını fiili olarak engellediğini görüyorum ben.

Elinde askeri görevden alma yetkisinin olması, onun kararını hukuki kılmaz. Bence yasal bile kılmaz. Çünkü, görevden alma yetkisinin somut gerekçesinin olması lazım. Sen salt yargı kararını engellemek adına bu keyfiyeti kullanıyorsan, bu kararın hukuksuz olur.

Denebilir ki, asker hükümetin astıdır. O nedenle hükümet görevden alabilir. Bu hiç kabul edilemeyecek bir şey. Kimse kimsenin hakkını elinden keyfi bir şekilde alamaz, hukuk bu yüzden vardır.

Ya da denebilir ki, AYİM, ülkede askeri vesayetin bir unsurudur, zaten kaldırılması lazım, albay generali nasıl yargılar ki, gibi şeyler söylenebilir. Oysa bütün bunlardan önce AYİM, tesis edilmiş bir mekanizmadır, meşrudur, yasaldır. Sistem, içinde onun olduğu şekilde kurgulanmıştır. AYİM varken onun kararlarını yok sayamazsınız.

Açıkça hükümet kanunlarda tanımlanmış bir yargı kurumunun kararını ve bu kararla kişilerin haklarını filili ve siyasi olarak ortadan kaldırmaktadır.

Bu olayı adaletin/hukukun yerini bulduğu şekilde yorumlamak safdilliktir. Hükümet asker üzerindeki yasal ve spekülatif baskısını sürdürmektedir, bu gelinen nokta bunun bir adımıdır. Ha, bunu iyi bir şey sananlar olabilir, belki öyledir belki değildir, ama hukukun ve adaletin yerini bulduğu söylenemez.

Meselenin başına baktığınız zaman, bu üç generalin terfilerinin durdurulma gerekçesi ortadan kalkmıştır. Asker bunun gereğini -yasal olarak- talep etmek zorunda kalmıştır, hükümet ise mahkemenin kararına rağmen bu hakkı vermemek için, siyasal bir hakkını kullanmış ve hukukun üstüne basmıştır. Bazıları AYİM'in üzerine basılacak bir kurum olduğu için bunu alkışlayabilir, ancak toplum, haklar gaspedilerek, üzerine basılarak reforme olmaz. Yargı, hukuk, siyasetin otoritesine ve keyfiliğine karşı evrensel değerler baz alınarak kurulmuş, siyasetten üstün kurumlardır. İki kurumun kararının çatıştığı yerde, mahkemenin kararı daha önde gelmelidir. Yok siyaset, mahkemenin yapısını beğenmiyorsa, halktan aldığı güçle usülüne uygun olarak o yapıyı değiştirir, ama üzerine basamaz, çünkü onu değiştirene kadar, o kurum halktan alınan güçle orada duruyor halde olur. Siz kurumun ve hakların üzerine bastığınız zaman, toplumu reforme ediyor olamazsınız, meşru müdafaa haklarının zeminini hazırlarsınız.

3 generalin daha üst mahkemelere başvurması gerekir. Haklarını korumaları, sadece kendilerinin haklarını değil, sivil dikta rejimi eğilimine karşı potansiyel hak kaybına uğrayacakların da hakkını korumak olacaktır.

-----------------------------------

Gelecekten geçmişe not: 3 generale tazminat ödenecek