- Kategori
- Felsefe
Ayırtsızlığın ayırtsızlığı
Gerçek adı bu değil, sonra konacak.
Diyalektiğin şıklarını tartışırken, üçüncü ve sonrası bir dereceden bir ara şıkkın, çok özel bir durum yarattığını birden ayırsadım.
‘Ayırtsızlığın diğer şıklarla ayırtsızlığıyla ayırtlılığının ayırtsızlaşması’ gibi, söz oyunu gibi görünen bir durum. Ancak, bu bir nominal değil, ontik bir durum.
Ayırtsızlık ve diğer şıklar birbirine benzemez ve çoğuncu dereceden sonuçlarda çok ıraksayan bir sonuç dağılımı sergiler.
Bu durumda, bunlar dar bir alanda toplanıyor, tam nokta değil ama pratikte öyle kabul edilebilir.
Bunu bir örnekle açımlayalım:
Türkiye, Doğu-Batı diyalektiğini 1838’den beridir, Kuzey-Güney diyalektiğini ise 1968’den beridir yaşıyor. Vardığı yer ise, hiçbiryere gidememek oldu. Hala 1838 noktasındayız pratik olarak.
Doğu-Batı sentezi denendi, olmadı, birden çok kez denendi, yeni olmadı.
Yalnızca Doğu (Avrasyacılık) veya yalnızca Batı (NATO) denendi, yine olmadı.
Doğu-Batı dekadansını, hem Doğu dekadanslarıyla (islam dekadansı), hem Batı dekadansıyla (AB çözülmesi), hem de ikisinin birden dekadansıyla (en son Arap Baharı) yaşadık, yine olmadı.
1960-1980 arası Kuzey’ci devlet kapitalizmi idi, olmadı; 1983 sonrası özel sektör kapitalizmi idi, yine olmadı.
Kavimler Cemiyeti’nde yerimiz boş (null) oldu, BM’de yerimiz belirsiz kaldı, AB’de yerimiz belirsiz kaldı.
Tümüyle bozunamadık da... Buna tarih elvermedi, çünkü periferi (Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkasya, 3’ü birden) bizden daha çok dağılınca, ‘çevresel bütünlüğe itmeci’ bir ozmosis vektörü işliyor oldu.
2001-2010 bunu perçinledi.
Artık hiçbirine gidemeyiz. İstemeden ve bilinçsizce de olsa, nötr bir konumdayız. Bu, ya bizi batıracak, ya olduğu gibi tutacak. Kesin değil henüz. Hangisi olursa olsun, sonumuzu kendimiz seçmemiş olacağız.
2011 itibarıyla, ne Doğu-Batı, ne de Kuzey-Güney diyalektiğinin devrede olmadığını rahatça söyleyebiliriz. Rusya’nın tuhaf (Beyaz Rusya’lı ve Tacikistan’lı) Avrasya’cılığı ve Çin’in Afrika’yı da saran tuhaf Güney’ciliği yepyeni ve belirsiz koşullar oluşturmakta. (Arap baharı yerine, Afrika baharı yaşansaydı, kıyamet-son, anında kopardı.)
İşi tuhafı ve ilginci Türkiye, yukarıdaki ayırtsızlıkları yaşarken, Rusya ve Çin’e karşı konum almamış oldu. Yani Türkiye, şu anki koşullarla istese de, Asyacı ve Doğucu olamaz.
Bundan sonrası kuramdan çok edimle ilgili.
Dipnot. Buradaki ilginç durum, en az beşinci dereceden küsuratlı bir adımın, tam sayılı toplam sonuç bütünlüğünü etkilemesi / belirlemesi. Afrika’nın gerçekleşmemiş-gerçekleşebilir sonucu ile Türkiye’nin gerçekleşmiş sonucu denklemde aynı yerde yer alıyor, yani bundan sonra atacağımız adımlar, global sonu erkene alacaktır.