- Kategori
- Gündelik Yaşam
Ayna
Olgun insanlar, yaşadıkları topluma ayna tutar. Bizler onların ayna olduğu durumlardan, görüntülerden çoğu zaman utanıyor veya o görüntüyü doğru bulmuyoruz.
Yaşamı boyunca aynaya bakmayan insan yoktur diyebiliriz. Sadece bir tek insan, ilim şehrinin kapısı unvanını hak eden Hz. Ali, bundan istisnadır. O’nun bir kere dahi olsun bu nesneye bakıp kendini görmediğini ehli biliyor. Niçin bu şekilde davrandığı konusunda bir yoruma girmek bize düşmez.
Gerçek olan şu ki; herkes aynaya bakılmasının zorunlu olduğuna inanıyor.
Nerden kaynaklanır bu arzu? Ne vardır temelinde?
Oldukça ilginç ve esrarengiz bir durum.
Aynada kendini seyreden, sağını solunu düzeltip üstüne başına bir çekidüzen vererek toplum içinde yerini alıyor.
İşin bir yönü burası.
Bir diğer husus ise, mecazlardan esinlenerek kullanılıyor olması.
Okuduğunuz bir kitap, dergi veya seyrettiğiniz bir film yahut bir insan veya toplumun durumu yaşamınıza yön verebilir. Bu saydığım şeylerde kendinizi bulabilme imkânı var.
Örneğin, son ekonomik çöküş, insanların yüz ifadelerine bile yansımış. Adeta gözlerinin feri kaçmış. Bunu ülke dışına yolculuk yapanlar görüyor.
Evrende sisteme entegre olmaya çaba gösteren kişiler ya da gruplar var. Buna karşılık, çemberin dış yüzeyinden içe, çemberin merkezine doğru yol kat edenler de.
İşte, bu etkin birimlerin felsefesi, topluma yardımcı/verici olabilmek. “İnsan sarrafı” olan bu mahaller, aynalık görevini üstlenmiş, yetenekli olanların doğru yolda yürümelerini sağlamış.
Öyle ki tasavvuf biliminde net bir şekilde "İnsan Allah’a aynadır" denmiş.
Bu bakımdan, tasavvuf felsefesiyle uğraş verenlerin hayatı içinde bu kavramın epeyce önemi bulunuyor.
Bir başka örnek ise Mesnevî’den. Mevlâna: "Bilir misin, senin aynan niçin gammazdır? Nitekim bir kimse aynada kendini görse sureti ve bilcümle ahvali onda zahir olur, hiçbirisi noksan kalmaz. Zira ayna gammazdır, der. Ancak, Aşk bu sözün dışarıya çıkmasını ister. Bilir misin senin aynan niçin gammaz değildir? Zira onun yüzünden pas zail olmamıştır. Alâyiş (debdebe, gösteriş) pasından cüda (ayrı düşmüş) olan ayna Hurşit-i Huda nurunun şua’sından dolu olur. Git, yüzünden pası temizle; ondan sonra o nuru idrak et!” demekte.
Olgun insanlar, yaşadıkları topluma ayna tutar. Bizler onların ayna olduğu durumlardan, görüntülerden çoğu zaman utanıyor veya o görüntüyü doğru bulmuyoruz. Görüntümüze kızacağımız yerde, onlara öfkeleniyoruz. Hatta kimi zaman hakarete varacak davranışlar, kinayeli sözler bile sarf edebiliyoruz.
Biz toplum olarak yaşadığımız çevrenin normal görüntüsünü, bir insanın acı sefalet içinde yaşarken aldığı tavrı, farklı düşüncelere sahip olduğumuz andaki enstantaneleri, gündelik gailelerin getirdiği karamsarlığı, mutluluğa uzanan ve âdeta melânkoliye dönmüş ruh halimizi, aynada açık ve net biçimde görüyoruz. İnsan bunu yaşamadıkça bu kıytırık gibi gördüğü durumlardan kurtulması çok zor görünüyor. Anlaşılan, rötar yemiş bu duygumuz.
Aynada görebilmenin ise temel istisnaları var. İlk koşulu; insanın düşüncelerinde evham ve vesveseden kurtulması. Yaniönce bireyin beş duyusunun getirisi olan algılamasının nihayete ermesi gerekiyor.
İkinci basamaktai se benliğinin izafî olduğunu kesinlikle idrak etmesi, aslına uygun davranması koşulu var. Bu nedenle şartlanmalarından, değer yargılarından ve özellikle alışkanlıklarından kurtulması gerekiyor. Alışkanlıkları terk etmek kolay demeyin. “Terk ettim” diyenin her an yanı başında enteresan bir şekilde ve başka bir kıyafete bürünmüş olarak sanki bir ot gibi bitiyor. Bunları bitirmenin yegâne yolu, benliği terk etmektir.
Birey, olgunlaşıp her türlü halin üstesinden gelebildiği, aslına uygun olduğu anda topluma ayna olur.
Bu hali “örnek insan” şeklinde tarif edilir.
Kuşkusuz, cemiyet hayatımıza mensup özel insanlar, bizlere çok önemli ve kritik hatalarımızı göstermeselerdi, uykulu-zavallı hallerimiz nereye kadar devam ederdi onu tahmin edemiyorum.
Açıkçası, bahsini ettiğim aynada kendinizi gördüğünüzde bunu çok daha net bir şekilde fark edeceğinize eminim.
Ahmed F. Yüksel