Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mayıs '16

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Ayrılık buluşması

Ayrılık buluşması
 

Onunla son bir kez daha görüşmek istedim. Çünkü bunu hak ediyordu. Ne de olsa beni seviyordu. Bunu bilmesem bir daha çıkmazdım karşısına ve sebepsiz yere yok olurdum hayatından, engellerdim numarasını olur, biterdi. Ama emindim işte beni çok sevdiğinden.

Banyo yaptım. Üzerime güzel kokularımı sürdüm ve o nereye gitmek isterse, kabul ederek onunla buluştum.

Ben kahve söyledim kendime, o ise Sangria, kırmızı şaraptan yapılmış. Sarhoş olmaya ihtiyacı var gibiydi ve bunu o kadar kısa sürede yapmak istiyordu ki, kadehinde sadece meyveler kalmıştı. Başladı konuşmaya, benim onlarca kez başka başka kişilerden duymaya alıştığım benzer cümleleri sıraladı. Beni çok seviyormuş, hatta laf nasıl olduysa döndü dolaştı ve evliliğe kadar geldi. Demek benden çocuk doğurmak da istiyor. Ne kadar onure olurdum eskiden olsa. Şimdi ne zaman cümlelerini bitireceğini merakla bekliyordum.

Saat 22.00'ı geçince üşüdüğümü belirttim. ‘Artık kalkabilir miyiz’ cümlem, o güzelim yüzüne bir tokat gibi çarptı. Gözlerinin dolduğunu farkedince, havayı ısıtmak için şakalar yaptım. Ağlamak için hiç uygun bir yer değildi çünkü orası. Benimle daha uzun vakit geçirmeye gelmişti. Saçları hala ıslaktı. Demek o da banyo yapmış, kurulamaya fırsatı bile olmamıştı ben onu çağırınca. Benden fazla üşüyordu, vücudunun titremelerini görmezden geliyordum ben de.

Kalktık, evlerine yakın bir yerde boş bir arazi gördüm ve arabayı oraya sürdüm. Nasıl mutlu oldu anlatamam. Benimle başbaşa kalışlarında en etkili uyuşturucu ilaçlardan almış gibi vücudu farklı tepkiler veriyordu. Bazen yaşıyor mu ölmüş mü anlayamıyordum, bana sarılıp öylece baygın baygın baktığında.

Öpmeye başladım onu, vücuduna elektrikle işkence ediyormuşum gibi irkilmeye başladı. Soğuktan bile bu kadar titrememişti. Benim için bu soğuk havada etek giymişti.’Kırk numara’ demişti çorabının inceliğini anlatmak için. ‘Daha incesi var mı bilmiyorum’ diye de ekledi. Bacaklarına dokunduğumda elim üşüdü resmen. Nasıl dayanmıştı bu soğuk havaya o ince çoraplarıyla? 

Öptükçe ısındığını hissettim. Keşke ben de onun kadar keyif alsam diye geçirdim içimden. Ancak onun keyfine şahit olması da başka güzeldi.’Sen çok mükemmel bir insansın’ demeye başladığında, daha yeni traş olduğum için yüzümün traş kolonyası dökülmüş gibi yandığını hissettim, tuzlu gözyaşları yanaklarımdan aşağı süzülürken. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu, beni çok sevdiğini söyleyerek. Bir kadının ağlamasına dayanamıyordum, ‘hadi gidelim artık’ dedim, ‘geç oldu’.

Evine bıraktım onu, hemen mesajlar yazmaya başladı. ‘Evime vardım, canım, aşkım, bir tanem, balım, minik kuşum, tatlım’ Böyle birine nasıl söyleyebilirdim ki ondan ayrılmak istediğimi, hem de yüz yüzeyken ve onun yüzüne yapışık yanaklarım onun yüzünden yanarken.

‘Bugün ayrılmak ister gibi bir halin vardı’ diye yazdım. ‘Yoksa o kadar ağlanır mı?’ Zaten onunla az görüşüyor olduğumuz için sürekli tartışıyordu benimle ve bunlar benim için iyi bir fırsattı. Tam mesajlaşmanın ortasında birden ‘yeter artık, uzatma’ diye yazıp bir daha cevap yazmadım. Eminim ki bu onu sinir etmeye yetmişti. Beni aramaya, onlarca mesaj göndermeye başladı. Hiçbirine cevap vermedim. Gururlu biri olduğunu biliyordum.

Jane Austen’in Aşk ve Gurur romanı gibi gururundan vazgeçmeyecekti. Ancak bizim romanımız Jane Austen romanları gibi mutlu sonla da bitmeyecekti. Son mesajında cevap vermezsem ayrılacağını, artık dayanamadığını anlattı. Tabi ki cevap vermedim. O gece hiç uyuyamayacağından adım gibi emindim ve sonraki birkaç ayını da çalmış olduğumu çok iyi biliyordum.

Sabah hiçbir şey olmamış gibi aradım. Tabi ki açmadı ilk arayışımda. Daha fazla dayanamayacağını da biliyordum. Tekrar aradım ve açtı. ‘Sen bilerek yazmadın bana, bu bir senaryoydu bitirmek için. Tamam öyle olsun, bitsin’ gibi cümleleri sanki thompson silahından atıyormuş gibi sıraladı. Beni sözleriyle taradığı için hedefi vurmaması imkansızdı. ‘İyi, bitsin’ dedim. Şaşırdı, çünkü bu değildi beklediği cevap. Hiç çaba göstermedim. Hiç açıklama yapmak için kendimi yormadım. Mücadele etmedim. O da geri adım atamadı ve bitti.

Bildiğim müzik parçalarını gözden geçirdim:’ Aşkın Nur Yengi Gitme isimli parça.’ Tamam, bu güzel olabilirdi.Hemen ona bu parçayı gönderdim. Face’den ‘bitti diye üzülme, yaşandı diye sevin’ alıntısını yaptım Garcia Marquez’den. O ise dayanamadı hala hayatında bir şekilde bulunuyor olmama ve numaramı engelleyip beni bulabileceği her yerden sildi. Beni bir tek hayatından ve zihninden silemeyecekti. Ve bir gün istersem bana yine dönecekti biliyorum.

Ayrılıkla ilgili kendini suçlayacaktı belki. Bir cümlesinde görmüştü gerçeği. ‘Bu bir senaryoydu bitirmek için.’ Ayrılık planlı bir hareketti, plansız olan aşktı.

Ben başka bir kadına aşık olmuştum, nasıl dokunabilirdim ki artık ona. Ben başka birini seviyordum, aniden gelivermişti işte (bir)başıma. Heyecanlanıyor, uyuyamıyor, hep onu düşünüyordum. İtiraf etmeliyim ki ben de aşık olduğum kadın yanımdayken üşüyordum, ona hiç söylemesemde.

Aşk plansızdı, planlı olan ayrılıktı. Aniden kapınızı çalarken aşk, evin içinde telaşla ayrılıklar yaşanıyordu, zekice ve ustaca planlanmış.Bir kadın size aşık olduğu için kırk numara çorabıyla soğuktan donmuş bacaklarını hissetmeyebiliyordu.Bacaklarının donmasını hissetmeyecek kadar size aşık bir kadını hissetmemenize, ona tepki vermemenize yol açabiliyordu aşk. Yanlızlıklar özenle planlanıyordu kusursuzca işlenmiş bir cinayet gibi.

Her sert davranışımın, kaba sözümün ve bu duygusuz, ruhsuz görünen tavrımın beni aşık olduğum o başka kadına daha fazla yakınlaştırdığını biliyordum. Daha önce kim bunlara cesaret edecek kadar çok sevebilmiş, kim tavanı akan bir ev gibi içine içine ağlayabilmişti ki?  Aşkım hariç herkese, her şeye ihanet etmeye hazırdım. Ben başka bir insan haline gelmiştim, başka bir kadına aşık olup.

Geride bıraktıklarımın, ani kararlarımın, yaptığım hataların, benim arkamdan konuşulacakların, bedelini ödemeye razıydım. Çünkü başka bir kadını çok seviyordum, bir başkaydı sevdiğim kadın.

Nihayet, aşık olduğum ‘bir başka kadın’ benimle görüşmek istemişti tekrardan. Onunla buluştuğumuzda bir kahve söyledi kendine, bense Sangria, kırmızı şaraptan yapılmış. Canım sarhoş olmak istiyordu, zaten sarhoştan farksızdım, karşımda onu görünce. Kısa sürede sarhoş olmak için kadehimden bir yudum aldığımda, sadece meyvelerin kaldığını gördüm geride. Tanrım, nasıl da mutluydum onu ne kadar çok sevdiğimi söylediğimde…

 

11.12.2015

Sevda Kuşu

 

 
Toplam blog
: 69
: 1030
Kayıt tarihi
: 12.12.15
 
 

Üniversite mezunuyum, İngilizce ve Fransızca biliyorum, bir firmada yönetici olarak çalışıyorum. ..