- Kategori
- Güncel
Ayrımcılık ve İnkâra Karşı İspat Çabası

- E hadi artık… Biraz yüzünüzü dönünüz ve olana bitene az buçuk tarafından yalın bir gözle bakınız. Kendinizi kasmadan, sıkıntıya sokmadan, bir “ama” çekmeden, ön yargılardan uzak bir halde… Ruhunuzu, egemenlerin salgıladığı gıdalardan arındırarak bakın o “basit” diye tabir edeceğimiz hadiseye…
- İddiamız bellidir aslında… Bir ayrımcılık halinin ille de bu topluma dayatıldığı, ille de, tepeden inme biçimlendirmelerle ayrımcılık tohumlarının ekildiği nadide ülkelerden birisiyiz. Ne kadar olsa da yüce devletlû erkân, “Hayır… Biz hiçbir zaman ve hiçbir koşulda ayrımcılık tohumları ekmeyiz” dese de… O yüce devletlû erkân, “Bu iftiralar düşmanlarımızın hacetidir” demek gibi bir tuhaflıkla toplum karşısına çıkıp, hacetleriyle bu toplumun genel bir çoğunluğunu inandırıyor olsalar da… Aman dostlar siz bakmayın bizim yüce devletlû erkânımızın etmiş olduğu aslan vatanperver ifadelere.
- “Bu memleketin en ciddi sorunu nedir?” diye kafa yoran değerli dostuma, sadece bir iki tüyo vermek istesem, “Nereden başlardım?” sorusunu kendime sordum ve düşündüm.
- Hakikaten, nereden başlardım?
- Bu soruya yanıt enflasyonu bol…
- Çok değil, daha geçtiğimiz hafta çok medar-ı iftiharımız, içişleri bakanımız ayrımcılık üzerine inci peydahlamadı mı?
- Peydahladı tabii ki…
- Şu son cümleme binaen, başta da ifade etmiş olduğumdan mütevellit, bu memleketin en ciddi sorununun ne olduğuna dair ipucunu verdim aslında. Bu memleketin en ciddi sorunu değerli dostlarım, “Ayrımcılık” dediğimiz o nadide kelimenin içeriğidir aslında. E zati bütün meselelerin ve de, akıl ve izandan yoksun bir halde, binlerce insanın ölümünün kökeninde yatan şeyin ne olduğunu sanıyordunuz?
- Ayrımcılık…
- Hani yani en ciddi sorunumuzun ne olduğuna dair bir tescilleme yapmış olsak da, bencileyin burada bir “ama” çekmek yerinde olur.
- Ayrımcılık sorun olmasına sorun da, biz de daha büyük bir sorun var ki, ayrımcılığın tohumlarını ekenlerle, ayrımcılık yapanların inkâr faaliyetlerdir. Bu hepsinden daha bir haspane tutum ki, bu hastalıklı yapı nasıl aşılır, işte orasını bende bilmiyorum.
- Konuya cepheden girişimin nedeni, şu SBS denen Seviye Belirleme Sınavı hadisesinde, sorulan bir sorunun içeriğine dair tuhaflığa dikkat çekmek gibi bir derdimin olmasıydı. Hani derler ya, “Biz gönül toplumuyuz” diye… Aslında toplumun pek de birbiriyle bir derdi yok. Yeter ki, sağa sola araya çomak sokan olmasın. Lakin bu çomak sokma mevzuunda, devletimizin nadide şahsiyetlerinin harbi bir becerisi var. Ne yalan söyleyeyim, ellerine su dökmek imkânsız gibi bir şey.
- Devletimizin çok büyük şahsiyetlerin atamış olduğu, çok büyük şahsiyetli bürokratlar ne haltlar etmişler? Bakalım…
- "Mondoros Antlaşması sonrası kurulan ve amacı dünya kamuoyunu Ermenilerin yaptığı zulümler hakkında belge ve Fransızca eserler yayınlayarak etkilemek olan aşağıdaki hangi cemiyet daha etkili olsaydı bugün Ermeni meselesiyle ilgili bu gazete haberi yayınlanmayabilirdi?"
- a- Kilikyalılar Cemiyeti
- b- İzmir Müdafa-i Hukuk Cemiyeti
- c- Milli Kongre Cemiyeti
- d- Trakya Paşaeli Cemiyeti
- “Kaynak; Bilcümle internet siteleri”
- Sorunun her yanı espri! kokuyor olsa da, daha esprili olan, bu tuhaf sorunun sorulduğu okullardan birisinin Bakırköy’deki Ermeni İlköğretim okullarından birisi olması.
- Nede olsa, hayata adım atmış olduğumuz ilk günden beridir ki, “Ermeni Tohumu”, “Ermeni Dölü” gibi, hayli engin özdeyişlerle, küfürhane kültürümüzü zenginleştirmiş olsak da, siz bakmayın efendim, biz de ayrımcılığın zerresine rastlanmaz!!!!!!
- E tabii ki, ayrımcılığın ne olduğunu anlamak için, bu coğrafyada, ya çiğ süt emmiş bir Türk olmak gerekiyor, yada, Kürt, Ermeni, Alevi, Musevi, Komünist, Ateist, Eşcinsel… Yani ötekilerden birisi olmanız gerekiyor. Ve tabii ki ayrımcılığı anlamak için Almanya’da yaşayan bir Türk olmak gerekiyor.
- Yoksa… Yoksa Yüce Devletlû Erkânımızın ekmiş olduğu ayrımcılık tohumlarının neler olduğunu fark etmek kimi zaman pek de kolay olmuyor.