Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ağustos '06

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Ayvalık'ta şark kurnazlığı

Ayvalık'ta şark kurnazlığı
 

Tatile plansız programsız çıkanlara oldum olası özenirim. Ha deyince atlarlar bir otobüse, verirler ellerini mümkünse güneyden sulak bir bölgeye… Artık Bodrum mu, Fethiye mi, yoksa Kaş mı Kalkan mı fark etmez. İki dakikada dertsiz tasasız tatil moduna giriverirler.

"Yer bulur muyum, bulamaz mıyım?" da laf mıdır? Üç beş gün için nasıl olsa bir kenara kıvrılıverirler…

Oysa benim için öyle mi? Yüreğimin değil de cüzdanımın götürdüğü yere gitmenin ağırlığı gereği, uzun uzun araştırırım konaklayacağım yeri. Zaten güç bela tatile ayırdığım birkaç günümü kötü sürprizlerden sakınmaya çalışırım kendimce. Yoksa hayatı hem kendime hem de benimle tatile çıkan talihsize zehir ederim. Tatilde kalınacak yerin benim için hayati önem taşıması bundandır işte.

Bu kez de her zamanki gibi uzun araştırmalar sonucu Ayvalık Sarımsaklı'daki Marine Otel'de rezervasyonumuzu yaptırıp eşimle birlikte yola düşüverdik. Kızgın kumlardan serin sulara atlamamıza şu kadarcık kalmıştı… Ancak kötü kaderin ağlarını ördüğünü henüz bilmiyorduk. Ortalarda kalmayalım diye rezervasyon yaptırdığımız, ardından tekrar arayıp rezervasyonumuzun yapıldığına dair teyit aldığımız otelin, resepsiyonunda karşılaştığımız beyefendi - beyefendi demek adetten, yoksa ne beyliği ne de efendiliği hak etmiyor gözümde - beş dakika içinde muazzam bir şark kurnazlığı örneği sunuverdi.

Şahsiyetinden - yoksa şahsiyetsizliğinden mi demeli?- habersiz bir halde, otele giriş işlemlerinin yapılması için resepsiyonda sıramızı bekliyorduk. Bizden az önce gelip dört kişilik bir aile için bir haftalığına boş oda soran kişiyle arasındaki konuşma uzayınca, odamıza geçebilmek için konuşmalarını bölüp araya girdik. Ancak odanın anahtarını beklerken, hiç beklemediğimiz bir cevap alıverdik: "İyi ama sizin rezervasyonunuz yok ki!" dedi malum şahıs. "Onay almak için aramamışsınız".

Benim bu konuda ne kadar pimpirikli olduğumu bilen eşim, iki kez arayıp rezervasyonu teyit ettirdiğine göre bu işte bi terslik vardı. Adam pişkin mi pişkin, hem ayaküstü yalan söylüyor, hem de bizi yalancı durumuna sokuyordu. Hem de ne uğruna? Bir iki gece kalacak iki kişi yerine, bir hafta kalacak dört kişinin sırtından kazanacağı kazanç uğruna tabii…

Şark kurnazlığı yaparak günü kurtarmaya çalışan, 'üç beş kuruş fazla kazansam kârdır' düsturuyla yaşayanlar turistik beldelerin adını kötüye çıkararak uzun vadede sadece kendilerine değil, ülkenin geleceğine de zarar veriyorlar. Yetkili mercilere şikayet edilmelerinin yanı sıra, bunlara verilecek en etkili ceza, adlarıyla sanlarıyla kamuoyuna duyurulmaları olabilir. Bunu yapmanın en basit yolu da, önünüze gelene yaptıkları muameleden bahsetmek. İnanın bana bayağı işe yarıyor. Olumsuz özelliklerini düzelten yoluna devam ediyor; düzeltemeyen işletmeler ise birer ikişer el değiştiriyor ya da kapanıyor…

Neyse ki biz ataları 'her işte bir hayır vardır' demeyi ilke edinmiş bir milletin çocuklarıyız. Şimdi 'Hayır bunun neresinde?' diye soranlar olabilir, anlatayım: Bir hayli sinirimiz bozulsa da, bir iki kendini bilmezin tatilimizi mahvetmesine pabuç bırakacak değildik. Bu nahoş olayı bize yaşatanları ardımızda bırakıp Sarımsaklı'dan ayrıldık ve normalde belki adını bile duyamayacağımız Badavut'u keşfettik (O da başka bir yazının konusu olsun ama). Eh hayatta kötüler de olmasa iyilerin kıymeti nasıl anlaşılır değil mi ya?

 
Toplam blog
: 8
: 3850
Kayıt tarihi
: 25.04.06
 
 

Okumayı beş yaşında söken blog yazarınız “kendini bildi bileli” okur. Lisede İtalyanca ve İngilizce ..