Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Temmuz '12

 
Kategori
Eğitim
 

Aziz Nesin hikayelerini aratmıyoruz!

Aziz Nesin hikayelerini aratmıyoruz!
 

Birkaç Gündür Manşetlerde Aziz Nesin Hikayelerini aratmayan bir başlık var:

"Olmayan dininden kaldı!"  Haberin içeriğini bilmeyenimiz yoktur ancak hatırlamak amaçlı bende yazıyorum.

Eskişehir Havacılar İlköğretim Okulu 6/A sınıfı öğrencisi Nazlı Şirin El ve ailesi, İlk ve Ortaöğretim kurumlarında verilen Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinden, kendi dini ve felsefi inançlarına uygun eğitim verilmediği gerekçesi muaf tutulmak istiyor. Yıllardır bunun için hukuk mücadelesi veren aile, haklılıklarını ortaya koyan mahkeme kararı olmasına rağmen, her yıl okul müdürlüğü ve Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından değişik gerekçelerle mağdur ediliyorlar.

Birgün gazetesinde yer alan habere göre Nazlı Şirin El'e, diğer tüm derslerinden pekiyi derecesiyle başarılı olmasına rağmen din dersinden notu oluşmadığı gerekçesiyle geçen yıl karnesi verilmedi. Haberde, normal koşullarda 7.sınıfa geçmesi gereken öğrencinin durumunun çözülmesi noktasında, İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün topu bakanlığa attığı söyleniyor. Açıkçası bu işin sonunu merak ediyorum. Ne kadar sürer bilmiyorum ancak bu ülkede usulen yapılan şeyler yüzünden başı ağrayan çok fazla... Nasıl mı?   O zaman Okuyun :

Usulen

Yalçın Çocukluk arkadaşımdı. Sarıyer'deki Köşküne ziyaretine gitmiştim.  "Çok Güzel Bir Köşkünüz var" dedim.

"Güher teyzemin köşkü" dedi. İçeriye geçtik.  Biz içerde çaylarımızı içip, kitapları karıştırırken, Yukarı kattan titrek,çatlak,çatal çatal bir ses geldi.

- Hedef Çamlı tepe.. Marş marş!.. Allah Allah!..

Bir duraladım. Bu sese bir anlam veremedim. Ancak sesler devam ediyordu. Birden kapı küt diye açıldı. İçeriye,şaşılası bir kılıkta, kadına benzemeyen, erkeğe hiç benzemeyen biri girdi. Saçları bembeyaz uzundu. Başında çok eski zamandan kalma bir komutan şapkası vardı. Saçlarına,yüzüne bakarsan bir kadın.Giyinişi erkek. ..

O kılıkta bir yaratığı birden karşımda görünce, hemen yerimden fırladım. Yalçın, elimden tuttu.

-Güher Dayım.. diye içeriye gireni bana tanıttı.

-Nasılsın Delikanlı? dedi.

-Teşekkür ederim efendim,dedim.

- Bir onbaşıya teşekkür ederim denmez. "sağol" denir. ...

Sonra "İleri marş!" diye bağırarak dışarı çıktı. Şaşkınlık içindeydim. Yalçın,

-Ben sana Güher Teyzemi anlatmamıştım, değil mi?" dedi.

-Hayır, dedim. Önce Güher Teyzen mi? Güher Dayın mı?

- İkisi de.. Bak anlatayım. Güher Teyzem,  bu koca köşkte, iki evlatlığıyla birlikte yaşıyordu. Babam Ankara'dan İstanbul'a tayin olunca, Güher teyzem, "Koskoca köşkte canım sıkılıyor, gelin birlikte oturalım," dedi.  Biz de bu köşke taşındık. Böylece bir iki yıl geçti.

Bir sabah, babamla ben tam işe gitmek için ayakkabılarımızı giyerken, sokak kapısı çalındı. Kapıyı ben açtım.

Eli Çantalı bir polis,

-Güher burada mı oturuyor? dedi.

Polisin, Güher deyişine içerledim. Güher Teyzem o zaman yetmiş dört yaşında, eski bir İstanbul hanımefendisi. Ona Sarıyer'de herkes, "Hanımefendi", "Büyük Hanımefendi" der.  Çoğu kişi adını bilmese de  "Hanımefendi" denilince buralarda tanımayan yoktur. Onun Güher Teyzem olduğunu herkes anlar.

Polise,

- Burada. Ne yapacaksınız? dedim.

-Çağırın. Biraz lazım.. dedi.

-Gelemez,dedim, ne istiyorsanız, bana söyleyin.

Babam da sesimize geldi. O da polise,

-Gelemez,dedi.

Polis,

-Neden gelemiyormuş... Biz adamı getirmesini biliriz, dedi.

Babam,

-Getirin de görelim, dedi.

-Yani, kanun kuvvetine karşı mı geliyorsunuz?

-Yoo.. Şişmandır da ondan, aşağı kata inemez. Polis şaşırdı.

Polis şaşırdı.

-Genç insan o kadar şişman olur mu? Nasıl merdivenden inemezmiş...

-Genç mi? Ne genci? Yetmişini geçkin...

Polisin gözleri büyüdü. Elindeki kağıdı okudu.

-Burada yirmi dört yaşında yazıyor. Peki, yetmiş yaşına kadar hiç askerlik yapmamış mı Güher?

-Siz Ne diyorsunuz? Güher Hanımefendi Kadındır.

-Allah Allah ... asker kaçağı diye askerlik şubesi arıyor. Öyleyse bu Güher başka Güher olacak.

Annem, Doğma Büyüme Sarıyerli olduğu için, - Buralarda başka Güher yoktur, dedi.  Polis elinde yazan kağıda bir daha baktı ve - Tamam, adres burası, dedi. Güher Teyzemi görmek için yanına çıktı.

Polis yukarı çıkıp Güher teyzemi dizlerine battaniye örtülmüş, koltukta oturur görünce şaşırdı. Biz, asker kaçaklığını öğrenince Güher Teyzemin kızacağını sanmıştık. Kızmadı, güldü, işi şakaya vurdu. Polisin sorularını yanıtladı.

Polis,

-Allah Allah, dedi. Her şey uyuyor. Bir yaşınız, bir de erkek olmamanız işi bozuyor. Efendim, usulen bize bir nüfus kağıdı sureti getirirseniz. Biz de şubeye yazarız.

Polisin dediği gibi "usulen" Güher Teyzemin nüfus kağıdı suretini çıkartıp karakola götürdük. Aradan bi onbeşgün kadar geçti geçmedi, yine o polis, yanında komiserle geldi. Komiser uzun zamandır Sarıyer'de bulunduğundan Güher Teyzemi tanırmış.

- "Usulen", Bir zabıt tutacağım hanımefendi, dedi.

Güher Teyzemin,

- Beni tanıyorsunuz ne zaptı? demesine rağmen. "Usulen," Güher Teyzemin erkek değil, kadın olduğuna dair bir zabıt tutuldu.

Aradan bir zaman daha geçti. Kapıya iki inzibat eriyle bir polis geldi. Komiser, polisle haber yollamış:

- Hanım efendi, bir zahmet, askerlik şubesine kadar usulen gidecek...

Biz,

-Bu nasıl iş,,, filan diye söylecek olduk.

Polis yüzünü yumuşatarak,

-Usulen, beyim... dedi.

Söylenişten öyle anlıyorduk ki, herhangi birşey "usulen" oldu mu, "aldırma, boş ver, hiçbirşey gerekmez, hiçbir sorumluluğu yoktur, ama yine de yapılır" anlamına geliyordu.

- Eh madem "usulen" gidelim bakalım... dedik.

Askerlik şubesinin başkanı bir yarbaydı.  Yarbay, Güher Teyzemin Rahmetli eşi, "Memduh Paşa" emrinde çalışmış. Güher Teyzemin gençliğini bilirmiş.  Askerlik şubesi başkanı da tanıdık çıkınca, artık şu asker kaçaklığı belasından Güher Teyzem kurtuldu diye sevindik.

- Yarbay,

-Üzülmeyin hanımefendi, dedi. Böyle yanlışlıklar sık sık olur. Yalnız sizden bir ricam var, usulen nüfustaki kaydı düzelteceksiniz, o kadar.

Güher Teyzem Kızdı,

-Canım, bu ne biçim iş? Karakol kadın olduğumu bilir, yine de size yollar. Siz benim kırk yıl önceki halimi bilirsiniz, nüfus memuruna yollarsınız...

-Usulen; hanımefendi, usulen.. dedi.

O günden sonraiki üç günde bir, bizim eve inzibatlar, polisler, bekçiler gelmeye başladı.

- Nüfustan kaydınız gelmedi. Yanlışlık düzeltilmezse askere almak mecburiyetinde kalacağız... Boyuna sıkıştırıyorlar. Bizi de bir korkudur aldı. Yetmiş dört yaşındaki , fışı gibi şişman Güher Teyzeyi hiç şakası yok askere alacaklar. Önce Maçka'da oturan kızı ile damadı yetişti. Hep birlikte nüfus müdürlüğüne gittik. Nüfus müdürü de Güher Teyzemin damadının sınıf arkadaşıymış. hatta iki kez de eve gelip Güher Teyzemin elini öpmüş.

Hepimiz bir oh çektik... Nüfus Müdürü işi memurlara bırakmadı. Kendisi Uğraştı.

- Evet, dedi. Bir yanlışlık olmuş. Doğum tarihi 1301 yazılacakken 1351 yazılmış. " Güher"i de erkek adı sanmışlar.

Hepimiz gülüştük. Sonunda yanlışlık anlaşılmıştı. Oradan ayrılırken, nüfus müdürü;

- Şİmdi siz hanımefendi, bu yanlışlığı düzeltmek için mahkemeye müracaat edeceksiniz. dedi.

- Aman, ne mahkemesi?...

-Usulen hanımefendi, usulen bir mahkeme.. Mahkeme kararı olmadan biz değiştiremeyiz.

Eve döndük. Kapımızdan polisler, inzibatlar eksik olmuyor. Neredeyse, Güher Teyzeyi alıp askere götürecekler. Biz başa çıkamayınca İzmir'deki oğluna " anneni askere alıyorlar çabuk gel" diye telgraf çektik. O da ailesi ile birlikte apar topar geldi.

İzmir'den gelen Güher Teyzemin küçük oğlu, tanınmış bir avukat tuttu. Bazen insanın şansı iyi gider. Teyzemin davasına bakacak olan yargıç da Sarıyerliymiş. Güher Teyzemin elinde büyümüş.

Mahkeme günü geldi. Güher Teyze koltukta, sanık yerine geçti. Avukat, teyzemin asker kaçağı olmadığını, kadın olduğunu, yaşının da yetmiş dört olduğunu anlatmaya çalıştı. İki duruşma sonra mahkeme tanıklarının dinlenmesine karar verdi. Hep birden yargıcın evine koştuk. Yargıç, Güher Teyzemin ellerine sarıldı. Güher Teyze barut  olmuştu.

- Ayol, sen beni bilmiyor musun? dedi. Daha ne tanığı istiyorsun?

Yargıç,

- Aman teyzeciğim, usulen... dedi. Usulen tanık dinlemek gerekir. İki tanık bulun yeter... Usulen...

Biz Bütün akrabalar işin içinden çıkamayınca, Amerika'daki Büyük oğlunu da çağırdık. O da ailesi ile apar topar geldi. Hep birlikte tanık aramaya başladık.  Tanık bulmak zor. Güher Teyzemin yetmiş dört yaşında olduğuna tanıklık edeck kişinin en az doksan yaşında olması lazım. Kime gidiyorsak bir bahane buluyor, ya da yaşı tutmuyor. "Usulen" Tanıklık edeceksiniz diyoruz. "Usulen"....

Ara, tara, biri elli beşinde,biri de altmış var yok, iki tanık bulduk. Mahkeme tanıkları dinledi. Bu sefer de yargıç, Güher teyzemin kadın olduğuna dair sağlık raporu alınmasına karar verdi. Yeniden yargıca gittik. Ne desek boş...

"Usulen" diyor. "Usulen bişey bu..." Biz usulen olan işlemleri tamamlaya duralım, bir yandan da Güher Teyzeyi askere alacağız diye sıkıştırıp duruyorlar.

- Müsade edin... diyoruz.

-Yahu, ne müsadesi... Aylar geçti,diyorlar.

Bizde işler kolay yürür mü?

Bu seferde Güher Teyze, "Ben bu yaştan sonra kadınlığımı muayene ettirmem diye tutturdu."

Bu sefer biz ona yalvarmaya başladık...

- Aman Güher Teyze, bu muayene usulen bir muayene ...Sahiden muayene değil ya, usulen...

Muayeneyi yapacak kadın doktoru, Güher Teyzenin büyük oğlunun yakın bir arkadaşı çıktı. Hastanenin başhekimi de, Güher Teyzenin kocası Memduh Paşa'nın çok iyiliklerini görmüş. Güher Teyzeyi muayeneye götürdük. Mütehassıs doktor, Gühar Teyzenin elini öptü.

-Bugün olmaz, dedi.

-Neden? diye sorduk.

- Efendim, bugün kurul günü değil. Yalnız benim muayenemle de olmaz, sağlık kurulu görecek. "Usulen" yani...

Güher Teyzenin erkek olmadığını, kadın olduğunu, yirmi dört değil yetmiş dört yaşında olduğunu herkes biliyor ama, yine de usulen herkes birbirine iş atıyordu. Yetmiş dört yaşında üç çocuk, sekiz torun sahibi Güher Teyzenin kadın olduğunu bir türlü ispat edemiyorduk.

Sonunda Güher Teyzeyi sağlık kuruluna çıkardık. Muayene bile etmeden sağlık raporunu verdiler. Artık iş bitmiş, bir duruşmalık yargılamaya kalmıştı.  Ama Güher Teyzeyi de askere götürmek için, bizi durmadan sıkıştırıyorlardı. Mahkeme günü geldi. Bir yıldan beri süren usulen işlemler yüzünden bu olayı duymayan kalmamıştı. Mahkeme salonu tıklım tıkış doluydu.  Mahkeme raporu okundu. Tam yargıç kararı okurken Güher Teyze birdenbire,

- Ben erkeğim! diye bağırarak fırladı.  Önce bir şaşkınlık oldu.  Sonra bir gülüşme...

Güher Teyze;

- Ben usulen erkeğim. Askere gideceğim. Bu tanıklar, raporlar, hepsi yalancı..." dedi.

Mahkeme Güher Teyze'nin Kadın olduğuna karar verdi ama, o gün bu gündür Güher teyze kendini onbaşı sanıyor....

-------

Aziz Nesin : "Usulen" adlı hikayesinden derlenmiştir... 

 
Toplam blog
: 42
: 1562
Kayıt tarihi
: 13.01.12
 
 

Merhaba,  Hakkımda bilgi vereceğim bölümler  en zorlandığım bölümlerden birisidir her zaman. Oldu..