Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Haziran '14

 
Kategori
Haber
 

Baba, Biz Kimiz

Baba, Biz Kimiz
 

Dertleşiyoruz :" baba ," diyor, "babacığım  biz kimiz ? " 
Bazen sorulmasını istemediğiniz , anlatırken tıkandığınız durumlar vardır; onlardan biriyle karşılaştım .
 
Dört Levent'te ,"nedense Dördüncü demez, cü yü yutuveririm," Büyükdere caddesine bakan dairemdeyim. Günüm yoğundu bugün ,iki beyin ameliyatı, ardından konferansım : "Abdominal aort anevrizması (aort) ve müdahale metodları..." 
 
***
Çocukluk anılarımda "evim," derken anımsadığım, küflü merdiven boşluğu , birkaç kararmış tencere, çaputtan yaygı,ağlaşan çocuklar, pancar suratlı üç kadın, arada bir gelen amcalar , camı isli gaz lambası ve kesif bir idrar kokusuydu. Bir de anam...gri baş örtülü,yamalı entarili, kuru elli, benim anam...
 
***
Oğlum, Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi (TEOG) sınavlarına hazırlanıyor.Bu yaz matematik olimpiyatlarına katılacak, sanırım bilgisayar mühendisliğini düşünüyor. 
 
Ercan'ı ders çalışırken görünce ,hergün öğlene kadar Atpazarı Meydanı'nın işlek kaldırımına Recep'le birkaç tarak, tıraş sabunu,jilet, ciklet ve tesbihi satmak için beklerken çömelip matematik ödevimi yaptığım günlerim gelir aklıma .O da benim gibi on yaşında ve yetimdi, babasını vurmuşlar, benden farkı babasının kim olduğunu görmüş olmasıydı.
 
***
Erzincan'lıymış annem, Tercan'ın köylerinden ...Köy işte ne olacak, birkaç dam , ahırlar,sığırlar,tavuklar, Fırat'a yaslanmış pancar tarlaları ,ötelerde de gökyüzüyle bütünleşmişcesine uzanan çorak kıraç arazi, "mübarek" Höbek Baba Dağı'nın dumanlı, karlı yalçın zirveleri...
 
Annemin anlattığı masallarda hep o dağ vardı. Kurak yaz günlerinde bir yel esermiş, serinlik hissederek tırmanırlarmış. Rengarenk çiçekleriyle , bakmaya kıyamayacağımız mavi gökyüzünün kucakladığı ovalarıyla ,çıplak ayakla zirveye çıkıp dilek taşına dokunarak dua edişlerini,çaputları çalılara bağlayışlarını,oraların türkülerini, deyişlerini söyleyişlerini öyle güzel anlatırdı ki, gün boyu soğukta kapı kapı dolaşıp dilenirken bedenimize işleyen soğuğun kahredici üşümesini unutur, rüyamızda aşıkların sazlarıyla bütünleşip annemin göz yaşlarına karışan yanık haykırışını duyardık. 
 
Kahbe felek sana n’ettim n’eyledim
Attın gurbet ele parelerimi... 
 
***
Baba nedir hiç bilmedim. Annem bize kızınca hem söylenir, hem anlatırdı. Keklik pençelerinin karda iz yaptığı günlerde bir düğünde görmüş annemi, o da annem gibi çulsuz çuvalsız... mezhebi de farklıymış  vermemişler. Onlar da bir kamyon karoserinde Ankara'ya kaçıvermişler . Annem on yedisinde , babam da yirmi iki yaşındaymış.Ankara büyükşehir, yutar da saklar da adamı.
 
Altındağ'da Cenab-ı Ahmet Paşa Camii yakınlarında bir ahbabın evine sermişler postu .. Ramazan, Kastamonu'luymuş. Sadece ,yedikleri ayrı gidermiş asker ocağında. Bir keresinde onbaşı Ramazan'ı dövmüş. Çoluk çocuk sahibi arkadaşının bu durumuna çok üzülmüş babam çekmiş kasaturayı, zor almışlar elinden onbaşıyı.
 
İşte gün o günmüş,' kıtlıkta verilen lokmayı ,' unutmamış Ramazan, evine dahil etmiş benimkileri , böylece hane halkın sekiz olmuş.
 
*** 
Tıp doktorluğu zor iştir , ömür törpüsü...Eğer kasabanın doktoru olmak istiyorsanız zorlanmanız tıbbiyeyi bitirinceye kadardır...Yok gerçekten mesleğin hakkını vermek isterseniz ömrünüzü bu iş için harcamanız , ihtisas yapıp alanınızda en yetkin isim olmanız gerekir.
 
Ben, beyin ve sinir cerrahisini alan olarak seçtim.Bunda annemde gördüğüm histeri nöbetlerini tedavi etme isteğimin etkisi büyüktür.
 
***
Kıraathanede çıkan kavgada bıçaklanan babamın geride bıraktığı üç oğul ve incecik dudaklı avurtları çökmüş yirmi altı yaşındaki kara kuru annemin çaresizliği...
 
Bir yaşımdaymışım kundağımı sıkıca sarar  Cebeci Garı kapısında , Hacı Bayram Camii avlusunda , Ankara Kalesi'nde dilenirmiş. Allahtan , babam zamanında Ramazan amcaların yakınında Aşağı Cebeci'de bir göz oda yaptırmış da geceleri ayazdan korunur olmuşuz.
 
Büyük abim Yusuf'u babamın yerine almışlar.Sekiz yaşında karın tokluğuna kahveci çırağı olarak çalışmaya başlamış. Yunus'la ben ise annemin peşinden camilere hanlara dilenmeye götürülmüşüz. Günü gelince onu da "Sulu Han'da çay ocağına yerleştirdiler. 
 
Büyükşehir hayatı kadını da eğitir.İki evladını okutamayan annem benim okumamı çok istiyordu , doktor olmamı ona şifa dağıtmamı istiyordu.Yorulmuş hayatın sillesini yemişti.Yoksulluk çaresizlikti, çare oğlunun okumasındaydı, Solfasol İlkokulu'na böyle başladım.
 
***
İstanbul Tıp Fakültesini bitirip çocukluğumun Ankara'sına ihtisas için döndüm. Ankara Üniversitesi'nden Ulus'a her gidişimde Recep'le yaptığımız yaramazlıklar, annemle bir lokma ekmek için kar kış demeden adımladığımız sokaklar gözümün önünden geçiyordu.
 
Sonra ,Pittsburgh, Zürih Üniversiteleri'nde Nöroşirürji uzmanlığı... ver elini Hacettepe ...sonra Virginia, Karolinska ve George Washington Üniversiteleri...ülkeye dönüş ,üniversite kuran rektörlük yapan, ülkenin sayılan beyin cerrahlarından biri oluşum...
 
Her ameliyatımda annemi iyi edeceğimi düşünürüm.
 
***
Müzeyyen öğretmenimi çok sevdim.Bana okuma sevgisi veren insanlığı gösteren pamuk yüzlü insanı annem bildim.Okuldan çıkıp cami önlerinde bir şeyler satarken ödevlerimi yaptığımı görmüş. Fırsat buldukça ve incitmeden bana yardım eder, okul koruma derneğinden ayakkabı, pantolon , önlük temin ederdi. Beşinci sınıfı bitirdiğim günlerde annemi çağırdı, uzun uzun konuştular . 
 
Annemin yüzünde bir şeyleri kaybediş duygusu hissettim , geceleri uyumuyor kendince bir şeyler mırıldanıyordu. 
 
Nihayet kararını verdi : Beni "Darüşşafaka'ya " gönderecekti.
 
O yıl annemi son görüşüm oldu.
 
***
HAYAT
Doğduk büyüdük biz , gidiyoruz nereye ?
Boşluktan geldik, yolculuk yine oraya ,
Arada hep varız sandık,
Bir hengame bir koşmaca, duramadık...
 
***
Ercan bakıyor bana , bir daha soruyor: 
" Baba ," diyor, "babacığım , biz kimiz ? " 
 
7 Haziran 2014
msgazioğlu
 
 
Toplam blog
: 40
: 956
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Yüreğinize ulaşabilmek ,duygularımı ,deneme , anı , şiir  ve fotoğraflarımı paylaşmak istiyorum ...