Balık baştan mı kokar? Yoksa; "Millet layık olduğu ile mi yönetilir?"

Dün başlatılan operasyonlarla üç bakanın oğlu, genel müdürler, danışmanlar, zengin iş adamları, belediye başkanı gibi görevleri ve mensup oldukları kimlikleri ile toplumumuzda yüklenmiş oldukları roller gereği önemli kişiler tutuklandı.

Soruşturma devam ederken İstanbul Emniyet Müdürlüğünden beş müdürün görevden alınarak yerlerine atama yapılması, soruşturmaya iki C.Savcısının daha görevlendirilmesi ve ben yazıyı hazırlarken de dosyaya nezaret eden C. Baş Savcısı Vekili Zekeriya Öz' ünde soruşturmadan alınarak yerine C. Baş Savcısı Turan Çolakkadının getirildiği haberi de peşi sıra geldi.

AK Parti iktidarının 12' nci yılına girdiği şu günler de ilk kez geniş kapsamlı sayılabilecek bir operasyon başlatıldı.

Operasyonların zamanlaması neden şimdi? Sorusu gerek sosyal medyada gerekse görsel ve yazılı basında gündemin ilk sırasında.

Bir çok görüş ortaya atılmakta ve atılmaya da devam edecektir.

Seslendirilen bir kaç iddia şöyle:

- F. Gülen hocanın başında bulunduğu cemaatin; iktidar ile dershane meselesi ve fişlenme nedeninden dolayı arasının açılması bu operasyonun başlatılma gerekçesi olarak sunulmakta.

- Bir başka iddia hakim sınıfın devlet yapılanmalarının başta ABD olmak üzere Erdoğan'ın liderliğini bitirmek için operasyonun başlatıldığını.

- Diğer bir iddia ise pekte seslendirilmeyen ve sosyal medyada yazılan AK Parti tarafından seçim öncesi "bakın biz kendi içimizdeki yanlışlıkları bile soruşturuyoruz" mesajının verilerek erimekte olan oy oranını durdurmak ve puan kazanmak için operasyonun başlatıldığı yönünde.

Hangisi olursa olsun.

Bu tür operasyonlar ister zamanında yapılsın, isterse belli çıkarlar sonrası yapılsın.

Yapılmakta mı?

Evet.

O halde bulunduğumuz ortamda "Rüşvet, İrtikap, Görevi kötüye kullanma, Mevki ve makam itibari ile çıkar elde etme, Çıkar çeteleri kurma ve yönetme vb. " suçların geçerliliğini koruduğunu, millete hizmetçilik kılığındaki kimlik altında; tüyü bitmemiş yetimin hakkının nasıl götürüldüğünü bizlere göstermektedir.

Zaten yaşam alanında "hırsızlık, dolandırıcılık, sahtekarlık vb." gibi yüz kızartıcı suçlar artıp da bu ve benzeri suçlardan meydana gelen ve kayıtlara geçen rakamlar beş yıllık dönemde dört yüz kırk üç binler seviyesine ulaşıyorsa bir bu kadar daha aynı suçlardan kayıtlara geçmeyenlerin olduğu da düşünülürse; geriye bize iki soru kalıyor.

" Balık baştan mı kokuyor? "

Yoksa; " Layık olduğumuzla mı yönetiliyoruz?"