- Kategori
- Öykü
Bana öyle geliyor ki (1)...

“Düt, Düüüt!”, dedi kadın.
Markette, kasanın önünde sıralanmıştık.
Kadın benim arkamdaydı.
Soğuk ve sıkıcı bir gündü.
Önümdeki yaşlı adam, son anda bir de sigara rica etti kasiyer kızdan. Alışverişinin parasını ödemişti. Bence sigara almayacağına da karısına söz vermiş ama işte son anda şeytana yenilmişti. Gizli gizli sigara içecek olmak onu heyecanlandırıyordu. Kasiyer içinse sadece yeni bir işlemdi adam. Yeni bir işlem...
Kız, sigaraların bulunduğu kilitli camlı rafa uzandı... Adama baktım, sigara içen yaşlı bir adam... Onun yerine kendimi, sarkık yanaklarının yerine yanaklarımı ve kökleri gübrelenmiş gibi duran... hani bahara tarih öncesi devirlere ait bir bitkiye dönüşeceklermiş gibi hissettiren dişlerinin yerine dişlerimi koydum. Yok, sevmedim görüntüyü.
Hayallerimden uzaklaşmak amacıyla başımı sıranın öte yanına çevirdim ki, işte tam da o sırada bana: “Düt, düüüt!” dedi. Anlamadım... Bu defa gözlerimin içine bakarak gayet ciddi bir şekilde tekrarladı: “Düt, Düüüt!”
Neydi ki bu şimdi? Bir kamera şakası olabilir miydi? Güldüm ama... Çünkü durum komikti.
Kadın, ufak tefek cüsseli, 50-55 yaşlarında, gri etek-ceket giymiş, sanki dersi bitmiş okuldan çıkmış eve gitmeden önce de şöyle bir markete uğramış bir öğretmene benziyordu...
Gülerek pardon dedim...”Pardon?” apaçık bir soruydu bu.
Bu defa bana iyice sokulup, kulağımın dibine girerek fısıldadı:
“Sana düt düüüt diyorum... Bak dikkat et, dat daaaat demedim!!!”
Kıvırcık kısa saçları yağ kokuyordu. Tonlarca patates-patlıcan-kabak kızartıp sokağa çıkmış gibiydi. Koku midemi bulandırdı. Ne yapacağımı bilemeden şaşkın bir çaresizlikle sıramı ona verdim.
“Afferim çocuğum”, dedi kızartma kafa. Ve ekledi:
“Bana öyle geliyor ki, kıyamet 2012'den önce kopacak. Ama sen bunu kimseye söyleme!”
Söylemedim.