Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Nisan '14

 
Kategori
Söyleşi
 

Bana Sevmeyi Anlat kitabının yazarı Müjde Aklanoğlu ile röportaj

Bana Sevmeyi Anlat kitabının yazarı Müjde Aklanoğlu ile röportaj
 

Sevmeyi anlatmak onun kalemine hastır


Baki Evkaralı (Bakican) : Merhaba sevgili Müjde Aklanoğlu! Öncelikle okurlarımız için sizi ona tanıtmak isterim… Müjde Aklanoğlu kimdir, kısaca bize kendinizden bahseder misiniz? 
 
Müjde Aklanoğlu : Ben 1986 İstanbul doğumlu, Memleketi Çorum’u sadece bayramlarda, düğünlerde gören, metropolün bunaltıcı yapısına sıkışmış bir yurttaşım! Evli, iki çocuk annesi, İTÜ Tekstil Teknolojileri ve Tasarım Fakültesi mezunuyum. Yazarım, ev kadınıyım, doktorum, bakıcıyım, temizlikçiyim, rehberim, bazen çatlak bazen zekiyim, çok şeyim… Çünkü ben anneyim! Çok yazan ama heyecanlanınca iki lafı bir araya getiremeyen, IQ’mun yüksek olduğunu söyleyen doktora, kare bir jetonum olduğunu itiraf eden sıradan, standart bir İnsanoğluyum... 
 
Baki Evkaralı (Bakican) : Ve Aşk! Önce isyan edip sonra teslim olmaktır! Karanlıktan çıkıp aydınlığa kavuşmanın, cehennemin buz tutup cennetin var oluşuna tanık olmak için bu kitabı okumak lazım… Pek kitabı yazım sürecinde neler yaşadın, yazarken neler hissettin? 
 
Müjde Aklanoğlu : İlk başladığımda amatör olarak sadece vakit doldurup, okuyucularımla zaman geçirmekti amacım! Sonra kitap sevildi, karakterler beğenildi, hikâye yerine oturunca, neden dendi? Neden bu kitap olmuyor? Sevgili okuyucularımın naçizane baskısıyla aklıma yazarlık -silah zoruyla değil- sevgi yordamıyla sokuldu. Onları çoook seviyorum… İyi ki bana cesaret vermişeler. M. Ak Hikaye Diyarı’nın şahane ailesiyle… Dokuz ay gibi bir sürede tamamlandı bu eser hep beraber. Bazen güldük, bazen kızdık ama gerçek olan çok eğlendik… 
 
Baki Evkaralı (Bakican) : Kitabı basım sürecinde çektiğin sıkıntıların oldu mu? 
 
Müjde Aklanoğlu : Aslında birkaç yayın evine yolladım. Bana altı aya varan bekleme süresi sundular. Ben tezcanlı bir insanım, o kadar bekleyemedim. Nasip dedim, kendim bastırdım… Ya batarım, ya çıkarım… Ve bu konuda her yazar gibi sorun yaşadım elbet ama batmadım… Yayın evim bu konuda bana her zaman çok nazik ve yardımcı olduğundan, zor zamanları birlikte atlattık…
 
Baki Evkaralı (Bakican) : Yayınevinden ve reklam faaliyetlerinden memnun musun?
 
Müjde Aklanoğlu : Yayın evim kaliteli bir yayımcılık imanı sunuyor. Fakat…? Doğruyu söylemek gerekirse reklam konusunda çok başarılı olamadım. Fakat bunun yayın evimle alakası yok! Keza birçok absürt kitap reklamları sayesinde milyonların eline ulaşırken, bizim gibi aylarını harcayan yazarların kitapları köşelerde kalıyordu. Bunu yayın evimle bağdaştırmıyorum keza onlarında reklam bütçesi belli… Ve eminim ki ellerinden gelenin en iyisini yapıyorlar ama bu büyümeye adım adım yürüyen yazarlara yetmiyor... Bence yazarlara yayın evinden ziyade devletin ve en azından gazetelerin ufacık bir köşesinin el atması lazım. Keza okumak özgürlük ama kim ne okuyacağını bilmiyor, çünkü tanıtımlar kitap yönünden çok zayıf ülkemizde. Başka her şeye tam destek veren ülkemiz, kitap okumayı es geçmesin artık… Ben bu konuda şanslıydım benim okuyucum her daim arkamda oldu…
 
Baki Evkaralı (Bakican) : Karakterlerini oluştururken zorlandığın anların ya da seni zorlayan karakterlerin oldu mu? Hayattan karakterler mi, tamamıyla kurgulama mı? 
 
Müjde Aklanoğlu : Tamamı kurgu. Evet oldu. Ben Bana Sevmeyi Anlat’ı, bir gece şarkı dinlerken kurguladım. Ve Selma adlı arkadaşımdan dinlediğim bir hikâyeyle, aklımda bir kitap oluştu. Zihnimde harfler şekillendi, betimlemeler olarak kâğıtla bütünleşti. Esme çok olgun ama aynı anda çok toy bir kişilikti… Onu dengede tutmakta zorlandığım anlar oldu. Rüzgâr katı, sabırsız ve özgüveni küstahlıkla tamamlanan bir kişilikti, onu eğip, bükmekte hayli zaman harcadım… Sonuç itibariyle iki tatlı ve aynı anda asi karakter, muhteşem bir hikâye, içime sinen bir kitap ortaya çıktı. 
 
Baki Evkaralı (Bakican) : Sevgili Müjde, nerelerde yazıyorsun, sana ilham veren özel yerler var mı? 
 
Müjde Aklanoğlu : Çok yer var: İtalya, Paris, Rusya’yı yazdım en son kitaplarımda… Doğma, büyümeli İstanbul’luyum, o yüzden genelde ilham yerim burası… Mesela Beykoz’da ki birçok yer benim başlıca ilham kaynağımdır. Levent ve Eyüp kısımları, İzmir, Bursa, İzmit Körfez Vs… Tarihi ya da değil, tanıdık ya da hiç şekilde var olmamış, gibi kıyılarda kalan her yer benim ilham kaynağımdır… Yeter ki gören gözlerle bakayım… 
 
Baki Evkaralı (Bakican) : Romandan bahseder misin bize, ne anlatmak için çabaladın? 
 
Müjde Aklanoğlu : Rüzgâr geçmişiyle kara bir varlığın müebbet yiyen masumuydu. Babasının pis işlerine gömülmüş ama batmamak için çabalamak gailesiyle körelip, katılaşmış sert bir şahsiyet… Rüzgar… İstenince kötülükten bile iyiliğin doğulduğunu göstersin istedim. Sevmeyi bilmiyor, öğrenmemiş… Çok zalim, çok kırıcı, yıkıcı, hayal düşmanı… Ta ki onu hayatına intikam için alıp, bu emelinin kölesi olana kadar. Bir damla gözyaşıyla yüreği burulduğunda, küstah yanının eksilmesi… Ufacık masum bir tebessümle dünyası aydınlandığı gibi gün ışığının var olduğunu ve bir tatlı sözle mevsimlerin varlığının kifayet bulup, sevmenin anlamını çözmeye başlamasıydı. Rüzgâr zordu! Gece gibi kara gözlerini; ona şefkatle yorgan yapıp, gözbebeklerinde doğarak ışıldayan yıldızları saçlarına taç yaptı. İmkânsız gibi… Fakat onların aşkı zorla gerçekleşip, eşsizle tamamlanıp, masalla bütünleşti. Çok nefret edildi Rüzgâr’dan, çok kızıldı yazarken... Hatta yaptığı büyük hatası yüzünden kitabı okumayı bırakanlar bile oldu, sonra dönüp iyi ki okumuşum diyenlerde. Ama sonra çok sevildi, anlaşıldı, kıyılamadı... En büyük hataları yaptı, ancak köpekler gibi pişman olup onarmaya çalıştı. Bir erkeğin nefretiyle, ilkmek ilkmek sevdanın dokumasını keşfettirdi. Asiydi Esme, adı gibi esip üfürüyordu. Sözleri yel gibi geçiyor, bakışları kasırga gibi fırtına patlıyordu. Hiçbir zaman kendinden ödün vermeyen, özgür bir kişilikken, bir anda dört duvar arasına sıkışıp köle oldu. Ama bu ona gene de itaat etme iradesizliğini vermedi. Hep başı vakurca dik ve ayakları kendinden emin bir biçimde yerdeydi. Rüzgâr Esme’yi onunla keşfetti, Esme kendi dilinde aşk şarkısı yazmayı… 
 
Baki Evkaralı (Bakican) : Anlaşılmadığını düşündüğün anların oluyor mu, ya da ruh halin yazılarına nasıl yansır? 
 
Müjde Aklanoğlu : Çok kez! Bazen komedi yanım ağır basıyor ama o bölüm dram yazılmalıdır… Oysa sırada beni hep bir şeytan dürtüp durduğundan, Dram yazamıyorum. Yazıyorum, yazdığıma bir bakıyorum, dramdan çok komedi. Bazen ruh halim yorgun düşüyor. Bir şarkı, bir şiir, bir damla gözyaşı... Ben o zaman dramın dibine vuruyorum… Yan, etkliyor… 
 
Baki Evkaralı (Bakican) : Aşağıdaki kelimeler sana ne ifade ediyor? 
 
Müjde Aklanoğlu :  
 
Aşk: Olmazsa olmaz… Herkes; hayatında bir kere muhakkak âşık olur. Aşk imkânsızı yaşamaktır. Bazen aşk tene değil, mesneviye duyulur... Bazen bir tene, bir çift göze, Allah yoluna adanır… Ama aşk vardır. 
 
Sevgi: Koşulsuz sunulan ve hani şu zamanda pek bulanamayan olgu!.. Ben bu zamanda çok nadir görüyorum sevgiyi. Seni Seviyorum… Ergenlerin elinde oyuncak, zalimlerin dilince şarkı, kendini bilmeyenlerin elinde teşbih oldu… Arkadaş, arkadaşının en ufak hatasında kuyusunu kazıyor. Eş, can yoldaşının hatalarını an be an kolluyor onu yaralamak için… Çok zor bu zamanda koşulsuz sunulan sevgiye sahip olmak!. Var ama çok az kişi tadıyor. Önceleri anaların ve yarenlerin koşulsuz sunduğu şeydi... -Rabbim tadanlardan eylesin- Şimdi önüne gelen bir şeyleri, birilerini seviyor ama gerçeği hani?... Yani çok az insan tadıyor artık… 
 
Huzur: Bence huzur başını yastığa koyduğunda kulağında çınlayan sessizlik, dudaklarına dokunan mutlu tebessüm, gözkapaklarının altına gizlenen sana ait, senin tarafından çekilen şahane bir film karesidir... İçinde hep sevdiklerin, sevenlerin vardır. 
 
Yazmak: Yazmak bir tutku... Aşk gibi, sevda gibi, ekmek gibi, su gibi benim için. Hava gibi… onsuz olabileceğimi sanmıyorum. Bu raddeden sonra yazmadan durabileceğimi sanmıyorum. 
 
Okur: Yarenlerim… Canlarım onlar benim. Her birinin sözleri içimde ayrı bir çerçeveye yerleşiyor. Sevildiğim kadar sevilmediğimde muhakkak. Ama olsun, her kötüden bir ders, her iyiden bir hedef çıkıyor. Ve benim okurlarım, gerçekten kaliteyi, sadakati ve özgüveni en iyisinden biliyor… 
 
Özlem: Bir bebeğin dudağında unutulan masum bir gülücük, gıdığında saklanan eşsiz misk kokusu, huzurlu gözlerinde parlayan ışık gibidir. Bazen sadece özlersin. Sebepsiz, amaçsız ve beklersin. Her şeye özlem var, güneş gibi, kar gibi, yağmur gibi aşk gibi, bazen huzur gibi… İçine girersem çıkamam, özlem büyük bir mesele…
 
Sevda: Tek kelimeyle: “Sadakat!”
 
Mutluluk: İki heceli gerçek bir vurdu: “Huzur!”
 
Kimsesizlik: Herkes bazen kimsesizdir içinde ama kimsesizlerin bir tek sahibi vardır… Allah! Aslında hiç kimse kimsesiz değildir… Sadece yalnızdır. Kalabalıkta yalnız kalmak, odanın içinde yalnız kalmaktan farklı değildir… Sağırdır duvarlar gibi bazen çevrendeki herkes… Sadece yalnızsındır… 
 
Baki Evkaralı (Bakican) : Yazar adaylarına söylemek istediklerin, tavsiyelerin nelerdir? Nelere dikkat etsinler kalemle bütünleşirken? 
 
Müjde Aklanoğlu : Çok şey var aslında ama bende bu yolda henüz yeni olduğum için, sadece tek bir şeyle özleştirebilirim: “Sakın pes etme!” 
 
Baki Evkaralı (Bakican) : Bize vakit ayırdığın için teşekkür ediyorum sevgili Müjde Aklanoğlu, hayatında hep başarılar diliyorum.  
 

 

Müjde Aklanoğlu : Saygılarımla.
 
Toplam blog
: 121
: 758
Kayıt tarihi
: 13.03.14
 
 

1979 yılında Denizli'de doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Serinhisar ilçesinde tamamladıktan son..