Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Nisan '11

 
Kategori
Deneme
 

Bana yalan söyleme! Beyaz olsa bile…

Bana yalan söyleme! Beyaz olsa bile…
 

Ağzımızdan çıkarken öylesine masum gibi dururlar ki aslında. Bazen kafamızda günlerce düşünerek, bazen de olayların akışı gereği o anda “pat” diye sarf ediveririz hiç düşünmeden. Karşımızdaki kişinin (ki bu kişi arkadaşımız olabilir, bir aile büyüğümüz, bir yakınımız, çevremizdeki bir dost, iş arkadaşımız ya da hiç tanımadığımız bir insan) o yalanı öğrendiğinde neler hissedebileceğini, kalbinin nadide bir porselen misali nasıl tuzla buz olacağını asla aklımıza getirmeyiz. Neden peki? 

Çünkü yalan söylemek kolayımıza gelmiş, belki de o an için bizi oldukça zor bir durumdan kurtarmıştır. İçimizden “nasılda sıyrıldım bu olaydan ruhu bile duymadı” deriz hatta; ya da “ ne kadarda safmış, hemen inanıverdi” diye geçiririz. Aslında kandırdığımızın karşımızdaki değil sadece kendimiz olduğunu ise uzunca bir zaman sonra anlarız. Tabii alt yapımızda o kadarcık insanlığımız kaldıysa… 

Yalan söylemek kolaydır ve bir süre sonra alışkanlık yapar insanda; çünkü biz insanlar yapımız gereği kolay şeyleri çok çabuk benimseriz. Oysa ki söylediğimiz yalanın gün gelip de açığa çıkacağını ve yüzümüzde sert bir tokat gibi patlayacağını hiç aklımıza getirmeyiz. Üstelik böyle zamanlarımızda yine kolaya kaçarak hemen inkar ederiz. Yapmadığımızı hatta hatta düşünmediğimizi bile söyleyerek yalanımızı katmerleştiririz. Bazen de “ canım ne gerek var ki bunda, söylediğim sadece beyaz bir yalandı” diyerek kendi kendimizi kandırmaya devam ederiz. 

Halbuki asıl olan yalanın yalan olduğudur. Yalanın beyazı, siyahı olmaz. Kısacası önüne getireceğiniz o naif renk sıfatıyla yalanı masum bir davranış şekli haline getiremezsiniz. 

İstersiniz şimdi kendi içimize dönerek düşünmeye çalışalım söylediğimiz yalanları, kırdığımız kalpleri ve kaybettiklerimizi… Tahmin ettiğinizden de çok değil mi? Peki tüm bu yalan dolana gerek var mıydı aslında? Yani yalanı sarf edeceğimiz her olayda direkt olarak doğruları söyleseydik ne olurdu? Bunun cevabı çok kolay değil biliyorum. Belki de hayatımız daha farklı şekilde yaşanır, yollar ve tercihler bizi daha başka noktalara sürüklerdi. Ama sonu nasıl biterdi acaba; şimdikiyle aynı mı olurdu? Yoksa o da mı değişirdi. Geçenlerde okuduğum bir romanda yazar yollar farklı olsa da hayat sizi hep aynı noktalara taşır diyordu. Birazcık kafamın karıştığını itiraf etmeliyim. İşin bu kısmı oldukça derin ve üzerinde düşünülmeye değer biliyorum ama tekrar ana konuya dönecek olursak söylenecek tek bir söz var; o da yalanın gerçekten kötü ve sevimsiz olduğu. Hangimiz kendimize yalan söylenmesini, yalanla kandırılmayı isteriz diye bir düşünecek olursak vereceğimiz yanıt şüphesiz ki hiçbirimiz olacaktır, öyle değil mi? 

O halde… Biz neden başkalarını yalan söyleyerek aldatıyor; onların saf duyguları ile oynuyoruz ki? Unutmamak gerekiyor ki, yalanımız fark edildiğinde ( ki gün gelip mutlaka su yüzüne çıkacaktır, bundan hiç şüpheniz olmasın) kırdığımız kalbi onarmamız, tekrar eski haline getirmemiz asla mümkün olamaz. Hele hele yalanımız bir değil, iki değil sürekli tekrarlanıyorsa o insanları kaybederiz tek tek fark etmeden. 

Yalan yerine doğrularla yaratılan bir çevre, içimizdeki samimiyeti açığa çıkaran ve etrafınızdakilere aşılayacağınız güven duygusu daha güzel değil mi? Yalan yerine doğruları söylediğinizde karşınızdaki insandan alacağınız sert tepki bile, gün gelip yalanınız ortaya çıktığında yaşayacağınız pişmanlıktan daha iyi değil mi? 

Bence değmez, inanın ki değmez. Yalanlarla yakalayacağınız başarı; yalanlarla elde edeceğiniz mal, mülk, hatta para; yalanlarla edineceğiniz sevgili, arkadaş ya da eş; yalan üzerine kurulmuş bir hayat size gerçek mutluluğu asla vermeyecektir. Bunu hiç unutmayın. Çünkü doğrular her zaman yalanları yakalar, tıpkı iyilerin kötüleri yakaladığı gibi. Ne kadar kötümser düşünürseniz düşünün asıl olan budur. 

Yalansız, doğru dosdoğru bir yaşamı hep beraber kucaklamamız dileğimle… 

Sizce başarabilir miyiz? 

Sevgiyle kalın. 

Belgin ERYAVUZ 

22.09.2006 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 437
: 561
Kayıt tarihi
: 09.04.11
 
 

Makine mühendisiyim, bir kız annesiyim. Okumayı, yazı yazmayı, yazarak paylaşımlarda bulunmayı, insa..