Bank

Bir bank. Bir adam.

Suyu bacaklarımın arasına, beynimi kısık ateşte güneşe bıraktım.

"Memleket neresi" diye sordu yanımda oturan organik adam.

Niye sordu? Benden daha önce banka oturduğu için mi? Benden önce oturduğu için o banksahibi ben misafir miydim? Misafire gösterilmesi gereken bir ilgi miydi bu soru? Zamanlama hatası mı yapmıştım?

"Buralıyım" dedim bacaklarımın arasına sıkıştırdığım suyu ona uzatırken. Öyle ya misafirliğe eli boş gidilmezdi. Geri çevirdi.

"Ben 20 yıl önce geldim buraya" dedi gömleğinin cebinden çıkarttığı sigarasını uzatırken. Öyle ya misafire ikramda kusur olmazdı.

"Uzun zaman olmuş" dedim uzattığı sigarasını yakarken.

Ve film koptu.

20 yılın konferansı başladı. Ben böyle bir konferansa dinleyici olmak istememiştim halbuki. o da bunu bildiği için mi bana sigarasından vermişti. Bu bir ikramdan öte bir tuzak mıydı? Düşmüştüm. Kalksam ihanet mi olurdu. Kalkamadım.

Bir sigaraya 20 yıl. Hiç adil değildi.

"Yine gel" dedi kısık ateşten beynimi alırken. Öyle ya bank sahibiydi.

"Sende gel" diyemedim. Ben banksahibi değildim. En azından zamanlama sorunumu çözene kadar.