- Kategori
- Müşteri Hizmetleri
Banka ve biz

Gel vatandaş geeel...
Üzüm Yer misiniz? Evvelki yıllarda bankadan, bir otomobil kredisi kullandım. Bir buçuk sene önce de bu krediyi ödeyip hesabımı kapattım. Şimdi arabayı devredeceğim. Muameleci kardeşim telefon etti, ” ağabey bu aracın üstünde rehin var” dedi.. .Hayda, hayırdır inşallah! Ne bileyim ben “otomasyon. Online işlem, beş dakikada kredi, en hızlı biziz.” sloganlarının ortada dolaştığı dönemde. Koskoca bankanın, benim artık tarihe gömülmüş işlemimi tamamlamayıp, rehni kaldırmadığını. İşini ihmal ettiğini…! “BANKA” dediğin dakik, hatta saniyelik iş yapan bir müessese, nasıl olur da bir buçuk sene üzerine düşen işi tamamlayıp rehni kaldırmaz. Kızdım! Biz millet olarak bankalara çok güveniriz. “BANKA GİBİ ADAM” deriz. Yani güvenilir, aksaksız iş yapan. Dakikada kredi veren. Hatta cep telefonu ile kredi veren müessesedir banka. Onların teknolojiyi kullanma önderliğine hayranız. İnternet bankacılığı ne denli inanılmazdır. Öyle değil mi. Tık, tık, tık, anında işlem tamam. Hem de onları yormuyoruz. Bu sayede maaş giderleri azalıyor. Daha çok kar ediyorlar. Hesap işletim ücreti, hizmet bedeli gibi masrafları da saygıyla kuzu kuzu ödüyoruz. Aslında itiraz etsek, hukuk yoluyla geri alırız. Ama bizim milletimiz hoş görülüdür, saygılıdır, gönlü boldur…! Hemen, çok da sıcak ilişkilerim olan şubemin müdürünü arayıp durumu anlattım. Tamam, dedi. derhal . Ama bu işlemi genel müdürlük yapıyor, yazı ile hem de acil notu ile istiyoruz. Telefonu kapatmadan ilgili arkadaşına talimat verdi sağ olsun. Ama dedi; genel müdürlüğün cevap vermesi iki gün sürebilir. İçimden “ yok daha neler” dediğimi itiraf edeyim. 5 dakikada telefonla kredi ver. Bir buçuk sene boyunca, işlemi bitmiş ve o zaman yapılmış olması gereken bir işin, şimdi yapılması ve bir satır yazı iki gün sürsün…! Gülmeyin lütfen, ben saf falan değilim. Sadece “maksadım üzüm yemek bağcıyı dövmek değil” o kadar. Fertlerin suçu yoktur. Hata sistemde. Yani “hep bana rap bana” dır bankacılık sistemi. Ricama istinaden, bu gün gelmesine çalışırız gelince, “ biz sizi ararız” dediler. Ertesi gün oldu ses seda yok. Ben arayıp telefon ile sordum. Ne oldu benim yazı. Bu defa müşteri temsilcisi arkadaş hatırlattı iki gün sürebilir. “hayda… ben bunu dün duymuştum.” Hadi dedim kendime, medeni ve sosyal sorumluluğunun yerine getir. Genel müdürlük müşteri memnuniyeti bölümünü aradım. Tele sekreter, “ konuşmalarınız kayda alınıyor dedi.” Oh ne güzel söylediklerim havada kalmayacak. Kibar memurla konuştuk. Durumu anlattım. Ooo, değişik bir yanıt. “Efendim bunu siz notere gidip kaldıracaksınız.” Safça “ben koymadım ki, ben kaldırayım. noter nereden bilsin ki benim krediyi kapattığımı?” dedim. Öyle değil mi. İlave ettim “şube de böyle söylemedi zaten. Ben sadece bir buçuk senedir, neden kaldırılmadığını soruyorum size. Bir de teknoloji sayesinde işlemlerin dakikalar içinde yapıldığı dönemde, neden iki gün sürebilir bu iş.” Maksadım üzüm yemek çünkü. Uyarırsam, sistem için faydam olabilir düşüncesi. Yok olmadı. “Müşteri memnuniyetçi” kardeşimle anlaşamadık. Çünkü o, “kibar konuşup, telefonlara uygunca cevaplar vererek, şikayetçileri bertaraf etmek üzere” eğitilmişti. Üzmedim onu da. “maksadım üzüm yemek” Bu defa dosdoğru genel müdür yardımcısı veya üst yönetimdeki biriyle konuşup durumu anlatmak , “ üzüm yemek” üzere genel müdürlük üst yönetimine ulaşmaya çalıştım. Böyle bir ulaşım noktası bulamadım. Tam bu arayışa devam ediyordum ki. Benim iyi niyetim, pozitif düşüncem evrene yayıldı. Üzüm gökten indi...! Telefon çaldı. Şubedeki hanım “tamam, yazınız hazır, alabilirsiniz.” Dedi. Teşekkür ettim. Ama üzümü yiyemedim. Çünkü ben şeker hastasıyım. Bana üzüm yemek yasak. Bu yazıyı, üzümü size ikram etmek için yazdım. Ziyan olmasın diye. Merak edenler, ne oldu yani diyenler varsa. Genel müdürlükten randevu aldım. Kahve içmeye gideceğim yarın…! Bülent Selen