Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ocak '13

 
Kategori
Güncel
 

Barış için AKP ile ortaklaşmış gözüksen ne olur!

Barış için AKP ile ortaklaşmış gözüksen ne olur!
 

"Tartışmalar güç verecektir katkı sunacaktır ama abartılı yaklaşımlar kafa karışıklığına yol açacaktır. Başlayan sürecin bir AKP-BDP ortaklaşması olamadığının net şekilde bilinmesi lazım." demiş Selahattin Demirtaş.

Kabaca ilk izlenimde aklımdan  bu  başlık geçti..

Barış yahu .. Barışın..
Ne gözükürseniz gözükün artık!

Farklılıklarımızla birarada yaşamanın adımlarını atın.. Tüm gezegende bu zorunlu sadece Anadolu da değil..

Çoluk çocuk genç insanlar ölüyor.. Paylaşamayacağımız ne var. Barış için vazgeçemeyeceğimiz ne  var..

Evrensel temel hak ve özgürlükler konusunda herkesi içeren  yasakların kaldırılması temelinde barışın..

Demokratikleşme ve özgürleşmeye aracılık edecek bir anayasa yolunda barışın. Siyasal faydacılığı bi kenara bırakın..

Klasik oldu artık tüm farklılıklarımız neşemiz komikliklerimiz, böyle yaratılmışız kimse seçemiyor..

Olabilecek tüm farklılıklarımızı öngörerek insan olma temelinde insanlaşma temelinde barışın.

Temel hak ve özgürlükleri devlet güvence altın alsın..

Farklılıklarımızla bir arada yaşamayı öğrenelim....

"Seçimler ise bu yılın sonuna doğru her türlü gündemin gizli zeminini oluşturacak. Böyle bir ortamda Kürt meselesinde çözüme doğru ilerleyen ve halkın desteğini almış bir hükümetin siyasi sistemi yeniden biçimlendirme fırsatı yakalayacağı açık.

Öcalan ile yapılmakta olan görüşmeler çözümün maddelerini değil, çözüme gidecek yolun koşullarını ortaya koyacak.

Dolayısıyla hükümetin daha işin başında ‘taviz' verdiği suçlamasıyla karşılaşması söz konusu olmayacak.

Aksine, sürecin safhaları toplumsal tartışma ortamında yaşanacak ve hükümet ‘taviz' olmadığı apaçık hale geldiği oranda bazı özgürlükçü adımları atma yeteneği kazanacak.

Böylece çözümün sorumluluğu sadece AKP'nin değil Kürt siyasetinin de omuzlarına binecek ve onlar da siyaset alanının içinde kalmaya zorlanacaklar.

Diğer taraftan Kürt meselesinin çözümünü engellemek ve PKK'yı AKP'nin devrilmesi stratejisinin parçası olarak tutmak isteyecek odaklar da çabalarını sürdürecekler.

Bu durum belki de ilk kez AKP ve Kürt siyasetini aynı cenahta konumlandıracak ve normalleşmenin yolunu açacak.

Bu olası pembe tabloyu gerçekçilik kıstası ile sınadığımızda ise, kritik konunun AKP'nin seçim kazanması ve Erdoğan'ın başkanlık alternatifini zorlama miktarı olduğu anlaşılıyor.

Laik kesimin söyleminde popüler olan AKP'nin ‘yeni devletçiliğinin', yaşanacak dönemeçte tali bir unsur olacağını hep birlikte göreceğiz.

Ancak seçim ve başkanlık alanında herhangi bir riskin oluşması halinde AKP'nin ‘devletçilik' olarak algılanacak uygulamalardan kaçınmayacağına da hazır olmak gerek.

AKP'nin devletçiliğinin ilkesel bir yanı yok… Devlet değerli ama devletçilik değil. Buna karşılık siyasi gücün demokratik zeminde devşirilemediği noktada hükümetin devletçi uygulamalardan gocunmadığını da biliyoruz.

Kısacası AKP'nin Kürt meselesinde ve genelde demokratik reformları gerçekleştirmesinde esas belirleyici unsur söz konusu pragmatik devletçilik eğilimi değil, seçim kazanmayı ve istenen siyasi sistemi kurmayı sağlayacak halk desteğinin var olup olmaması.

Bu ise epeyce sıkıntılı bir alan…

TESEV/Konda işbirliği ile yapılan saha çalışması toplumun Kürt meselesinin olası çözümlerini ve bunların sonuçlarını düşündüğünde ikiye bölünmüş olduğunu, çözümün geniş bir kitlede tedirginlik ve korku yarattığını ortaya koyuyor.

Örneğin seçilmiş yerel yönetimlerin yalnızca kendi bölgelerinde geçerli olmak üzere ek vergi düzenlemeleri yapabilmesi ya da yine seçilmiş yerel yönetimlerin anadilde veya yerelde konuşulan dillerde eğitim ve kamu hizmeti verebilmesi çok net bir kırılmaya tercüman oluyor.

İlk soruda onaylayanların yüzde 48,5 olması umut verici ama karşı çıkanların yüzde 33 olması çetin bir sorunla karşı karşıya olduğumuzun habercisi.

İş yerel dillerde eğitim ve kamu hizmetine geldiğinde ise onay verenler yüzde 40'ta kalırken, karşı çıkanlar 45'i buluyor.

Daha siyasi nitelikte olan seçim barajı meselesinde de, çıta yüzde 4'lük bir baraja indiği anda destekleyenler onaylamayanların yine 5 puan altında kalıyor (37'ye 42).

İdeolojik bir alan olan anayasada etnik kimliklerin zikredilmesi meselesine gelindiğinde ise tablo çok daha net…

Anayasada sadece Türk kimliğine yer verilmesini isteyenlerin oranının, ‘tüm etnik kimliklere yer verilsin' diyenlerden 23 puan yukarıda olduğu görülüyor (56'ya 33). Bu tabloyu bir bütün olarak değerlendirdiğimizde Kürt meselesinin pratik yönetimsel konulardan siyasete, oradan ideolojiye uzanan bir meseleler dizisi oluşturduğunu ve ideolojiye doğru yaklaştıkça savunmacı anlayışın arttığını söyleyebiliriz.

Bu kırılma ve bölünme halinin kendi içinde kemikleşme ihtimalini yabana atmamak lazım. Diğer taraftan çözüme destek veren özgürlükçü yaklaşımların aldığı oyun da küçümsenmemesi gerektiğinin ve muhtemelen yükselen bir trend oluşturduğunun altını çizmekte yarar var.

Muhakkak ki bu trendin baskın hale gelmesinin önkoşullarından birisi iktidarın yürüteceği rehberlik. Önümüzdeki süreçte AKP'nin ve tabii Başbakan'ın üslubu, yaklaşımı ve ciddiyeti Türkiye halkının önüne güvenilebilecek bir gelecek koymayı hedeflemeli. Onları daha da ürkütmeyi ve kutuplaşmayı teşvik etmemeli…" Etyen MAHÇUPYAN

 
Toplam blog
: 444
: 1284
Kayıt tarihi
: 13.09.07
 
 

MB zengin kültürel bir eksen; düşüncelerimizin buluştuğu, tartıştığımız, birbirimizi etkilediğimi..