Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ekim '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Barışalım küstüğümüz yerlerimizle

Barışalım küstüğümüz yerlerimizle
 

Öyle seyredip durdum bu şehri… Herkes başka başka alemlerde… Farklı farklı telaşlarda… Kocaman bir dünyada değişik mekanlarda binlerce insan. Düşündüm sonra… Hangisi bulunmak istediği yerde… Kaçının bedeni ve ruhu aynı anı paylaşıyor… Görüntü var… Var olmasına da kaç kişi istiyor bulunduğu yerde olmayı. Zorunluluk gibi daha çok. İstemediğimiz mekanlara sıkışıp kalıyoruz daha çok. Cam bir fanusun içine hapsedilmişiz de çıkmak için mücadele ediyoruz, çıkamıyoruz… Sanki dünya o cam fanusun içi… Hadi al nefes alabilirsen. Zamanımızın büyük bir kısmı ailemizden, sevdiklerimizden uzakta geçmiyor mu mesela… Sabah çarçabuk çıkıyoruz evden… Öpmeden, sarılmadan bir birimize... Derdimiz hep bir yerlere yetişmek öyle değil mi…İşe…Okula… Hepimiz ayrı yerlere dağılıyoruz gün ağarınca… Ve umut ediyoruz hava kararınca bir araya gelmeyi…


İş yeri dediğimiz taş binalar… Zamanımızın en enerjik kısmını onlar çalmıyor mu bizlerden… Daha iyi yaşayabilmek adına çalışmamız gereken o soğuk yüzlü binalar... Para kazanmamız gerek değil mi… Bir iş olsun da ne olursa olsun diye düşünmez miyiz önceleri… Sonra kendini kabul ettirme çabalarımız başlar, patronun gözüne girme telaşlarımız… Herkese güler yüz gösterme zorunluluğumuz… Yerini sağlamlaştırma çabalarımız... Hani kenara fırlatıp attığımız idealler…Kariyer yapmak da gelir belki aklımıza…Ya da erteleriz yarınlara daha önce de yaptığımız gibi…Hayatımızı erteleriz…Mecburiyetlerimiz daha ağır basar…


Nefes alamayız bazen bu yarı kapalı ceza evlerinde…Aslında ne tam olarak iş kadını, ne anne, ne ev hanımı olabiliriz… Bir yanımız hep eksiktir… Yarım yarımdır her şey… Biraz ondan biraz bundan… Her ne kadar hayatımızı düzenliyor gibi görünsek de biz sadece oynuyoruz bizim için yazılmış olan senaryoyu…


Savruluruz oradan oraya bazı bazı kuru dallar misali… Gün olur sararıp solarız… Ağır gelir hayat… Taşıyamayız… Fırtınalar kopar yüreğimizde… Şelaleler çağlar… Değiştiremeyiz hayatımızı... Değiştiremeyiz mekanları… Koşup gidemeyiz başka diyarlara… Diyelim ki gittik... Arkamıza bakmadan, geri de kalanları düşünmeden gittik… Huzur gelir mi bizimle… İçimizde mi huzur… Nereye saklandı acaba… Eğer yoksa görünürlerde… Yandık o zaman… O zaman mekan da önemli değil… Önce kendimiz değiştireceğiz şüphesiz…Hani “bükemediğin eli öp” misali... Hani “zaman sana uymuyorsa sen zamana uy” misali… Gözden geçireceğiz yeniden yaşamımızı… Bizi mutlu eden şeyleri düşüneceğiz ilk başta... Daha çok zaman ayıracağız kıymet verdiklerimiz için…


Yapabilir miyiz .. Sevmediğimiz işten ayrılabilir miyiz… İstemediğimiz mekanlarda bulunmayı reddedebilir miyiz… Planlayabilir miyiz yaşamımızı yeni baştan… Kendimiz için… Sevdiklerimiz için yapabilir miyiz … Yalan dünyanın keşmekeşinden kurtulup sade, ıssız, sakin bir yaşamı seçebilir miyiz… Az parayla belki... Lüksten uzak belki ama sevgi dolu bir yaşamı… Kendimizi sevebilir miyiz yeniden...Yitirdiğimiz duygularımızı koyabilir miyiz yerlerine… Hadi ne duruyoruz… Barışalım küstüğümüz yerlerimizle…

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..