Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '11

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Başarı yaşam ve çocukluk

Bir ailenin içinde bir anne babadan doğarız. 

Kimimiz sevgi ile, kimimiz kaygı ile, bazılarımız da yanlışlıkla geldiğimiz için dünyaya, - kalkmak üzere olan vapura son anda atlamış gibi- farklı karşılanır, farklı tarzlarda büyütülürüz. 

Ama yaradan çok güzel bir sistem kurmuş, genellikle hepimizi doğuştan güzel yetilerle bezemiş, duyularla donatmış, akıl koymuş işlenecek ve zihin koymuş bilgi ve tecrübe biriktirecek, bir ağız var. ses yoluyla uc uca; birikenleri aktarmaya yarayan. 

İnsan oğlu duyduğunu, gördüğünü, anlatılanı ve gösterileni biriktiriyor.
Bunları biriktirirken, etkilerle, duygularla yuğuruyor ve idrak ettiklerini dönüştürerek kendi fikrine çevresine sunuyor. 

Başarı bu sunulandan geliyor çoğu zaman. Yine bu sunulanla kaçıp gidiveriyor bazen. 

Çünkü dili ile başına dert açan tek canlı İNSAN.... 

Çocuklarımız. bizim kıymetlilerimiz. Kucağımıza düştükleri andan başlar kaygımız. İyi beslenmeli, sağlıklı büyümeli ve imkanlara bağlı olarak güzel okumalı diye düşünür, çabalarız. 

Bizler aileler olarak yaşadıklarımızı biliriz. Hep de zorluklarımız ve acılarımız kalmıştır aklımızda. 

Çocuklarımız zorlanmasın isteriz, acı çekmesinler diye dualar ederiz. Yaşamları kolay olsun diye kendimizi adeta unutur, imkanlarımızı onlara seferber ederiz. Her işin başı iyi öğrenim görmeleridi. Başarının ve rahat yaşamın başka reçetesi yoktur. Sistem de bize bu konuda yardım eder, hatta bizlerin düşünemediğini düşünür ve çocuklarımız için merkezler kurar. Yuvalar, iyi yuvalar, daha iyi yuvalar. 

İlköğretim okulları, daha iyisi, daha daha iyisi,  

Liseler; iyisi, daha iyisi ve en iyisi.. Sonra Ünüversite gelir İyi ünüversite, daha iyisi ve en iyisi... Hepsi başarılı olmak için. 

Hiç birimizin aklına Başarının ne olduğu gelmez. 

Başarı nedir? 

Çok öğrenim mi? Herkesi geçip en iyi puanı almak mı? En çok soruya cevap vermek mi? Günde bin soru çözmek mi? 

En çok parayı kazanmak, en rekabetçi yönetici olmak mı? Herkei eleyip en akıllı manevraları yapmak ve diğerlerini yok etmek mi? önce dersten derse, sonra toplantıdan toplantıya koşulan bir yol mu ''Başarı Yolu''.. 

Bendeki Cevap ''e şıkkı: HİÇ BİRİ'' 

En güzel okullarda okuyup, kendinden memnun olmayan çok insan tanıdım. 

En iyi maddi koşulları sağlamış ama mutsuz,  

Her konuda çok bilgili ama dostsuz,  

Çok çalışmış ama sağlıksız,  

Herşeyden en çoku onda var ama güvensiz, inancı yitik ve yorgun yani İNSANSIZ. 

Çok gördüm ve hep düşüdüm.Bunların hepsini yapmalıyız, ama dengesi neye dayanmalı bu çabaların? 

Bize öğretilenle yürüyen ve sadece bu sistemin taleplerine cevap veren yani sınavlarını geçen ve kendisine sorulan soruları cevaplayan bir insan mı yetistirmeli? Hani bilmediği bir soru yada durumla karşılaştığında çözülüveren ve kendine güvenini kaybeden kişi. 

Hiç sorulmamışsa yol boyu yetiştirilene ''Sen ne düşünüyorsun? Ne ister, ne dilersin?'' diye. 

Ne hissediyorsun? ne yaparken mutlusun? İçindeki sesi duyuyor musun? diye. 

Kendini unutup sadece koşuyor yetiştirilen, nefes alamadan, nefes nefese koşuyor... 

ASLI YARATICI, ASLI NEŞELİ ve ASLI ÖZÜNDE MUTLU OLAN küçük canlar bizlerin çabası ile mutluluğun ne olduğunu pek bilemeden hırs ve mutsuzlukla yaşlanıyor..... 

 
Toplam blog
: 8
: 638
Kayıt tarihi
: 15.01.11
 
 

Ankara doğumluyum. 1959 ODTÜ İşletme bölümünde eğitimi ile iç içe psikolojiye olan ilgi, davranış bi..