- Kategori
- Anılar
Başımıza taş yağacak...

Fakülte’yi , yaşadığım şehirden, başka bir şehirde okudum. Bir yanda, öğrenci olaylarının her geçen gün artıyor olması ki bu öğrenciliğimi geçirdiğim şehirde diğer şehirlere göre daha keskin ve belirgindi. Diğer yanda, öğrencilerin büyük bir çoğunluğunun Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerden gelmiş olması orada yaşayan halkın bir kısmını tedirgin etmekteydi.
Çocuklarına kötü örnek olmamızdan korkuyorlardı. Bizden korkmalarında kendilerine göre haklı nedenleri olabilirdi.Ama okumak için dışarıdan gelmiş bütün öğrencileri aynı kefeye koyup, hepsine suçlu gözüyle bakmalarını hazmedebilmek çok zordu. Çünkü o yıllarda öğrenim gören öğrencilerin iki amacı bulunmaktaydı.Biri fakülteyi bitirmek, diğeri ise canından olmamak.
Tabii, o yıllarda her semte de rahatlıkla gidilemezdi.Gidilebilecek yerler kısıtlıydı. Bundan dolayı, gidilecek her yere mümkün olduğunca kalabalık gitmeye çalışırdık.Ders bitiminde bütün günün stresini üstümüzden atabilmek amacıyla devamlı gittiğimiz bir pastane vardı.
Pastaneye , bazen ana caddeden, bazen de ara sokaklardan geçerek, gitmeyi tercih ederdik. Ara sokaktan gitmeyi tercih ettiğimiz zamanlarda, sokakta bulunan ve bizim kızlı-erkekli yürüdüğümüzü gören kişilerden bazıları “Ne ar, ne namus kaldı.Bunlar yüzünden, başımıza taş yağacak” diye söylenmeye başlardı.
Böyle bir söz işitmek, açıkçası hepimizin zoruna giderdi. Çünkü kızlı-erkekli yürüyor olmamızdan başka hiç bir suçumuz yoktu.Oysa, bu durum bazı kişilerin bize karşı olumsuz ve önyargılı yaklaşım göstermeleri için yeterli bir sebepti.
O yıllarda, bizleri namussuzlukla suçlayan kişiler, yozlaşmayı iliklerimize kadar hissettiğimiz bu günlerde, gördükleri, yaşadıkları olaylar karşısında ne yapıyorlar, ne düşünüyorlar acaba…
Yaşadığım bu olay , karşımızdaki kişiyi tanımadan, hakkında hiçbir şey bilmeden önyargılı bir tutum sergilemenin ne denli yanlış ve tehlikeli olabileceğini gösterdi bana