Başkentte yaşamak

Hava sıcak ve yarı uykulu yarı uyanık. Sersem gibiyim şu an toplantı var. Bilgisayarın başında durmak zorundayım ve içeriyi sürekli bir şekilde takip ediyorum. Sanki kameralı güvenlik görevlisi gibi hissediyorum kendimi.

Başken Ankara hakikattende bazen düşünürüm Ankara Başkent olmasaydı nasıl bir şehir olurdu. Bu kadar büyüyüp gelişirmiydi diye. Çoğunluğu memur olan Ankara'nın son zamanlarda sanayisi de gelişmeye başladı. Ama yine de memur sehri olmaktan kurtulamadı.

Ankara sanki ana kara gibi bir mana çıkıyor. Anadolunun baş şehri. Tarihiyle, doğasıyla, eskisiyle, yenisiyle ve insanları ile yaşanması gereken bir şehir. Bu şehir bazen zor olsada yaşamak yine de çok güzel. Gezmek ve görmek isteyenlerin yavaş yavaş uzun sürede özümseyerek görmesi gerken bir şehir.

Eskiden bu şehir çok yeşilmiş. Ankara savaşında Timur Fillerden oluşan ordusunu ormanda saklamış. Artık bir düşünün çokta geçmiş bir zaman değil aslında. 400 yıl dünyanın yaşına bakarsanız hiç de uzun bir zaman değil.
Ormanları ve yeşillikleri ile ünlenmiş. Şimdilerin tarım arazileri ise binalarla doluyor.

Ankara gerçekten büyük ama o kadar sıkıcı olmayan bir şehir. Canı isteyen şöyle bir göl keyfi için Mogan Göletine ya da Bayındır Barajına veya Göksu Parkına. Keçiörende şelale ha birde Mamak' a yapıldı bu şelaleden. İsteyen Eğlence için Ulusa isteyen çocuklar için Harikalar diyarına gidebilir.

Ankara da mevsimler ayrı bir güzellikte geçiyor. Karın zevki ayrı yağmurun ayrı. Ankara gerçekten İstanbul kadar olmasa da yinede yaşanabilir bir şehir. Protokolü bitmiyor. Siaysi vakaların merkezi. Seçimlerin en sıcak yeridir Ankara.

Ankara Başkentimiz yüreğinde yaşamak ve seni yüreğimizde yaşatmak bizim borcumuzdur. Çünkü o bizim Atamızın hediyesi armağanıdır.