Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Eylül '12

 
Kategori
Şiir
 

Baudelaire'nin "Spleen" şiirinin tercümesi: Melâl

Baudelaire'nin "Spleen" şiirinin tercümesi: Melâl
 

Charles Baudelaire'in meşhûr şiirlerindir "Spleen". Âlişanzâde İsmail Hakkı Bey, "Melâl" kelimesiyle Türkçeleştirmiş "Spleen"i. Baudelaire'in "Fleurs du Mal"ini, "Elem Çiçekleri" diye (bence enfes bir isimle) tercüme eden Âlişanzâde'nin bu çalışmasını, yaşayan en büyük şâirlerimizden olan Hilmi Yavuz Hocamız, Lâtinize etti. Geçtiğimiz günlerde yayımlanan bu kitaptan, "Spleen"in çevirisini nakletmek istedim (Önce, Fransızcasını yazacağım) :


SPLEEN
J'ai plus de souvenirs que si j'avais mille ans.
Un gros meuble à tiroirs encombré de bilans,
De vers, de billets doux, de procès, de romances,
Avec de lourds cheveux roulés dans des quittances,
Cache moins de secrets que mon triste cerveau.
C'est une pyramide, un immense caveau,
Qui contient plus de morts que la fosse commune.
— Je suis un cimetière abhorré de la lune,
Où comme des remords se traînent de longs vers
Qui s'acharnent toujours sur mes morts les plus chers.
Je suis un vieux boudoir plein de roses fanées,
Où gît tout un fouillis de modes surannées,
Où les pastels plaintifs et les pâles Boucher
Seuls, respirent l'odeur d'un flacon débouché.
Rien n'égale en longueur les boiteuses journées,
Quand sous les lourds flocons des neigeuses années
L'ennui, fruit de la morne incuriosité,
Prend les proportions de l'immortalité.
— Désormais tu n'es plus, ô matière vivante!
Qu'un granit entouré d'une vague épouvante,
Assoupi dans le fond d'un Sahara brumeux;
Un vieux sphinx ignoré du monde insoucieux,
Oublié sur la carte, et dont l'humeur farouche
Ne chante qu'aux rayons du soleil qui se couche.

[Charles Baudelaire]


SPLEEN (MELÂL)

Bin seneden ziyâde yaşamışım gibi hatıralarım var.


Hesap pusulaları, şiirler, muhabbetnâmeler, dâvâlar ve şarkılarla,
makbuz kâğıtlarına sarılmış ağır saçlar dolu,
çekmeli bir büyük dolap benim kötü beynimden,
daha az sır saklar.
Bu umumi bir mezardan ziyâde, ölüleri hâvî,
bir ehramdır, cesîm mahzendir.
- Ben ayın menfur bir mezaristânıyım ki
orada vicdan azapları gibi uzun kurtlar sürünür
ve dâimâ benim en aziz ölülerimin üzerine savlet eder.
- Ben solmuş güllerle mâli eski bir kadın salonuyum;
orada bir yığın, mevsimi geçmiş modalar gömülüdür,
orada yalnız melûl pasteller, (buşe)nin soluk tabloları,
ağzı açık bir şişenin kokusunu teneffüs ederler.

Karlı senelerin sık kuş başı karları altında,
mağmum meraksızlığın semeresi, melâl,
ebediyyet nisbetlerini aldığı vakit,
uzunlukta hiçbir şey, kısalan günlere muâdil olmaz.
- Bâdemâ, sen ey madde-î zîhayat!
sisli bir sahrânın umkunda uyuşmuş
müphem bir koku ile muhat bir granit taşından
başka bir şey değilsin;
gamsız dünyanın meşhulü ihtiyar bir ebülhevl ki,
haritada unutulmuştur ve vahşi tabiatı
ancak gurub eden güneşlerin şuââtına şarkı söyler.


[Charles Baudelaire]

Tercüme: Âlişanzâde İsmail Hakkı
Lâtinize eden: Hilmi Yavuz.

 
Toplam blog
: 29
: 712
Kayıt tarihi
: 16.10.11
 
 

İstanbul doğumluyum. Kitap okumayı, arada da bir şeyler karalamayı seviyorum. Çeşitli edebiyat de..