Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mart '15

 
Kategori
Blog
 

Bazen "anlamsıza " düşer insan

Bazen "anlamsıza " düşer insan
 

1970 Berlin. Wansee...


Bazen “pat” diye düşüverir insan, anlamsızlığa...


Hiçbir şey ifade etmez yaşam!


Gün pörsür, güneş pörsür ve bulutludur hava…


Bir “ahmakıslatan” yağar rendelenmiş ruhunun köhne damına

!
Her şey ama her şey anlamsızdır artık ve didişme başlar!


Böyle durumlarda yatağa uzanıp gözleri tavana dikmek; biraları ardı ardına içmek de para etmez!


Tehlikelidir üstelik!


Atarsın kendini 42 numaralı metroya ve kıyı kenar bir yere oturup başını cama yaslarsın! “Öbür sen” de oturur tam karşına ve didişme başlar!


“Öbür sen” akıllıdır, mantıklıdır ve rahattır! Sorumlu bir baba ve hatta bir öğretmen edasıyla seni sorguya çeker… Lafa da “Ne o ulan bu haller, kendine gel” diye başlar, her zaman olduğu gibi.


“En azından elin ayağın tutuyor işte öküz” diye devam eder! Sen ise bozuk bir plak gibi tekrarlarsın:


“Bir anlamı olmalı hayatın… Bir anlamı olmalı hayatın… Bir anlamı olmalı hayatın…”


Zalimdir “öbür sen”! Okkalı bir “hastir” çeker sana ve aşağılayıcı bir şekilde süzer seni! “Hayatın anlamını yüz bin kere seveyim” der ve devam eder


“Hayatı anlamlandırmak senin elinde, uyuşuk dana! Otur karakalem portreler yap eskiden olduğu gibi…

Elin suluboyaya yatkın, manzara resimleri falan! Hani yani en azından!”


“Ne anlamı var? Ne anlamı var? Ne anlamı var?”


Sonnanalle istasyonunda binilen metro bir hayli yol almıştır bu arada. Treptower Park, Ostkreuz, Frankfurter Allee ve Starkower Strasse istasyonları geride kalmıştır. Landsberg Allee istasyonununda iki yaşmaklı hatun ve dört beş yaşlarında bıcırık bir kız çocuğu biner metroya…


“ Ah bir gözünü açsan… Biraz etrafına baksan! Her sabah işe gederken evinin altındaki dükkândan aldığın kâğıt bardaktaki kahveyi yapan o kumral hatunu bir anlasan… ‘Başka bir arzunuz var mı’ diye sorarken (Ki her sabah soruyor) gözlerinin içine baksan! Hayat senin için daha anlamlı olmaz mı?”


“Kaldıramam ben…Taşıyamam ben… Çok ama çok yorgunum ben…”


“Öküz!”

"Benimle mutsuz olur... Eli böğründe kalır... Hayalleri yıkılır....


“Uyuşuk dana!”


Grifswalder Strasse, Gesundbrunen, Wedding… İstasyonlar, istasyonlar, istasyonlar…


“Ne anlamı var, ne anlamı var, ne anlamı var?


Landsberg Allee istasyonunda metroya binen yaşmaklı hatun kızını çekiştiriyor yanındakine! “Anacığım bir Ayşe Kadın fasulye pişirip herifin önüne koymak çok mu zor? Kırı kırıverirsin fasulyeleri, soğanı yağda salçayla kavurup bir güzel karıştırıverirsin. Al işte sana yemek!”


“Hatunun yanındaki bıcırık kız “ Annaneee, ben büyüyünce Dustin Bieber ile evleneceğim” diyor!
İster istemez gülüyorum ben! “Öbür ben”; “Hani hayatın bir anlamı yoktu” dercesine manalı manalı yüzüme bakıyor.


“Tamam ulan! Sorun buysa ben de manalı manalı bakarım o kumralın gözlerine, her sabah kahve alırken! Öldük dediysek o kadar da değil yani! Tararım saçlarımı, giymem tulumları!


Sorun buysa yani!


“Mutsuz etmeyeyim derken o kadar çok uzak kaldık ki bazı şeylerden”…


Westhafen, Beusselstrasse, Jungfernheide… “Tren yolunda raylar uzar” demiş şair!


Amaaa! Ayşe Kadın fasulyeye salça konmaz! Öyle soğan salçayla kavrulmaz! Nasıl yapılacağını bilinler bilir! O bıcırık kıza gelince… Hayatı anlamlandırdığı kesin!


Westend, Messe Nord, Westkreuz, Hallensee…


Hohenzollerdam, Bundesplatz, Wilmersdorf!


“Öbür ben” haklı… Kumral da olsa bir yükün altına girmek şart! Omuzlar baş, başlar güvenle yaslanacağı omuzlar ararken “öbür ben” “İnsburger Platz” istasyonunda metrodan iniyor.


Ardına bakmadan çekip gidiyor…


Başım cama dayalı… “Evet evet” diyorum… “Karakalem portreler yapmalı”… Eskiden olduğu gibi…
“Suluboya manzaraları aksatmamalı”…


“O her sabah kahveyi tedarik eden kumralı da boş geçmemeli”…


İnsburger Platz, Schöneberg, Südkreuz…


Tempelhof, Hermannstrasse, Neukölln…

En poporospularından bir kedi yvrsu mu alsam

Yollarımı gözlese, akşam işten geldiğimde ben de onu burnundan öpsem…


O beni tırmalasa, ben onu sevsem…


Ve  Sonnenallee… Bindiğim durak!


“Bir anlamı olmalı hayatın…Bir anlamı olmalın hayatın…Bir anlamı olmalı hayatın”…


Sanırım ben doğduğum yöreleri özledim, dostlar…


Toprak çekiyor, derler ya hani!


Ötelerden el salladı “öbür ben”…


“Hıyarlığın lüzumu yok     dedi..


Çok kararlıydı “bıcırık kız”…


Ayşe kadın fasulye bir de…


Ben de n’apiiim?


Oturup bu yazıyı yazdım.


Bir anlamı olmalıydı hayatın!


Bir anlamı olmalıydı.


Bazen bir anlamsızlığa düşüverir insan…


Düşüverir ister istemez… Böyledir hayat!


Güzel pazarlar efendim.
 

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..