Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mart '07

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Bedava ama kirli

Bedava ama kirli
 

Eskilerden bir şarkı aklıma geliyor. Şarkının ismi "Bedava Yaşıyoruz"

Evet "Bedava Yaşıyoruz" ama ne pahasına ya da bu bedava yaşamanın karşılığında ne tip bedeller ödüyoruz. Bunu hiç düşündük mü?

Gerçekten, şarkı sözünde de belirtildiği gibi " Hava Bedava " ama hava kirliliği de bedava. Büyük şehirler başta olmak üzere pek çok şehirde özellikle kış günlerinde keskin bir kükürt-di-oksit kokusu genzimizi yakar. Adeta nefes almamızı engeller.

Isınma amaçlı olarak fosil yakıtlarının kullanılmasının yanı sıra düşük gelirli insanların oturduğu mahallelerde ısınma amaçlı olarak kurutulmuş hayvan pisliği ve hatta lastik bile yakıldığına rastlayabiliriz. Bütün bunların yanı sıra kendimiz ile özdeşleştirdiğimiz arabalarımızın içinde yoğun trafikte beklerken arabalarımızdan çıkan egzoz gazları ile bu kirliliğe katkı yapmaya devam ederiz.

Yeni inşaat alanları, çevre yolları, iş yerleri, oteller, alış-veriş merkezleri kurabilmek amacı ile doğanın ve dolayısıyla dünyanın akciğerleri olarak kabul edilen ormanları, ağaçlık alanları bu çıkarlar doğrultusunda hiç düşünmeden katledebilmeyi kendimize verilen hak olarak kabul ederiz. Böyle bir katliamı yaparken de mümkün olduğunca bir fidan’ın ne kadar zamanda ağaç haline gelebileceğini ya da ormanların ne kadar zamanda oluşabileceğini düşünmemeyi tercih ederiz.

Güzel bir hafta sonu ailemizle, sevdiklerimizle birlikte gittiğimiz piknik alanlarında bir güzel yiyip, içip, eğlenip keyfimize baktıktan sonra eve dönerken piknik yaptığımız yerde yanıcı, alev alabilecek herhangi bir madde ya da yanık sigara olup olmadığını kontrol etmeden kalkarız. Ayrıca, bütün bir gün boyunca ortaya çıkan çöpleri de torbaya koyup eve götürmekten ya da çöp kutusuna bırakmaktansa piknik yaptığımız yerde bırakmayı tercih ederiz.

Yeni işletmeler, fabrikalar ve tesislerin kurulması için milyarlar belki de trilyonlar harcanırken, kurulmakta olan bu yeni işletmeler için Su Arıtma Tesisi kurulması konusunda genelde çekimser kalmayı tercih ederiz. Oysaki Su Arıtma Tesisi’nin kurulması için yapılacak harcama çok kısa süre içinde kendi kendini amorti edecektir. Eğer işletmede kurulu bulunan bir Su Arıtma Tesisi var ise bu tesisi günümüz şartlarına uygun duruma getirmeyi, yenilemeyi düşünmeyiz.

Atık suyu boşalttığımız dere, çay, deniz vb. de yaşayan canlılar ölmeye, suyun rengi değişmeye başlar. Su, su olmaktan çıkar. Hatta daha da ileri safhada aşırı kirlenme yüzünden çürük yumurta kokusunu bile hissedebiliriz. Ya da suyun köpürdüğünü görebiliriz.

Bir gecede yapılan gecekonduların bulunduğu yerlerde lağım suları ve evlerde kullanılan diğer sular direkt olarak dere’ye, çay’a akar. Yeterli kanalizasyon (alt yapı) olmadığından buralarda yaşayan ailelerin de alt yapı’yı sağlayabilecek maddi güçleri olmadığından sorun büyüyor. Aynı neden sadece gecekondular da değil deniz kıyısındaki apartmanlarda da görülebiliyor.

Üretim sırasında ortaya çıkan zehirli atıkları varillerde, bidonlarda biriktirir daha sonra da boş bir alan bularak, bulduğumuz bu boş alandaki toprağa gömeriz. Böylece üstümüze düşen görevi yerine getirdiğimizi düşünerek işimizi yapmaya devam ederiz. Oysa, sadece toprağa gömmemiz yeterli değildir. Ne var ki bunu göz ardı ederiz.

Bütün bunların yanı sıra yabancı ülkelerden ülkemize giren zehirli atık dolu gemiler de işin bir başka yanı.

Son 15-20 yıldır ülkemizde genç, yaşlı, çocuk pek çok kişi kanser’e yakalanıyor. Kanser hastalığı günümüz Türkiye’sinde nezle, grip gibi iyice yaygınlaştı.

Kanser hastalığına yakalanma konusunda pek çok neden ve etken öne çıkarılıyor. Bu etkenlerin her biri, herkes tarafından yeterince bilinmekte.

Bu madalyonun bir yüzü, fakat diğer yüzünde çok daha önemli bir neden olduğu herkesin gözünden özellikle uzak tutulmaya çalışılıyor.

Temel neden ise gelişmiş ülkelerin güçlerine güç katabilmek amacı ile geliştirdikleri silah ve savunma sanayinin vazgeçilmezi haline gelen nükleer silah ve bombaların yer ve deniz altında yapılan deneme çalışmaları. Her ne kadar daha sonradan yasaklanmış olsa bile. Ve yaklaşık yirmi yıl önce gerçekleşen Çernobil nükleer santralinin havaya uçması.

Bugün sırf bu nedenden dolayı gerek ülkemiz de gerek ise dünya ülkelerinde pek çok kişi kanser hastalığı ile pençeleşiyor.

İrili ufaklı, bütün bu kirlilikleri ne kadar sayarsak sayalım, unuttuğumuz başka kirlilikler de mutlaka vardır.

Kısacası, doğa kirleniyor ve kirletiliyor. Bu kirliliğin ve kirletilmenin nedenleri arasında öncelikle ve özellikle gelişmiş ülkelerin diğer ülkelere zorla dayatmaya çalıştıkları düzen geliyor. Çünkü düzenin kendisi tamamen kirletmeye, tüketmeye ve açgözlülüğe dayalı düşünce sistemleri ile besleniyor.

Yine aklıma gelen başka bir şarkı ile yazımı bitirmek istiyorum "Biz Büyüdük ve Kirlendi Dünya"

(http://vimeo.com/2909406)

Not: Her türlü olumsuzluğa rağmen yine de çok geç kalmış sayılmayız. Yeter ki elimizi taşın altına koymaya karar verelim

http://nukleer.greenpeace.org/

http://www.smsmese.org/?id=20488

(Fotoğraf Hürriyet Foto Galeri)

var gaJsHost = (("https:" == document.location.protocol) ? "https://ssl." : "http://www."); document.write(unescape("%3Cscript src='" + gaJsHost + "google-analytics.com/ga.js' type='text/javascript'%3E%3C/script%3E")); try { var pageTracker = _gat._getTracker("UA-7006964-1"); pageTracker._trackPageview(); } catch(err) {}

 
Toplam blog
: 226
: 1337
Kayıt tarihi
: 26.01.07
 
 

1960 İstanbul doğumluyum. Kitap okumayı, yazı yazmayı, resim yapmayı ve yabancı dil'den Türkçe'ye..