- Kategori
- Kişisel Gelişim
Bedenin dili hangi dil? -2-

Var mıdır kullanma klavuzu?
“Çok lezzetli olmuş, harika, ellerinize sağlık” demek için tüm parmaklarımızı birleştirip aşağı yukarı salladığımızda, elbet muhatabımız memnun ve mesut gülümsemektedir. Ancak bu hareketi kendi vücuduna doğru yapıp bize kızgın kızgın bakan bir İtalyan iş adamı ise, açıklayıcı ve net olmamızda fayda var. Zira söz konusu bedensel hareket, “sen ne demek istiyorsun?” anlamına gelmekte ve hesap sorma anlamı içermekte. Tabii burada, bu kadar uç noktadaki kültürel farklılıklardan bahsetmeyeceğiz. Bu konuda ufak bir araştırma ile hem pek çok bilgiye ulaşabilir, hem de dost sohbetlerinde hoş farklılıklar öğrenebilirsiniz.
Amacım, kitap dilinden uzak ve daha yaşamsal detayları sizlerle paylaşabilmek. Satış-pazarlama sektöründe çalışıyor olmak, yeni insanlarla tanışmayı ve farklı davranışlar sergileyen kişilere ulaşmayı beraberinde getirmekte. Bilmek gerekir ki, randevulaştığınız saatte tokalaştığınız kişinin, tokalaşırken yüzünüze bakmıyor oluşu, siz söze başlarken masasındaki evrakları düzeltiyor görünüşü, konuşmanın tam ortasında bir yerlere telefon ediyor oluşu, hatta boş gözlerle sadece sizi dinliyor görünüşü dahi güçlü mesajlar içermekte. Aslında bu tip davranışların ne anlama geldiğini oturup kullanma klavuzu çalışır gibi kavramaya çalışmak zaman kaybı gibi gözükse de iletişim adına, pek çok şeyi kolaylaştırabiliyor.
O yüzden ufak pratikler yapabileceğiniz detaylar vermek isterim. Gelin bunlara göz atalım ve haftada en az bir görüşmemizi sadece karşımızdaki kimseyi gözlemlemek adına kişisel gelişimimiz adına eğitim sayalım.
- İlk tokalaşma. Yukarıda bahsettiğimiz gibi, muhatabımız yüzümüze bakmadı. (Karşımızdaki kişininin çekingen, içine kapanık biri olduğunu zaten anlamak güç olmadığından bu durum mevzu bahis değil) Ziyaret edilen kişi görüşmenin içeriği hakkında önceden bilgi sahibi ise, olumsuz duygularından dolayı göz teması kurmak istemiyor olabilir. Statüsünden dolayı, içerisinde bulunulan mekandan dolayı, görüşme konusunun sonucunu değiştirecek yeterli yetkiye sahip olmayışı, veya karşısındaki kişiyi yetkisiz buluşu…vb gibi konular hoşnutsuzluğuna sebep olabilir. O anda yapmamız gereken, tüm bu olası durumları tek tek zihnimizden geçirip sebep aramak değildir. Görüşme sürmeli ve normal akışını devam ettirmelidir. Ancak ziyaretçi ileriki ipuçlarını da zekice birleştirirse bir rahatsızlık tespit edebilir. (Tabii ki, karşıdakinin o an sadece boş bulunup göz teması kurmadığını da göz ardı etmemek gerekir.)
- Kişininin küpesiyle, kulağıyla, saçıyla, gözlüğüyle oynaması, çok sık gözlemleyebildiğimiz davranışlardır. Kimi zaman fark eder ancak üzerinde durmayız. Çünkü görüşmemiz neticesinde satışı kapatmayı hedeflediğimizden, bizi sonuca götürecek net sözcüklerle daha da ilgiliyizdir. Karşımızdakinin düşündüğü, hoşnut olmadığı, olumsuz bir yanıt için zaman yarattığı, bir soru işareti ile savaştığı bu durumlarda bizler çoğu zaman teklifimiz ya da olası durum için ısrarcıyızdır. Oysa karşımızda gerekli sinyaller verilmekte ve müdahalemiz gerekmektedir. Bir minik parantez açarak “sizi düşündüren nedir?” sorusu belki farklı bir boyut kazandırabilir. İlk görüşmenizde hakikaten bu minik alıştırma ile iletişiminize boyut kazandırmaya çalışabilirsiniz. Bir an için satışı askıya alıp bu mesajı değerlendirin. Durumun, sizi olaya hakim bir boyuta taşıdığını fark edebilirsiniz.
- Kişi kimi zaman sizi dinler. Ancak sadece dinler gözükür. Farklı şeyler düşünmekte, size de zaman zaman onaylar gibi başını sallamaktadır. Bunu bazen fark eder ancak, işimizi yapmak adına teklifimizi sunmaya ve karşımızdakini ikna görüşmesine devam ederiz. (Bu yıldırıcı bir hatadır, çünkü bizim sözümüz sona erdiğinde, uysalca dinleyip onay verdiğini düşündüğümüz müşterimiz aniden “hayır” der. Ve bu, o satışa “kesin” gözü ile bakan bizler için bir yıkımdır.) İşe böyle baktığımızda aslında nerede hata yaptığımızı biliyoruz değil mi? Hiç soru sormayan ve hep onaylayan bir dinleyici/müşteri aslında bir tehdittir ve baştan kaybetmişizdir.
Beden dili gerçekten muhteşem bir lisan. Üstelik öğrenmek için, herhangi bir yabancı dili bilmek kadar çaba sarfetmek gerekmiyor. İçinde yaşayıp büyüdüğümüz toplumu ve bireyleri iyi gözlemliyor olmak, sadece iş yaşamında değil özel hayatta da çeşitli avantajlar sunuyor bize. Tiyatro eğitimlerinde de kimi zaman bu gözlemlere ciddi ihtiyaç duyulmakta. Vücudun doğal tepkilerini bilerek, rolümüzü iyi oynayabilmek de mümkün, daha verimli görüşmelerle satışı istediğimiz gibi kapatabilmek de emin olun ki elimizde.
Tiyatro hocam saygıdeğer Doç. Dr. Semih Çelenk (Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi/Sahne Sanatları Bölümü); yaşamı gözlemlemenin malzeme biriktirmek olduğunu, bu malzemelerin/gözlemlerin en gerekli zamanlarda, gerçek hayatla rolümüzü buluşturabileceğini söylerdi. (sanırım tam da bu kelimelerle değil ama, bu anlama geliyordu) Bir sonraki yazımda, (Bedenin Dili Hangi Dil-3) minik ipuçlarını satış pazarlama alanında yaşanan örneklerle detaylandıracağım.
Yaşamı gözlemleyin, ne çok şey birikecek bilseniz…
Saygılarımla,
Canan ERYILMAZ
İrtibat mailim: