Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mayıs '13

 
Kategori
TV Programları
 

Behzat Ç. Bir Türkiye Polisiyesi !

Behzat Ç. Bir Türkiye Polisiyesi !
 

 

İyi bir film izleyicisiyim dersem anlatmak istediğimin ayda beş on kez sinemaya gittiğim olduğu düşünülmesin! Çok sık olmasa da elbette ki sevdiğim bazı oyuncuların ve yönetmenlerin filmlerini sinemada izliyorum da asıl değinmek istediğim konu: Türk Dizi Filmleri. “İyi izlemek”ten kastım da ön planda anlatılanı dikkatle takip ettiğim gibi arka planda gözden kaçanları ya da kaçırılanları da fark ediyor olmam!

Oyunculuğunu hiç sevmediğim Beren Saat’e rağmen Aşk-ı Memnu’yu soluksuz izlemiştim ve son bölüme kadar da tek hata bulamamıştım. Ah o Behlül’ün mezarlık sahnesi yok muydu, dersiniz ki Yaban! Kıvanç zaten kirli sakallı bir çocuk! Dizi başlamadan birkaç ay önce de ki "Oğlum saçını sakalını iyice uzat." Gün gelince de dizinin önce sonunu çek sonra da tıraş olsun, başla birinci bölümü çekmeye! Bu kadarını da düşünemeyecekse insan, neden "Ben yönetmenim." der ki kendine! Takma sakallı Behlül yüzünden trajedi komediye dönüşmüştü son bölümde:) Beren’i o dizide neden beğendiğimi sorguladığımda verdiğim cevap da mantıklıydı. Bence Beren gerçek hayatında da mizaç olarak Bihterimsi ve haliyle o tip rollerin kadını; ama gelin görün ki Fatmagül rolünde tam bir felaketti. Ikınarak ağlamalar, gülmeler; badi badi yürümeler, zoraki masum kız tiplemesi baymıştı. Hiç izlemedim; ama eminim “İntikam”da da başarılıdır.

Reklamfobik bir izleyici olarak “Muhteşem Yüzyıl” ve “Öyle Bir Geçer Zaman Ki”yi dilediğim gün ve saatte internetten izliyorum. Hataları yok değil; ama çoğu bu dizilerle tanınan oyuncuların rol gücüne hayran kalıyorum! Beren Saat’e bölüm başına 60 bin lira veriyorlarsa, Cemile 160 bin lira almalı. Ya Mete ve Osman? Hürrem rolünde gerçek Hürrem’i aşan Meryem Uzerli 35 bin lira alıyormuş! O’na da benden 260 bin lira. Sümbül Ağa rolünde Selim Bayraktar’a paha biçilmez! Ama bugüne dek en beğendiğim dizi ünvanını; 3 sezon 96 bölüm boyunca tek hata bulamadığım, oyuncusundan senaristine, ışıkçısından kameramanına kadar ayakta alkışladığım ve bitmesine de çok üzüldüğüm bir diziye vereceğim:

Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi.

17 Mayıs Cuma gecesi final bölümünü izledik. İçimiz burkuldu! “Kurtlar Vadisi” on yıldır ulurken, Behzat Ç gibi “sahici” bir dizi neden bitirildi anlaşılmaz!

İstanbul’da çevrilseydi bu kadar sever miydim bilmiyorum; ama diziyi fenomen haline getiren bence “Ankara”ydı. Çünkü İstanbul güzelliğiyle dizinin önüne geçecekti. Oysa Ankara gri soğukluğuyla hikayeyi sımsıkı kucakladı. Behzat amirim ve taifesi de başarıyla kamufle oldular!

Diziyi sevmemin bir diğer nedeni de fotoğrafçılık sevdam ve tüm bölümlerin Canon 5D Mark II ve Mark III fotoğraf makineleriyle çekilmiş olmasıydı.

Ankara kökenli Erdal Beşikçioğlu (Behzat,) Fatih Artman (Tosun Paşa Harun,) Berkan Şal (Akbaba İsmet,) İnanç Konukçu (Hayalet Sabri,) Engin Öztürk (Emre,) Berke Üzrek (Cevdet,) Seda Bakan (Eda) ve diğer oyuncular için “başarılı” kelimesi fazlasıyla hafif bir ifade olur! Eray Eserol (Tahsin müdürüm,) Ege Aydan (Şevket,) Güven Kıraç (Memduh Başgan,) Nejat İşler (Ercüment Çözer,) Ahmet Uğurlu (Aziz Başkomiser,) Gökhan Yıkılkan (Muzaffer) ve Serdar Orçin de (Barbaros) kendilerini aşmışlar! Yok böyle bir şey demediğim bölüm olmadı. Polisiye bir dram ancak bu kadar başarılı anlatılabilirdi.

Akbaba, Aga cinayet var dedikçe hopladık! Tavırsız ve duruşsuz Hayalet'in ifadesiz bakışlarında çoğu kez kaybolduk! Tosun Paşa'yla çift kaşarlı tostlar, dürümler yedik! O kadar gerçekçiydi ki senaryo, o kadar doğaldı ki oyuncular -belki de mekanın Ankara olması nedeniyle- bazı kesimlerin diziye yönelttiği tepkiler dinmiyordu! Öyle ya; cinayetler, suç ve yasa arasına sıkışmış hakimler, polisler, milletvekilleri, müsteşarlar, kontrgerilla, derin devlet, küfür, içki, uyuşturucu, pavyon yaşamı, sefil sosyal yaşamlar, aile içi dramlar açıkça gözler önüne seriliyordu! Polis Akademisi mezunu olmasına rağmen -aldığı cezalar nedeniyle- devresi Tahsin gibi yükselemeyen, ölen arkadaşı Adnan'ın anısına elinden “A” imameli tespihini düşürmeyen, vicdanını yazılı adaletin önüne alan, büyük kızı Şule'nin kardeşi Berna'yı öldürmesi nedeniyle zaman zaman dissosiyatif kimlik geçişleri ve obsesif kompulsif bozukluk yaşayan Behzat amirim ve -özlerinde saf, ezik; ama var olma mücadelesi veren- ekip arkadaşları pavyonlardan, her daim Neşet Ertaş çalan meyhaneden çıkmıyor, sarhoş olup parklarda sızıyorlardı. Gecekondu iyisi evlerde yaşayan, pasaklı, saçı-sakalı birbirine karışmış, küfürbaz, hırçın, kaba saba, çirkin adamlardı; ama içten ve iyi yürekliydiler vesselam! Adam gibi adamdı hepsi de.

Üç sene boyunca -onca karmaşanın içinde- nice aşklar da izledik: Behzat’ın Ceyda, Bahar, Gönül ve Esra aşkları, Cevdet-Aslı aşkı, Harun’un Larissa ve Eda aşkları, Hayalet Sabri’nin Feride, Ilgın, Elif ve Suna aşkları. Akbabuş pardon Akbaba İsmet’in Nazlı aşkı. Ceyda karakterini Erdal Beşikçioğlu'nun gerçek hayattaki eşi Elvin Beşikçioğlu oynuyordu. 

"Adalet Sağlayıcı" seri katiller Adli Tıpçı Barbaros ile morg görevlisi Muzaffer'i sevmeyen var mıdır acaba! Son derece zeki ve soğukkanlı olan Barbaros (Hacı) ile saf Anadolu çocuğu Muzaffer'in (Muzo) diyalogları unutulmaz! Kuryenin midesinden çıkardıkları elmasları harcamak niyetinde olan Muzaffer’e, “Biz öyle insanlar değiliz Muzo! Fakirlere veririz, sokak çocuklarına veririz." der Barbaros. “Hacım, bana ver o zaman! Ben de fakirim ben de sokak çocuğuyum." diye karşılık verir Muzaffer. Adamların işledikleri cinayetlerde dahi mizah vardı. Kötülerin ölümüne acımadık, oh olsun dedik de final bölümünde kahrolduk!

İlk sezon, pazar günleri 20:00’de yayınlanırken sonraları salı 22:30’a alındı. İkinci sezon; pazar 22:00, 22:15 ve 22:30 ve üçüncü sezon da 22:30 ve 23:00’te yayınlandı.  Başta 7+ olan izleme yaşı da yükseltildi, 13+ oldu. Önceleri bira şişeleri aleni ortadaydı; ama sonra -sigaralarla birlikte- flûlaştırılmaya başlandı. Her cümle küfürle başlayıp küfürle bittiği için de dizi bip’ten geçilmiyordu! Ancak Star TV web sitesinden bipsiz 18+ olarak izlenebiliyordu. Ne sigaralar ne de içkiler flûlaştırılmıyor, küfürler biplenmiyordu! Dizinin gerçek tadı sansürsüz çıkıyordu!

Birinci sezon tatilinde “Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm” diye bir de sinema filmi yaptılar. Ben dizideki tempoyu, inandırıcılığı filmde bulamadım:( Ama yine müthiş diyaloglar vardı. Tübitak görevlisi Akbaba'ya soruyor: Siz de Tübitak'tan mısınız? Akbaba cevap veriyor: Hayır, ben lise iki terkim. İkinci film “Behzat Ç. Ankara Yanıyor”un çekimlerine de yakında başlanacakmış ve devamı da gelecekmiş.

Aziz Başkomiser ile torunu arasındaki diyaloglar, Harun’un Eda’yla past continuous tense hakkındaki muhteşem sohbeti dışında unutulmayacak sözler de vardı dizide.

Bir cinayet başka bir cinayeti hatırlatır her zaman.

İyiler ilk bakışta tanınmaz.

İnsan sevdiği adama şans verir.

Sadece 5 dakika daha yaşamak istedim, bütün öldürülen kadınlar gibi.

O’nu öldürdüğün zaman eline geçecek? Cevap: Adalet.

Gece uzun, mevzu derin. Konuşacağız.

Mutlu olunacak diye bir şart yok! Biz de mutsuz olalım.

Sahici bir sarsıntı sahte bir dengeden iyidir.

Tedbirsiz s.çmaya giden domala domala taş arar.

Bir sürü doğru söyledik; ama hiç burnumuz kısalmadı.

Koşan atlar düşen atları hatırlatır; yağmur yağar, durur, tekrar başlar.

Çirkinsen çirkinliğini bil, o çirkinliği sevmeyi öğren. Mutlu olur ya da olmazsın, şart değil. Varsın Boğaz olmasın, bir iki silüetten mahrum kal. Anı biriktirmek için Kız Kulesi şart mıdır?

Abi, ben İstanbul'un en çok Ankara'ya dönüşünü seviyorum!

Dünyanın ekseni 12 santim kaydı, sen bana bir santim bile yaklaşmadın!

‘İyi ol’ dediler, kötü nasıl olunur bilemeden. ‘İyi misin’ dediler, bir kere bile ‘nasılsın’ demeden.

Biz hem adalete güvenmiyoruz hem de tutup adamı adaletin eline teslim ediyoruz!

Ölmesi gereken ölüyor, çürümesi gereken çürüyor!

Karanlıkta herkesle çarpışabilir insan.

Yağmur yağar, durur, tekrar başlar; yanlış yolda yürümek doğru yolda beklemekten iyidir.

Bir insan rakıyı bırakmışsa içkiyi bırakmış sayılır!

Behzat Ç reyting sevdasında olmayan -bugüne dek çevrilmiş- en başarılı polisiye macera/drama kült dizi bence. Yeşilay      başkanı, “Elinden içki şişesi düşmeyen bir polisin kahraman ilan edilmesi aymazlıktır.” dese de, senaryo gereği kadını aşağılayan maço tavırları olsa da  ve bir türlü alo diyemese de   bu başarıda en büyük pay Devlet Tiyatrosu sanatçısı Erdal Beşikçioğlu’nuna ait. Behzat karakteri adeta onun için yaratılmış!

Behzat’ın -dizi boyunca Gençlerbirliği anahtarlığıyla kapatılan- soyadını açıklamayacaklarını tahmin ediyordum da “Seviyorum merkez!” diye anons geçen Tosun Paşa Harun'un Eda’yla evlendiğini görebilseydik keşke:(

Özledikçe, fenomen bölüm 78'i izleyeceğim!

 
Toplam blog
: 462
: 1159
Kayıt tarihi
: 07.03.09
 
 

Ne güzel bloglar yazdık, ne muhteşem dostluklar kurduk; onlar kaldı baki... ..