Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ekim '14

 
Kategori
Güncel
 

Benim babam niye ölmedi diye üzülen çocuklar ve toplum...

Benim babam niye ölmedi diye üzülen çocuklar ve toplum...
 

Ülkenin geldiği durumu gözler önüne seren bir rapor var. Bu raporu görünce, insanın ne günlere kaldık diyesi geliyor.

Boğaziçi Üniversitesi'nin Soma raporu 301 işçinin öldüğü maden faciası sonra kentte yaşanan travmayı gözler önüne seriyor.

Yakını ölen ailelere yapılan yardım ve tazminatlarla yaşanan 'ani zenginlik' karşısında, ilçedeki diğer ailelerin koşullarında hiçbir değişiklik olmaması uçurum yaratmış.

Raporda taraflar arasında öfke ve gerginliğin ortaya çıktığı vurgulanıyor. Babasını kaybetmiş ve hediyeye boğulmuş çocuklarlar diğer çocukların arasındaki arkadaşlık zedelenmiş. Bazı çocuklar ''Keşke benim de babam ölseydi de hediye alsaydım'' diyor.

 Boğaziçi Üniversitesi öğretim görevlileri ve öğrencileri tarafından kurulan ‘Boğaziçi Soma Dayanışması’, 13 Mayıs’tan bugüne kadar bölgede işçiler, aileler, sendikalar ve mühendislerle birçok mülakat gerçekleştirdi. Birçok farklı fakülteden 15 öğretim görevlisi ve 30 öğrenci tarafından bölgeye 10’dan fazla düzenlenen ziyaretlerde yapılan mülakatlar rapor haline getirildi.

 Yapılan araştırmanın masaya yatırıldığı iki günlük “Soma’yı Hatırlamak: Hakikat, Adalet, Mücadele” sempozyumunda son derece çarpıcı sonuçlar ortaya konuluyor.

Soma merkez, Savaştepe, Kınık ve Dursunbey’de gerçekleştirilen mülakatları kapsayan 35 sayfalık ön raporda, 301 işçinin hayatını kaybettiği Soma’daki facia; öncesi, kaza ve sonrası olmak üzere 3 ana başlık altında inceleniyor.

Raporda yer alan çarpıcı tanıklıklar ve iddialar şöyle:

 * Kurtarmada çalışan bir işçi: “İlk yardım bilgimiz olmadan müdahale edildi. Biz İmbat Maden’de çalışanlar olarak ilk giren ekipteydik. Şah damarına, nabzına bakıp halen yaşadığını düşündüklerimizi bantla yukarı gönderiyorduk. AFAD kapı ağzında duruyordu. Madeni bilmiyorlar. Ölülere maske takıp çıkarıyorlardı. Ölü çıktığını belli etmemek için böyle yaptılar.”

 * Kurtarma çalışmalarında yer alan bir amir: “Ölenlerin yüzlerini battaniye ile kapattık en başta. Cenaze örtülür normalde. Ama insanlar yüzlerini açmamızı istediler. Yüzünü açacağız, öldüğü anlaşılacak, izdiham olacak. Oksijen maskesi taktık. Maskeleri işçilerin yüzüne koydurup işçileri yukarı çıkardık. Bandın üzerinde 70-80 tane dizili cenaze vardı. İzdihamı engellememiz gerekiyordu. Ulusal Medikal Kurtarma Ekipleri 3 bin adet oksijen maskesi getirdi.”

 * “Faciadan sonra birden kalabalıklaşan ilçe, köyler, evler faciadan birkaç hafta sonra boşaldı. Olayın medyada yer alması azaldı. Bunun yarattığı bir ‘söz verilmiş ama yalnız bırakılmışlık’ hissi var.”

 * “Psikologlar ve eğitimciler sıklıkla ‘babanın ölümü’ ile ‘hediye verilmesi’ arasında yanlış bir bağ kurulmuş olabileceğini söylüyorlar. Anlatılanlar, babasını kaybetmiş ve hediyelere boğulan çocuklarla hediye getirilmeyen, ailesinde kayıp olmayan çocuklar arasındaki doğal arkadaşlık zedelenmiş; hediye getirilmeyen çocuk bir diğerini kıskanmaya ve ona kötü duygular beslemeye başlamış. Bizi çok sarsan bir ifadeyi burada aktarmak, yapılan yardımların olumsuz etkisini göstermek açısından doğru olacaktır. Aynı köyden babasını kaybetmiş ve babası sağ kurtulan 2 arkadaş, birine sürekli hediye gelip diğerine hiç gelmemesi üzerine tartışıyor ve babası kurtulan çocuk diğerine, ‘Keşke benim de babam ölseydi de ben de bu kadar çok hediye alsaydım’ diyor.”

 * “8-10 yaşındaki erkek çocuklarına evin erkeği rolünün, bazı ailelerde sözlü olarak verildiğini gözlemledik. Çocuklarda bu yaşta alınması gerekecek bu ağır sorumluluğun onları olumsuz etkileyeceğini düşünmekteyiz.”

 * Maden işçisi: “Burada iki katliam yaşandı. Maden katliamı ve yardım katliamı.”

 Soma’da maden faciası sonrasında yapılan çalışmalarda yer alan Türkiye Psikiyatri Derneği’nden Manisa Tabip Odası eski Genel Sekreteri Psikiyatr Şahut Duran çocukların yaşadığı travmayı şöyle anlatıyor:

Çocukların soyut düşünme kavramları tam gelişemediği için ölümün soyut anlamını bilmiyor, anlayamıyorlar. ‘Başka yere gitmiştir’ diye düşünüyor. Diğer yandan somut olarak daha önce hiç görmediği kadar ilgi gördü, hediye alması ön plana çıktı. Ben hâlâ Soma’da AKUT dönemin atlatıldığını düşünmüyorum. Çocuklarla hâlâ ilgileniliyor. Umarım sağlıklı şekilde atlatılabilir. Büyüdüklerinde olanların farkına varacaklar. Onlar yası daha farklı yaşarlar. Babası ölmeyen çocuklar da aynı şekilde somut düşünce yapısında düşündükleri ve ölümü anlayamadıkları için, arkadaşına gelen hediyeyi kıskanıyor. Bu acının Türkiye tarafından sürekli sahiplenilmesi gerekir ki acı hafiflesin. Gönüllü çalışmalar ise devam ettiriliyor.”

 Çalışmalarda yer alan Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Fikret Adaman, oradaki yaşadıkları deneyimleri ve gözlemlerini şöyle aktarıyor:

Bizi en çok işçilerin şu anlatımı etkiledi, ‘Madenden çıktığımızda birbirimize geçmiş olsun diyoruz.’ Çok çarpıcı bir şey, kaza riskinin bu kadar yüksek olduğu bir yerde çalışılıyor olması, bunun kanıksanmış olması bizi etkiledi. Bununla bağlantılı olarak herkes, ‘Büyük bir kaza olacaktı, bekliyorduk’ ifadelerini kullandı. Türkiye’de iş kazaları çok yüksek! Soma’yı gündemde tutmak istiyoruz. Kanıksanan bir durum var, burada hepimiz suçluyuz. Derdimiz derinlere inerek çalışma yapmak. Yardım meselesini hak kapsamında görmek lazım.”

Gördüğünüz gibi ülkenin her alanında adaletsizlik almış başını gidiyor. Çocuklar babalarının ölmediğine(!) üzülürken, onları ayrıştıran görevliler, baba ile çocukları arasına düşmanlık tohumu ekmeye devam ediyor.

Böylesi bilimsel araştırmalar her alanda yapılarak, topluma sunulmalı. Toplum olarak böyle araştırmaların sonucunu önemsemeyiz diyenler için, her yayından birkaç kişi etkilense, toplum olarak bir gün bilinçleşir, çocuğu babaya düşman eden zihniyeti sorgularız.

Bu kaotik ortamdan kurtulup, çocuk psikolojisinden anlayan görevlileri yetiştirip, hediyeler dağıtılırken, o da çocuktur diye, babası ölmeyen çocuklara da hediyeler veririz.

 

 
Toplam blog
: 3842
: 3093
Kayıt tarihi
: 23.03.08
 
 

Antalya'da 1956 yılında doğdum. Emekliyim, Üniversite mezunuyum. Evliyim, bir oğlum var Mimar. Gü..