Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Haziran '07

 
Kategori
Aile
 

Benim küçük kardeşim...

Benim küçük kardeşim...
 

Kardeş sevgisi bambaşkadır. En yakın dostun, annen ya da baban olur çoğu zaman kardeşler. Benim sevgi dolu, merhametli güzel kardeşim.

Benden 4 yaş küçük olmasına rağmen bizi görünler kimi zaman ikiz sanırlar. Hatta biz de çoğu zaman kendi aramızda konuşuruz “ acaba biz gerçekten ikiz miyiz ?” diye. Ama ben biliyorum ki kardeşim benim ruh ikizim. Belki de bu dünyaya onunla yaşamak için gelmişimdir kim bilir?

Kardeşler hep böyledirler işte; iki eli kanda bile olsa “gel” dediğinde bir saniye bile tereddüt etmeden çıkar gelirler yanınıza. Benim kardeşim bu konuda usta sayılır. Kaç defa programını iptal edip koşmuştur yanıma.

İlk günlerini hatırlıyorum, bizim eve geldiği ilk günleri; kel kafalı kocaman mavi gözleri olan sapsarı bir bebek ama fettan bir bebek “bütün gün bütün gece bir bebek hiç durmadan bu kadar ağlar mı” diye çok düşünmüştüm. Annemin sesine inanılmaz duyarlıydı bebekken. Annem yanına gittiğinde hemen susar, annemi dinler, annem de susunca ağlamaya devam ederdi. Çok huzursuz olurdum ağlamasından, hep böyle ağlayacağını düşündüğüm için belki de. Tabii ki de öyle olmadı. Haftalar geçtikçe evin içinde sürat ile emekleyen biri haline gelmişti. Konuşmaları çıkardığı garip seslerden ibaretti. En çok merak ettiğim ise sesiydi. Nasıl bir sesi olacaktı acaba. Bana “abla” diyecek miydi?

Gerçi annem bana sıkı sıkı tembihlemişti hamileyken “sen artık abla oluyorsun o yüzden sorumlulukların artacak ve ben seni her zaman çok seveceğim sadece kardeşin küçücük olduğundan onunla biraz daha fazla ilgilenmemiz gerekir, kıskanmak yok tamam mı? ablalar kardeşlerini kıskanmazlar” demişti. Ve ben doğdu günden bu güne kadar kardeşimi bir saniye bile olsun kıskanmadım.

Hani böyle kanka arkadaşlarınız vardır; ne söylerseniz uyarlar, nereye çağırırsanız gelirler, işte Selin yani kardeşimde benim Kankam.

Aslında; biz iki kız olarak aynı evde yaşamanın ve bitişik kapaklı dolaplar kullanmanın sıkıntılarını da epey yaşadık. Az mı kavga ettik kıyafetler için. En sevdiğim bluzları kaçırıp giyerdi tabii sonra kıyamet kopardı ama aştık artık onları uzun zamandır birbirimizin kıyafetlerine el sürmüyoruz çok acil durumlar dışında tabii.

Babam benim kız olmamı çok istemiş ama Selin’i hep oğlan olarak beklemişler. Hatta anımsıyorum adı bile belliydi “Zafer” olacaktı erkek olsaydı. Ama işler bugüne gelindiğinde biraz değişti; en çok kız olmalarını istedikleri ilk çocukları yani ben, bir erkek edasıyla büyüdüm; sokaklarda kamyonlarla oynadım, gazoz kapaklarına kapış yaptım, zilleri çalıp kaçtım, futbol oynadım ama Selin, evin en küçüğü olarak, el bebek gül bebek büyüdü. Bunun kalıntılarını hala görüyorum üzerinde. Mesela; erkek olması beklenen Selin, tam bir hatun gibi yetişti. Makyajsız markete gitmeyen, tüylü, süslü, kokoş kıyafetlere, eşyalara ve makyaj malzemelerine düşkün bakımlı bir genç bayan oldu.

Onu gördükçe her anından gurur duyuyorum. Onu tanımalısınız; hafif mahcup, mahzun, çok duru bir güzelliği olan tam bir hanımefendi.

Bebekler dünyaya gelmeden önce ailelerini seçerlermiş. O da beni seçti sanırım.

Bana, bugün telefonda “iyi ki varsın canım ablam benim” dedi. Bunu duymak bile inanılmaz gurur vericiydi.

Benim her anımda yanımda olan, attığı her adımdan gurur duyduğum, kendine güvenen, ayakları yere sıkı basan, narin ama aynı zamanda çok güçlü bir karaktere sahip olan, eğlenmeyi çok iyi bilen, gezmeyi seven, yüzünden gülümsemesi eksik olmayan, güldürmeyi seven, yüreği, ruhu sevgi dolu canım kardeşim sensiz bir hayat düşünemiyorum.

Hayat bizim yollarımızı birbirinden asla ayırmasın.

 
Toplam blog
: 139
: 3267
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

Ya herşeyim ya hiçim.... Birbirinden güzel fotoğraflarıyla yazılarımı destekleyen canım arkadaşı..