Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Nisan '14

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

BERLİN

BERLİN
 

 

Son yıllarda Homelink vasıtasıyla Londra, Paris, Roma, Milano, Amsterdam, Milano, Barselona, Stockholm, Bonn, Düsseldorf, Köln, Brüksel, Venedik, Viyana başta olmak üzere pek çok popüler Avrupa kentini gezip,  tanıma şansı buldum.

Geçen yaz ise Berlin’den bir Homelink değişimcisi ile gerekli tüm yazışmaları tamamlayıp, planlamalarını yaptığım halde bazı özel nedenlerden dolayı bu seyahati gerçekleştiremedim.

Oysa Berlin hakkında öyle ilginç şeyler okumuş ve öğrenmiştim ki, bu dünya kentini mutlaka görmem gerektiğine inanmıştım.

İşte en sonunda bu arzumu gerçekleştirdim ve geçen hafta Berlin’e gittim.

Ben uzun zamandır kendimi bir gezgin sayıyorum aslında. Nasıl mı?

Hani şu “senin evin benim evim” diyerek bizlere alternatif bir tatil sunan Homelink sistemi sayesinde elbette…Ama bu defa Homelink’le değil, Homelink sayesinde edindiğim gezi tecrübemle Berlin’deydim…

Uçak biletini yaklaşık 3 ay önce almıştım. Konaklamak içinse yine internetten, şehrin en merkezi yerinde sevimli-kullanışlı ve ekonomik bir apart daire buldum. Sonrasında ver elini Berlin Strasseleri, ver elini müzeler, ver elini Biergartenler

Berlin, uzun yıllar boyunca büyük acılar çekmiş bir şehir.

 Hitler Dönemi’yle büyük Yahudi Soykırımını  (Holocaust), sonrasında 2.Dünya Savaşı’nı yaşamış ki, bu savaşta şehirde taş taş üstünde kalmamış.

Sonra Berlin Duvarı’yla( (http://tr.wikipedia.org/wiki/Berlin_Duvar%C4%B1)  doğu-batı olmak üzere ikiye bölünen şehirle beraber nice hayatlar da ikiye bölünmüş…O utanç duvarını aşmaya çalışırken pekçok insan canından olmuş… 

Berlin Duvarı 1989 da bizzat halk tarafından dozerlerle sökülüp parça parça edilmiş, aynı gece duvarın çevresinde kol kola eğlenen Doğulularla Batılıların görüntüleri ise bütün dünyaya ibret olmuş.

Duvarın yıkılıp Berlin’in tek bir şehre dönüşmesinden kısa bir süre sonra Doğu-Batı Almanya, Federal Almanya adıyla birleşmiş. Bu birleşmenin iyi mi kötü mü olduğu Almanya’da hala tartışma konusu oladursun Batı Almanya’nın başkenti Bonn, 1990'larda Berlin'e taşınmış. 

Berlin(http://tr.wikipedia.org/wiki/Berlin)...

İşte o yakın tarihi, o utanç duvarı kalıntıları, savaşta yıkılmış ama sonradan yenilenmiş-onarılmış binaları, taşıtları, ilginç ve hüzünlü bir geçmişe sahip insanlarıyla  Berlin…

Berlin'i gezmeye, kaldığımız apartın çok yakınında olması nedeniyle Berlin Duvarı’nın geçiş noktası olan Checkpoint Charlie’den(http://tr.wikipedia.org/wiki/Checkpoint_Charlie)başladım.

Kitaplardan, belgesellerden biliyordum ama Berlin Duvarı’yla ilgili bilgi ve fotoğrafları tam da gerçek yerinde Checkpoint Charlie Meydanı’ndaki panolarda görmek ve incelemek ayrı bir heyecan oldu.

Checkpoint Charlie'nin hemen yakınında ise Topographie des Terrors denilen bir arşiv binası ve açık hava müzesi bulunuyor.
Chekpoint’ten sonra görmeyi tercih ettiğim yer şehrin simgesi olan Bradenburg Tor (http://tr.wikipedia.org/wiki/Brandenburg) ve hemen arkasındaki parlamento binası Reicstag (http://tr.wikipedia.org/wiki/ Reichstag)oldu.

Bradenburger Tor’dan Postdammer Platz’a doğru giderken solumuzda kalan, sessizlik, soğukluk ve mezarlık hissi veren büyük alanın Holocaust Memorial (http://tr.wikipedia.org/wiki/Holocaust ) adıyla anılan ve Yahudi Soykırımı’nı hatırlatmak amacıyla tasarlanan bir yer olduğunu orada öğrendim.

19. yüzyılda şehrin en şık merkezlerinden biri olan ama 2.Dünya savaşında harabeye dönen ve daha sonra da Berlin Duvarı'nın dibinde kaldığı için uzun süre atıl vaziyette bırakılan Postdamer Platz,1990 larda yeniden inşa edilmiş.

Berlin’in Federal Devletin başkenti olmasıyla ise yeniden düzenlenmiş ve modern bir kentsel tasarım ürünü olarak, Berlin’in gözde alanlarından biri olmayı hak etmiş.

Bradenburger Tor’un önünde uzanan Unter den Linden (Ihlamurlar Altında Bulvarı) ve Friedrich Strasse  ise keyifli yürüyüşler yapmak için harika yerler.

Pergamon Museum (Bergama Müzesi)( http://tr.wikipedia.org/wiki/Pergamon), Berlin’de en çok görmek istediğim yerlerin başında geliyordu ki, ikinci gün ilk işim oraya gitmek oldu

Bergama'dan getirilerek yeniden inşa edilmiş kocaman Zeus Altarı müzeye adını vermiş. O devasa taşlar Türkiye’den nasıl çıkarılmış, nasıl taşınmış insanın aklı almıyor doğrusu!

Gelin görün ki, girişte verilen audio-guide da tapınağın ancak 1/3 ünün burada olduğu, diğer eserlerin Bergama’da bulunduğu anlatılıyor ki bilmeseniz inanırsınız ! Oysa Bergama'da bu muazzam tapınağın yerinde sadece yeller estiğini bilmeyen var mı ki?

Müzede ayrıca Milet şehrinin kapısı, Babil'in 12 metre yüksekliğindeki mavi tuğlalı ve hayvan figürlü  İştar Kapısı, Ürdün'ün önemli yapılarından Mshatta Sarayı'nın cephe parçası ve Konya'dan getirilmiş bir Selçuklu camisinin çini mihrabı da sergilenmekte.

Pergamon Museum’un da içinde bulunduğu bölge, Müzeler Adası olarak adlandırılıyor.(http://tr.wikipedia.org/wiki/M%C3%BCzeler_adas%C4%B1) pek çok müze ve meşhur Berliner Dom' da (http://tr.wikipedia.org/wiki/Berlin_Katedrali) bu bölgede bulunuyor.

Müzeler adasından doğuya doğru gidince Doğu Berlin’in merkezi Aleksanderplatz’a varılıyor (http://tr.wikipedia.org/wiki/Alexanderplatz). Burada alışverişten, eğlenceye aradığınız her şeyi bulmak mümkün. Meydanda pazarlar, panayırlar kuruluyor. Aynı meydanın hemen yanıbaşındaki Fernsehturm’a (http://tr.wikipedia.org/wiki/Berliner_Fernsehturm) çıkınca Berlin’in kuşbakışı seyrine doyulmuyor.

Berlin’’in güneyinde ve duvarın hemen dibinde başlayan Kreuzberg (http://tr.wikipedia.org/wiki/Kreuzberg) adlı bölgedeki Türk Mahallesi’ni gezmek de  hayli enteresandı. İşyeri tabelalarındaki Türkçe İsimler, Türkçe konuşan insanlar, parklarında Türk usülü piknik yapan memleketim insanları bana hep Türkiye’de gezdiğim duygusunu verdi.

Yeme içme faslına gelince; şnitzel de yedim, Berliner donutlarından da ve Berlin'in şu meşhur Weiss Bier’ini  tattım sonunda.

E doğrusu hiçbirinin beni çarpan lezzetleri olduğunu söylemeyeceğim ama şehri gezmenin doyulmaz keyfini de inkar edemeyeceğim...

Ha, çok methini duyduğum halde Tiergarten’e gitmedim ve ihtişamlı yapısıyla göz kamaştırdığı anlatılan Charlettonburg Sarayı’nı gezmeye de zaman bulamadım…

Son olarak diyorum ki, Berlin'de geçirdiğim 5 dopdolu gün sanki bir an gibiydi ve bu gezi, en özel gezi anılarımın içinde yer almayı çoktan hak etti...

 
Toplam blog
: 247
: 1493
Kayıt tarihi
: 29.01.08
 
 

Antalya ve Akdeniz aşığı bir öğretmenim. Bol bol okurum, blog yazarım, şiir yazarım. Yazdıkça ve ..