Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Şubat '18

 
Kategori
Güncel
 

Beynimiz 9 Saniyede Karar Verir, İlk İzlenim Her Şeydir. Maça 8-0 Mağlup Başlayan, Asla Kazanamaz!

Beynimiz 9 Saniyede Karar Verir, İlk İzlenim Her Şeydir. Maça 8-0 Mağlup Başlayan, Asla Kazanamaz!
 

Öfke Kolik Arkadaşlarla Sohbetteyiz.

Konu: İlk izlenim? Nedir, Ne yapmalı?

Kemal: Konuyu A.Ö.K Kanunları odağında tartışalım.

Dokuz saniyenin nasıl geçtiğini bile fark etmeyebilirim. Beynim bu kısacık süre içinde tam 15 tane yargıda bulunur. Görüştüğüm kişiler, benim hakkımda ilk 9 saniyede bir takım yargılarda bulunur. Doğal olarak, benim beynimde karşı tarafı yargılar, onun hakkında bir karar verir; olumlu veya olumsuz! (1) Peki beyinlerimiz ilk 9 saniyede kaç yargıda bulunabilir.

Serdar:15, evet yanlış okumadınız ONBEŞ. Eğitimli, eğitimsiz, batılı, doğulu, bilinçli, bilinçsiz, farkında olarak ya da olmayarak, hepimiz ilk kez karşılaştığımız biri hakkında ilk dokuz saniyede bir takım yargılarda bulunuruz. Onlar da bizim hakkımızda! Bu yargılar doğal olarak ilk izlenimle oluşur. Peki, ilk izlenimi neler oluşturur?

Can:Kıyafetimiz, aksesuarlarımız, ayakkabımız, makyajımız, sesimiz, diksiyonumuz, kelimelerimiz, kokumuz, beden dilimiz, bakışlarımız, ellerimiz, oturuşumuz, bunlar sadece ilk aklıma gelenler!

A.Ö.K.K.1: Sağlık ve Mutluluk iş yerlerimizde Başlar. Evlerimizde Devam Eder! Öfke Kolik lere Yer yok!

Caner:Özellikle öfke kolik birini tanırım. Öfkesi, beden diline ve davranışlarına yansır. Ben de bunu düşmanca bir tavır olarak algılarım. Sonuçta beynimin verdiği karar, olumsuz olur. Akıllı öfke kanunlarını uygulayarak kendimize ve karşımızdakine verdiğimiz değeri beden diliyle ifade etmemiz önemli!

Kemal:İş mülakatı ele alalım. Benimle görüşme yapacak olan kişi mülakat teknikleri konusunda uzman ve deneyimli olabilir. Benden çok daha genç ve görüşme teknikleri konusunda acemi de olabilir (ki büyük olasılıkla ilk görüşmede böyle olur!). Bu hiç fark etmez çünkü ‘Her şey yalan, algı gerçektir’. İlk izlenim her şeydir. İlk izlenim son izlenim olabilir. Ben ne anlatırsam anlatayım, karşımdakinin anladığı kadardır... Bu cümlelerin sayısını daha da artırabilirim ama sizin meramımı anladığınıza eminim. İşte bu yüzden iş görüşmesine giderken ilk 9 saniyeye odaklanırım.

A.Ö.K.K.2:Lütfen Kalp Kırmayalım. Öncelikle Kendi Kalbimizi! Yalanlara Yer Yok!

 

Serdar:Ne giyeceğimi önceden düşünür ve kıyafetimi bir gün önce hazırlarım. Kıyafetlerin renk uyumuna, temizliğine, herhangi bir yerinde yırtık, sökük olmamasına dikkat ederim (eksik ya da düşmek üzere bir düğmeye, kaçmış çoraba dikkat!). Parlak takım elbise giymem. Mülakata giden bir bayan arkadaşım ise, çok dar pantalon veya dar/kısa etek, abartılı dekolte, iç gösteren gömlek giymemesini ve göğüs bölgesindeki iki düğme arasına dikkat etmelerini öneririm.

Can: Bir kaç sektör hariç. Yaratıcılık gerektiren reklam, yazılım gibi sektörlerde kıyafet özgürlüğü vardır. Bu sektörlerde olan bir firma ile iş görüşmesine giderken kot pantalon ve spor ayakkabı giymeyi tercih ederim.

A.Ö.K.K.3:Şimdiyi yaşayınız! Keşke, Asla, Her Zaman, Mutlaka Demeye son veriniz!

 

Caner:Renk seçimine gelince; koyu renkler her zaman garantidir. İşveren kurumun kurumsal renklerini web sitesinden öğrenirim. Şirketin renklerini taşıyan bir kravat ya da eşarp çok iyi bir etki bırakır. Diğer yandan danışmanlık yapacaksam;  mavi ve lacivert bilişim ve finans, kırmızı, yeşil ve turuncu gıda ve hızlı tüketim malları sektörlerinde kullanmaya dikkat ederim. Hangi sektör olursa olsun, kahverengiyi iş hayatımda tercih etmem. Bayan bir arkadaşım görüşmeye gidiyorsa, aksesuarlarını kesinlikle abartılmamasını öneririm. Sallanan küpe ve hareket ettikçe ses çıkaran bilezikler kesinlikle takılmamalıdır. İnci küpe ve kolye iletişim ve iknada her zaman ve seviyede çok etkilidir. Tabii ki bunları biz erkeklere önermiyorum.

A.Ö.K.K.4:Güç/Tüketim Sarhoşluğundan ayılalım. 6 S Uygulayalım.      

 

Kemal: Ayakkabıların ille de yeni olmasına gerek yok ama çamurlu, tozlu olmaması ve boyalı olması önemli. Kadınların ise açık ayakkabıdan uzak durması bence şart! Eğer işe alınmamak istiyorlarsa aşırı makyaj yapmaları, bunu garanti edecektir.

Can:Ses tonunun ve konuşmanın önemini ne kadar vurgulasam az olur. İletişimde sesin en kuvvetli silahlardan biri olduğunu biliyorum. Geçmişte bir T.V çekimine gidecektim. Gitmeden evvel konuşmamı videoya kaydedip izledim. İnanır mısınız, kendi sesimi duyduğunda şaşırdım ve tanıyamadım. Ondan sonra, sesimi tanımaya odaklandım.

Her görüşme öncesi, sesimi kaydedip dinleme alışkanlığı kazandım. Sesin tınısı, tonu ve rengi vardır. Monoton bir ses tonuyla konuşursam ve sesimin rengi olmazsa en azından ‘sıkıcı’ olacağımın bilincindeyim. Yaptığım görüşmelerde, ses tonumun iniş çıkışlı, sesimin renginin duygularıma ve söylediklerime uygun olmasına dikkat ediyorum. Böylece kesinlikle dinlenir olmamı, akılda kalmamı, karşımdakini etkilemeyi garantiye alıyorum.

A.Ö.K.K.5:Öfkeye Karşı Sünger Olmayalım. Teflon Olalım.  Günde 10.000 karar hedefimiz Olsun.

 

Caner:Okuldan yeni mezun olduğumda ilk iş görüşmesine gittiğim günü hatırlıyorum. Sesim titrediğini, nefesimin yetmediğini ve bu yüzden çok heyecanlı olduğumu ve sürekli terlediğini hiç unutamam. O iş görüşmesinde ne kadar maaş istediğim sorulmuştu. Bende şirket politikasına uygun bir maaşın yeterli olacağını söylemiş ve bu yüzden işe alınmamıştım. Görüşmeyi yapan yönetici bana şöyle demişti” kendine değer vermeyene, kimse değer vermez” . O günden sonra fazla tevazu göstermemeye hep dikkat etmişimdir.

 

Kemal:Ses titremesini ilk zamanlar bende verdiğim eğitimlerde sıkça yaşamışımdır. Daha doğrusu nefesimi doğru kullanmadığım için cümlemi bitirmeme nefesim yetmezdi. Cümle arasında sık sık nefes aldığım için dinleyenler benim heyecanlı olduğumu zannederdi. Ben de sık sık nefes almaktan ağzım kurur sonra konsantrasyonum bozulurdu, sonuçta da sunum sırasında performansım düşerdi. Sordum soruşturdum, öğrendiklerim bana yetmedi, diksiyon kursuna gittim. Size de mutlaka öneririm. Hayatta başarılı olmak isteyen herkes mutlaka ve mutlaka diksiyon kursuna gitmeli, gitmeli ve gitmeli! Çözümün çok basit olduğunu öğrendim; diyafram nefesimi kullanmaya başladım! Sorun çözüldü..

 

A.Ö.K.K.6:Güler Yüz. Güzel Duruş. Güzel Söz. Güzel Enerji göndermek bedavadır!

 

Serdar:Gelelim biz erkeklerin hayatlarındaki en önemli konuya;  ilk buluşmada kadınları etkilemenin yollarını konuşalım. (2)

İlk ve en önemli konu dakik olmaktır. Her şeyden önce kızlar daha ilk buluşmada bir erkeğin kendilerini bekletmelerine sinir olurlar. Hayat bu her şey olabilir, trafiğe takılabilir ya da son anda uğraşmam gereken acil bir durum olabilir. Bu mazeretlere kadınların tolerans göstermeleri için çok ikna edici olmalıyız.  Genelde olası gecikmeleri göz önüne alarak buluşmaya erken gitmeyi tercih ederim.

Can:Şık Giyinirim. İlk buluşmamızda çok sıradan aktiviteler de yapıyor olabilirim(örneğin sinemaya gitmek, sıradan bir restorana ya da bara gitmek)  kıyafetime çok dikkat eder ve kıyafetimle kadının aklında yer etmeye çalışırım. Şık olmaktan kastım klasik bir takım elbise ve kravat takması değil, aksine spor ve rahat bir kıyafetle de çok şık olabilir.

Giyinme tarzlarımız kişiliğimizle ilgili çok büyük mesajlar veriyor. Görünüş her şey değildir, fakat kişiliğimizi anlatmamız açısından oldukça önemlidir. Temiz olmak, tırnakların özenli kesilmiş, ütülü giyinmek, kendime dikkat ettiğimi ve buluştuğum kadına beğendirmeye çalıştığımı gösterir. Aynı zamanda sorumluluk sahibi olduğumu da kadına anlatır.

 

Caner:Kadının önünden kapıyı açıp yol verme alışkanlığım vardır.

Kadınların en etkilendiği anlardan biri de kapılarının açılmasıdır. Kadını evinden alacaksam ona mesaj yazıp “Seni arabada bekliyorum.” demem. Bunun yerine kapısına gidip zile basar, kapıyı açmasını beklerim ve ona arabaya kadar eşlik ederim. Kapısını ben açarım ve bindikten sonra da nazik bir şekilde kaparım. Aynı nezaketi kesinlikle arabadan inerken de tekrarlarım ve kapısını açmak için öne atılırım. Ne kadar nazik değil mi, bu kadınları peri masalında hissettirecek türden bir nezakettir! Aynı şekilde sinemaya ya da tiyatroya gittiğimizde de kapıları açmak ve ilk geçişi ona vermek biz erkeklerin görevidir.

A.Ö.K.K.7: Sağlıklı yaşayalım: Probiyotik Beslenelim. Bol Kahkaha atalım. 10.000 adım yürüyelim. Alaturka tuvalet kullanalım. Dijital  detoks uygulayalım. Şükredelim ve Dua edelim!

Kemal:Arabamı temiz tutarım.

Temizliğe oldukça önem veririm. Eğer önceden planlanmış bir buluşmam varsa, mutlaka önceden zaman ayırıp arabamı temizletirim. İnsanların karşısına kirli araba ile çıkmak hiç de güzel bir izlenim bırakmaz. Arabanın içinde bitmiş yiyecek kutuları ya da içecek şişelerinin olması benim sorumsuz ve kirli bir yemek alışkanlığı olduğunu gösterir. Kadına yeterli özeni gösterip o çöpleri orada tutmam! İlk görüşmemde kadını temiz bir araba ile karşılıyorsam bu evimin de temiz düşündürür!

Serdar:Bayan arkadaşımın ceketini giymesinde ve çıkarmasında yardımcı olurum.

Kapı açıp kapama meselesi gibi ceketini giyerken ve çıkarırken kadına yardımcı olmak çok büyük bir inceliktir. Her erkeğin özellikle bu tarz ilk buluşmalarda bu centilmenliği göstermesi gerekir. Bu hareketin yapılmaması bir kadında büyük hayal kırıklığı yaratabilir ve tüm gece boyunca bu nezaketsizliği unutmaz! Ne yazık ki bu davranış günümüzde pek kalmadı ama halen kadınların çok dikkat ettiği ve kesinlikle beklediği bir davranış!

 A.Ö.K.K.8: KAİZEN Uygulayalım! Korkularımızı Unutalım. Yaşam Değerlerimiz için yaşayalım!

Can:Sandalyenin Çekilmesi önemlidir.

Ceketin çıkarılmasında yardım edilmesi ne kadar önemliyse bir bayanın otururken sandalyesinin çekilmesi de o kadar önemlidir, fakat ne yazık ki bu hoş ve nazik davranış da artık pek çok zaman uygulanmıyor. Ne yazık! Bu hareketlerin yapılması kadınların çok hoşuna gider ve kesinlikle bu hareketleri yapan erkeklerden çok daha fazla etkilenirler! İstisnasız her erkeğin bu davranışları çocukluğunda annesinden ve babasından öğrenmiş olması gerekir ve her buluşmada kız arkadaşına bu nezaketi göstermelidir.

Caner:Sorular sorar ve dikkatli bir şekilde dinlerim.

Yeni tanıştığım bir bayan arkadaşımın hoş, güzel ve özel bir kadın olduğunu fark ettiğimi gösteren sorular sorarım! Bunun nasıl mı yaparım? Çok basit! Bir düşünün bayan arkadaşıma eğitimin, ailesi, yaşam tarzı, kariyeri ya da arkadaşlarıyla ilgili sorular sorsam, iyi bir izlenim bırakmaz mıyım? Sadece sormakla kalmam, verdiği cevapları dikkatli bir şekilde dinleyip aklında tutarım. Her zaman bayanların kendileriyle ilgili soruların sorulmasından ve bu sorulara verdikleri cevapların dikkatli bir şekilde dinlenmesinden çok etkilendiklerine şahit olmuşumdur.

A.Ö.K.K.9Birbirimizi Akıllıca Dinleyelim. Empati kuralım! Amaç kavga değildir. Öfkenin kök nedenini yakalayalım!

 

Kemal:Göz teması kurarım.

İlk buluşmadayım ve gece boyunca bayan arkadaşımla göz temasını hiç koparmıyorum ve gözlerinin içine bakıyorum! Bu şekilde arkadaşıma verdiğim mesaj şudur: Gözlerine bakınca büyüleniyorum ve güzelliğinin karşısında tutuldum! Harika… Bir erkek her fırsatta kadın arkadaşıyla göz teması kuruyorsa ona gerçekten önem veriyordur ve ona hayrandır! Bir düşünsenize ilk buluşmada bayan arkadaşıyla konuşmak ve onunla ilgilenmek yerine telefonuyla meşgul ya da yalnızca yemek yiyen bir adam olduğunuzu düşünün. Ne kadar kötü ve üzücü bir buluşma! Bu tarz buluşmalarda erkek olarak kadınla vakit geçirdiğinde memnun ve mutlu olduğumu ona ispatlamam önemlidir. Bunun en kolay yolu ise hiç kuşkusuz göz temasıdır.

Serdar:İlk buluşmada hesabı ödemeye dikkat ederim.

Her zaman hesap ödeme konusunda kadın erkek eşitliğine inanırım ve her zaman erkeklerin hesabı ödemesini olumsuz bir şekilde eleştiririm. Fakat söz konusu ilk buluşma ve romantik bir atmosferse kadının eli cüzdanına gitmemelidir. Tüm masrafların erkek tarafından ödenmesi gerekir, dediğim gibi yalnızca ilk buluşma için bu geçerli! Sonuçta kadınlar, erkeklerin küçük çocukları değil!

Kemal: Gelelim,tekrar iş hayatındaki görüşmelere!

Varsayalım, ilk karşılaşmanızda her şey ters gitti; birkaç araba önünüzde olan kazadan dolayı toplantıya yarım saat rötarla gittiniz. (3) Üstelik her 10 dakikada bir telefon edip görüşeceğiniz kişinin sekreterine yol durumu raporu verdiniz. Oysa yarım saat sürecek görüşmeyi ayarlamak için araya kimleri sokmamıştınız ki! 

Sonuç, toplantıya ayrılan sürenin sonunda kan ter içinde toplantı salonuna geldiniz. Sizin toplantınızın olacağı yerde başka bir toplantının hazırlıkları yapılıyor. Hemen telefonda sıkıntılarınızı paylaştığınız sekreteri buldunuz, kızın yüzünde "artık bir daha zor görüşme ayarlarsınız, çok üzgünüm" gibi bir ifade var.

Tam o sırada, ofisinden toplantısına geç gittiğiniz Nihat Bey çıkıyor. İşte o an elinize geçen son fırsat olabilir, gecikmeden dolayı oluşturduğunuz ilk izlenimi silebilir misiniz?

Can:New York Üniversitesi Psikoloji Profesörü Dr. James Uleman'a göre, ilk izlenim bırakmak için ikinci bir şansınız olamaz. Birçok farklı profesyonel çevrede kişilerin bir araya geldiği doğrudur ancak ilk izlenimler ve kulaktan dolma bilgilerle oluşturulan yargılar, henüz kişiler birbirlerini gördüklerinde, çoğu zaman vücut dilinin etkisiyle, konuşmadan oluşturulmakta.

2009'da Kişilik ve Sosyal Psikoloji Bülten'inde yayınlanan çalışmada kişinin giyiminden, duruşuna kadar birçok fiziksel faktörün ilk izlenimde önemli rol oynadığını göstermekte. Nisan 2011'de Social Influence dergisinde yayınlanan bir çalışmaya göre, gevşek bir el sıkışma kişinin pasif bir kişilik olarak algılanmasına sebep olmaktadır.

 

Caner:Malcolm Gladwell kitabı Blink'te ilk izlenimlerin çoğu zaman doğru olduğunu ve zaman içinde kendini doğruladığını iddia eder. İnce dilimleme teorisine dayandırdığı bu görüşüyle bir insanı saniyeler süresince tanımanın kişinin geneliyle ilgili iyi bir değerlendirme için yeterli olduğunu savunur. O birkaç saniyelik sürede tanınan insan, bir ekmeğin incecik dilimi gibidir, o incecik dilim taze ve lezzetliyse, iyi bir izlenim yaratılır. Ola ki ekmeğin o dilimi dışarda kalıp bayatladıysa, tüm ekmeğin bayat olduğu varsayılır. Oysa bazen dış etkenler insanın olduğundan farklı görünmesine sebep olabilir. Kimi zaman henüz birisiyle yüz yüze görüşmeden bir izlenim bırakırız, kimi zaman da o ilk görüşme anında çeşitli terslikler olur, gaflar yapılır, o ya da bu sebepten iki insan arasında bir elektrik olmaz.

Kemal:Elime ikinci bir şans geçse bu ilk izlenimi nasıl değiştirebilirim?

Öncelikle yapmam gereken neyin ters gittiğini bulmaktır. Tanışma veya toplantının ilerleyen dakikalarında ne zaman tuhaf sessizlikler yaşandı veya toplantı yaptığım kişi beklenmedik tepkiler verdi, geriye dönük düşünürüm. Toplantının garip geçmesini önlemek çoğu zaman elimde değildir ancak sebeplerini doğru teşhis edersem, bir sonraki görüşmede olanları açıklama ve iyileştirme fırsatım olabilir.

Serdar:Harvard Business Review'un bir yazısında Heidi Grant Halvorson ilk izlenimin üç lensini anlatan bir yazı kaleme almış.

1."Güven Lensi":Kişinin samimiyetini ve yapabilirliğini ölçüyor;

2. "Güç Lensi":Gözlemleyen kişiye sizin nasıl bir fayda sağladığınızı ölçüyor;

3. "Ego Lensi":Bu, yeni tanışılan kişinin bir ortak mı yoksa potansiyel bir tehdit mi olduğunu değerlendiriyor.

Can:Aynı fotoğraf makinesinin lensleri gibi, ilk izlenim lensleri de saniyelik algı üzerine çıkarımlar yapıyor.

Aslında henüz ilk karşılaşmada hiç kimse ağzını dahi açmamışken bu lensler işini bitirmiş oluyor. Kişi "merhaba tanıştığımıza çok memnun oldum" dediğinde beynimizdeki amigdala çoktan lenslerdeki bilgileri toplamış, analiz etmiş ve bize kişiyle ilgili milisaniyede oluşturduğumuz yargılara temel hazırlayan raporlar veriyor.

Caner:Kötü bir ilk izlenimi düzeltmek için şunları yaparım;

İlk izlenimi ikinci bir denemeyle düzeltmeye çalışacaksam öncelikle buna zaman ve çaba harcama değecek mi ona karar veririm.

İlk izlenim gerçekten ne kadar kötüydü?

Bazen kendime acımasız davranıp, kötümser yaklaştığım olur.  Olayları olduğundan daha kötü görürüm. Gerçekten kötü bir görüşme mi geçirdim? Toplantıda kesinlikle ters giden şeyler mi oldu? Önce geriye dönük düşünür ve emin olurum. Araştırmalara göre, karşımızdakilerin bizi nasıl algıladığını tahmin etme konusunda çoğumuz yetersiz kalıyoruz hatta alakasız sonuçlara varabiliyoruz.

 

Kemal:Özür dileme amaçlı bir takip yapmadan önce, iki tarafı da tanıyan bir tanıdığımdan durumu değerlendirmesi için yardım alırım. Görüşmeyi baştan sona anlatırım. Bana göre kötü geçen anları detaylandırırım. Başka birine anlatmak hafızamı netleştirir. Bir yandan da kafamın içinde çok daha kötü gibi görünen durumlar konuşmaya dökülünce daha olumlu hisler verir.

Serdar:Yüz yüze görüşme talep ederim:

Eğer benim tarafımdan bir hata olduğuna karar verdiysem ve ikinci bir şans yakalamak için harekete geçmek istiyorsam, mümkünse tarafsız bir yerde yüz yüze görüşme talep ederim. Çok yoğun kişilerle kısa süre içinde ikinci bir görüşme ayarlamak oldukça zor olacaktır. Ancak telefon veya e-posta yoluyla kişiye ulaşmak ve saygısını kazanmak neredeyse imkansızdır. Yüz yüze görüşmede amaç samimiyetimi ve yeterliliğimi karşımdakine göstermektir.

Kemal:Halvorson'un sözünü ettiği lensler düşünce prosesinin ilk fazını oluşturur. İkinci fazda ise, kendimi kanıtlamam gerekir. İlk izlenim iyi de olsa, kötü de olsa, ikinci faza gelindiğinde karşı taraf benden kanıt bekleyecektir.

Bıraktığım ilk izlenim kötüyse, kanıtlar daha da önem kazanır. Karşımdakine dolu dolu, dikkat gerektiren, konuma hâkim olduğumu gösteren kanıtlar sunarım. Elimdeki çalışmaların, geçmiş başarılarım, istatistikler vs. karşımdakinde yarattığım ilk izlenimin aksine tutarlı, bilgilendirici ve ikna edici olmasına odaklanırım.

 

Can:Anlamaya çalışırım, anlaşılmaya değil:

İçe dönük insanların iş ortamlarında sosyalleşmede başarılı olmalarının en önemli sebebi, olayları okumak ve insanların hedeflerini ve duygularını anlamak konusundaki özel yetenekleridir.  Eğer birçok dışa dönük insan gibi, karşındaki insanın kim olduğunu, hassasiyetlerini, önem verdiği şeyleri anlamadan bir espri yaparsam veya gereğinden fazla bilgi verirsem, durup dururken karşımdakini rahatsız eder, pot kırar, hatta hakaret eder duruma düşebilirim.

Caner:Kendime güvenirim:

İlk izlenimde çuvalladıktan sonra kendime güvenmek pek de kolay olmayabilir.  Neticede bir yanlış anlaşılma söz konusu oldu veya hatalar yaptım. Bir yandan bunların bilincinde olduğumu gösterirken diğer yandan karşımdakini, işimi en iyi şekilde yaptığıma ikna etmek için kendime güvenimin tam olması gerekir. Mütevazı olurum ancak hep alttan alır konumda kalmam.

 

Kemal:İlk izlenim maalesef oldukça kısa zamanda yaratılan bir şeydir. Nasıl olacak da aklında kalmayı istediğimiz insanların aklında 5 dakikadan fazla kalacağız? (4)  Nasıl bizi daha fazla tanımak istemelerini sağlayacağız?

Serdar:Kötü ruh halinden kurtulurum:

İmaj içten dışa oluşur. Ben kendimi nasıl algılıyorsam başkaları da öyle algılayacaktır. Kötü bir gün geçirmiş olabilirim. Moralim dibe vurmuş olabilir.  Bunun tam da iyi bir izlenim bırakmam gereken ortama girmemden önce olması çok kötü bir durum olur, ama yapacak bir şey yok. Ya hemen modumu değiştirecek ya da eve döneceğim.

Maalesef kötü mod ilk izlenimi tamamen etkileyebilecek bir durumdur.  Vücut dilime, konuşmalarıma yansıyacaktır. Vücut dilinin bu tip görüşmelerde oldukça önemli olduğuna daha önce de değinmiştik. Modumu değiştiremiyorsam gitmemeyi tercih ederim. Ortalıkta gamlı baykuş gibi dolanarak risk almam ve tanışmayı başka zamana bırakırım.

 

Can:Önceden stratejimi belirlerim;

İyi izlenimin hedefi nedir? Amacım nedir? Yemeğe mi gidiyorum, iş çıkışı bir içkiye mi? Önemli birisiyle tanışmam mı gerekiyor? İnsanlar beni nasıl hatırlasın istiyorum? Önce bunu bir düşünürüm. Kiminle tanışmak istiyorum, nasıl bir iletişim kurmak istiyorum? Gitmeden önce küçük bir strateji hazırlarım. Görüşeceğim kişiye ret edemeyeceği bir teklif hazırlarım. Beni kim tanıştırabilir bu kişilerle? Böylelikle enerjimi doğru yere aktarmış ve boşa zaman harcamamış olurum.

 

Caner:Gülümserim;

Tanıştığınız insanları kocaman bir gülümsemeyle karşılarım.

Negatif insanlardan kimse hoşlanmaz. Hepimiz bir ortamdaki en güleryüzlü ve enerjik insanlara doğru doğal olarak meylederiz. Ben de onlardan biri olurum. Özellikle tanıştığım insanları kocaman bir gülümseme ile karşılarım. Öylesine bir gülümsemeden bahsetmiyorum. “Sizi tanıdığıma gerçekten de çok memnun oldum” hissi veren gerçek bir gülümsemeden bahsediyorum. Arkadaşça ve samimi bir gülümseme kesinlikle iyi bir ilk izlenim yaratmanıza yardımcı olur.

 

Kemal:İnsanlara isimleriyle hitap ederim;

Konuşurken karşımdakinin gözlerine bakar ve isimleriyle hitap ederim. Cümle arasında tekrar isimlerini geçiririm. Kesinlikle iyi bir izlenim yaratmak için garantili bir yöntemdir. Sohbet esnasında sohbete ve kişinin söylediklerine odaklanırım. Sakın karşınızdaki konuşurken sağa sola bakmayın. O zamanı onunla geçirdiğime çok memnun olduğumu gösteririm. Konuşurken ilgilendiğimi gösteren sorular sorar ya da anlattığı şeyi biraz daha detaylandırmasını isterim. Dinlediğim şey ne kadar sıkıcı olursa olsun bunu yaparım. Unutmayın bir amacınız var.

 

Serdar:Olumlu bir sohbet oluştururum;

Sürekli ters giden şeylerden bahsetmem. Sabah servisi kaçırmışımdır, sırada saatlerce beklemişimdir ya da desteklediğim takım yenilmiştir. Üst üste olumsuz eleştiri yapmaya müsait konulardan mümkün olduğunca kaçınır ve kaçamasam da mutlaka olumlu bir bakış açısıyla konuyu kapatmaya çalışırım. Kimse söylenip duran mızmız insanlardan hoşlanmaz.

A.Ö.K.K.10: Çözüm odaklı iletişim kurulur. Ret edilemeyecek bir teklif  yapılır. Sonuçta kazanan Akıllı öfkemiz olacaktır!

 

Can:Takipte kalırım;

Gece bitmiş olsa da istediğim kişilerle tanışmış olsam da hala yapmam gerekenler var. Takipte ve iletişimde kalmak! En iyi yöntem de e-posta atmaktır. “Sizinle tanıştığıma çok memnun oldum” içerikli bir e-postayı arayı çok açmadan yollamak iyi bir izlenim yaratmak için gereklidir. Aynı e-postada konuştuğum konuyla ilgili link eklemek ya da önümüzdeki günlerde kahve içmeye davet etmek de yapılabilecekler arasında sayılabilir.

 

Caner:Bir iş görüşmesinde görüşmeyi yapanla,  mülakata giren adayın zihinlerinden şöyle düşünceler geçebilir.(4)

“İş görüşmesi süper geçiyor. Rahat halimi fark ediyor olmalı; kapıdan girdiğimden beri ona ismiyle hitap ediyorum. Beni kesin işe alacak!”

“O etkileyici özgeçmişi gönderen çocuk bu mu? Onu hayatta işe almam! Daha işe girmeden böyle davranıyorsa kim bilir sonradan neler yapar?”

Kemal: Gencin kötü bir izlenim bırakmasına yol açan üç şey nedir?

1. Gencin giysileri iş görüşmesi için uygun değil.

2. Konuşma tarzı (işverene ismiyle hitap etmesi) aşırı samimi.

3. Vücut dili saygı yansıtmıyor.

 Serdar: Diyelim ki, daha önce hiç yemediğin bir yemek önüne geliyor. Tadının hoşuna gidip gitmediğini anlaman ne kadar süre alır? O yemeği bir daha yiyip yemeyeceğini, hatta önündeki tabağı bitirip bitirmeyeceğini anlaman için tek bir lokma yeterlidir.

Biriyle ilk tanışmanda da aynı şey olur. Sadece saniyeler içinde o kişi hakkında bir izlenim edinirsin. Ancak şunu da unutma: Aynı süre içinde o kişi de senin hakkında bir izlenim edinir.

Can:Aşırıya kaçmam!

Konuş FAKAT sohbeti ele geçirme

Soru sor FAKAT sorguya tutma

Samimi ol FAKAT kur yapma

Kendine güven FAKAT övünme

UNUTMA! Sözlerin başkalarının senin nasıl biri olduğunu görebildiği, iç dünyana açılan bir pencere gibidir, bu nedenle güzel bir manzara görmeleri için elinden geleni yap.

Faydalanılan kaynaklar:

1.        http://www.gencgelisim.com/v2/kategoriler/45-beyin-gucu/5212-9-saniyede-beynin-sirlari.html

2.        https://www.hurrem.com/kadinlari-ilk-bulusmada-etkilemenin-9-yolu/

3.        https://www.dunya.com/ozel-dosya/degisim-yelpazesi/kotu-bir-ilk-izlenimi-silebilir-misiniz-haberi-268909

4.        https://www.uplifers.com/iyi-bir-izlenim-birakmanin-6-yolu/

 
Toplam blog
: 92
: 440
Kayıt tarihi
: 10.10.11
 
 

Şükrü ÖZGÜR İ.T.Ü Metalürji mühendisliğinden mezun oldu. Kamu ve özel sektörde farklı pozisyonlar..