Biber!..

Bahar geldi. Dallardan, kedilerden, sicim gibi yağan yağmurdan, kafasına göre açan kapatan havadan, içindeki enerjiyi durduramayan insanların yarı baygın tavırlarından en önemlisi sol yanımın ritmini bozmasından anlıyorum. Bahar geldi.
Veda havasıyla merhaba coşkusunun iç içe geçmiş olmasından kaynaklı sanırım bu bizde ki ne yapacağını bilmez haller. O kadar üşümüş ki ruhumuz. Ve sanıyoruz ki hiç bitmeyecek bir kış ömürlüğümüz! Diğer yandan gözün gördükleri var elbet; ayaz serinliğe emanet, renk bir hayli değişiyor, uzun süredir özlemekte olduğumuz haşarat bile ara sıra çarpıyor tenimize gözümüze.

Anlayacağınız kararsız bir hava var. Bir orkestranın önce uzun havayla başlayıp ardına Ankara havasıyla devam etmesi misali.
Şimdi havalar böyle olurda insanlar farklı olur mu?
Olmaz !

Böyle havalar insanı aşık eder derler ama bence aşkın takvimi olmaz. İnsan yeter ki sevgi pıtırcıklarını açtırmayı bilebilsin o her mevsim açar. Şimdi konumuzun aşk olduğunu sananlar olabilir.

Olmasın!
Çünkü konumuz aşk değil KARIŞIKLIK.
Karışıklık deyince insan karıştırıyor.
Nasıl başlasam acep diyorum.
Şöyle yapalım en iyisi; geçtiğimiz günlerde ülkemizde yaşanan bir olayı paylaşalım.

-Biber gelmiş dediler. Dedim biberin ayaklarımı var ki gelsin. Valla geldi dediler. ee dedim.35000 kişi onu izlemeye dinlemeye gitmiş dediler. Ünlüler bile var dediler. Dediler, dediler. Biber geldiğinde babasının arazilerine girer gibi hiç kimseyi takmadan geçmek istedi dediler. Dedim bir biber nelere kadirmiş. Hani pul biberi bilirim, sivri biber, kırmızıbiber hatta salçası bile olur. İyi ama bildiğimiz biber nasıl gösteri yapar, nasıl şarkı söyler şaşkınlığım geçmeden hemen yapıştırdılar övünçle gazete manşetlerine; bibere en çok seyirci sıralamasında ikinci sıradaymışız(ne maharet).Dediler ki çığlıklar atıp kendini parçalayan genç kızlar, çocuklar onun için gözyaşı döküyor, ciğerleri yanıyor biberi görünce dediler.Acep acı biberden mi söz ediyorlar dedim ama onun ağzı ayakları falan yok ki deyip eee demeye devam ettim. Dediler ki bu biber çılgınlığı dünyayı kasıp kavuruyor siz ne anlarsınız modernlikten dediler. Valla ne yalan söyleyeyim biber üreticilerimiz adına sevindim. Sonra merakım acı biber yemişte ateş basmış gibi beni zorlamaya başlayınca yeter artık bu nasıl bir biber Allah aşkına nerede yetişir nasıl şarkı söyler siz neden bahsediyorsunuz dedim.

Biri çıktı ne dese iyi casTIN biber casTIN dedi. Ben de ağzımdan çıktı çok ta TIN dedim.

Sonra güzel memleketimin değerleri geldi gözümün önüne.

Popüler kültür sarhoşu olarak yetiştirilen gençliğin yarınlara dair nasıl bir iz bırakacağını düşünmek dahi istemiyorum.

- Geçiminin derdine düşen bir babanın yükü acı biber

- Özendiğimiz basitliğin bizlere mecbur yedirildiği sanırsın tatlı biber

- Hakkı olup da hakkını elde edemeden Hakka erenlerin payımıza düşen suçluluğu apacı biber

- Gelişmeyelim diye sanal alemler de vakit öldürmek için sundukları icatlarda tuvaletteyim, yoldayım gibi gereksizlikleri yazdırmaları bize tatlı biber

- Ülkesiyle ilgili küçücük bir gündem maddesini bilemeyen gençlik oluşması hepimiz vicdanına acı biber

- Kendim, ailem, milletim, insanlık için neler yapmalıyım yerine nasıl eğlenirim mantığı yutturuluyor, sanırsın tatlı biber

- İnançlarının dediğini kenara atmış inancının zıddıyla hemhal bir güruh gözümüzün önünde, içimiz yanıyor aynen acı biber

- Bak insanlar ölüyor, her bir tarafımızda insanın insana katliamı var demenin nafile olduğunu gösteren gençliğe cıngıllı televizyon uyuşturmanları tatlı biber

- Gel bir türkü söyleyelim desen ne kadar banalsin deyiveren takımla aynı havayı teneffüs etmek yemiş misali acı biber.
Ben anlamam biberden demeyelim kesinlikle anlayalım. Gerek dolma biber, gerek közlenmiş biber, gerekse kızartmak için biber yiyelim fakat CİN biberini sadece turşu olarak tüketelim. Bunların istediği şekilde tüketirsek sonu pek hoş olmaz gibi geliyor bana.

Yazar: Denizhan Burhan