Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Temmuz '09

 
Kategori
Öykü
 

Bilgisayarlı eğitim

Gülten Hanım mesleğinde bir hayli ustalaşmış sınıf öğretmeniydi. Bir yanda iki çocuğunu yetiştirmeye bakarken , öte yandan çocuklarından ayırmadığı 40 tane öğrencisini çok severek eğitiyor, onlara hayatın manasını, gerçeklerini anlatmaya gayret ediyordu. Beyi Nemci bey de kendisi gibi bir öğretmendi.

Geçen yıllarda bir öğrencisi il genelinde yapılan Matematik olimpiyatlarında il birincisi olmuştu. Başka bir öğrencisi ise SBS deneme sınavlarında İl derecesi yapmıştı. Onları ilk kademede mezun ederek orta kademe ilköğretime yollarken yeniden birinci sınıfı almıştı. Onları da mezun ederek hayata hazırlayacak , onları da Atatürk İlke ve İnkılaplarına göre vatanını seven, manevi değerlerine bağlı , inançları güçlü insanlar olarak Türk Milletine 40 kişi daha armağan edecekti. Okulun ilk açıldığı gün, mesleğe ilk başladığı günün heyecanını yaşamıştı.

Gülten Hanım, bu sefer öğrencilerini başka türlü yetiştirmek istemekteydi. Bilgisayar teknolojisi ile çocukları donatmak istemekteydi.Ancak okulda ve sınıfta bilgisayarlı sınıflar yoktu. Özel okullarda bilgisayar sınıfları vardı. Aslında okulunda da bilgisayar vardı ama laboratuar her sınıfa yetmemekteydi. Gülten Hanım istemekteydi ki, sınıfta bir tane olsun bilgisayar olsun. Slayt gösterileri ile dersi anlatsın. Çocuklarda hem görerek , hem duyarak, hem hissederek dersi anlasın ve iyiye güzele gitsinler.

Bilgisayarı okul karşılayamazdı ama veliler pekala karşılayabilirdi. Gülten Hanım’ın okulu ikili öğretim yapmaktaydı. Sabah Gülten Hanım, öğleden sonra ise başka sınıf ders görmekteydi. Bu sınıfta da 40 kişi vardı. Kendi sınıfında da. Toplam 80 kişi olmuştu. Bu 80 kişi bilgisayarı alırdı. Üstelik taksitle de oluyordu. Bu güzel bir imkandı. Para olarak çok değildi. Sonuçta çocuklar daha ilkokulda bilgisayarla tanışacak ve gelişeceklerdi. Bu ne güzel şeydi.

Gülten Hanım bu düşüncelerle hemen öğrenci velileri ile toplantı yapmaya karar verdi. İlk olarak, bilgisayarın önemini, çocukları nasıl geliştireceğini ve bilgisayarın hayatımızdaki önemini anlattı.Çocuklarının gelişmesini isteyen velilerin bu bilgisayara destek olmasını istedi. Veliler seve seve kabul ettiler. Çocuklarının modern, çağdaş ve bilgisayarı severek öğrenmek istemesini hangi anne ve baba istemezdi ki.

Gülten Hanım hangi velinin ne kadar ödeyeceğini belirleyerek öğrenci velilerine kağıda yazarak dağıttı. Herkes destek vermişti ama sıra para ödemeye gelince 40 kişilik sınıfta sadece 10 kişi ödemişti ilk taksiti.

Gülten Hanım, bu duruma çok şaşırdı. Hemen bir veli toplantısı daha yaparak velilere bilgisayarın çocuk gelişimi üzerindeki önemini anlatmanın gereğine inanarak, hemen davetiye yolladı.

Toplantı zamanı gelince hemen her meslekten olan insanlar koşa koşa toplantıya gelmişlerdi. Gülten Hanım söz alarak “Beyler, bayanlar bu bilgisayar çocuğunuzun gelişimine katkı sağlayacak ve onların başkalarından , yani bilgisayar öğrenmeyenlerden farklı ve ilerde olmasını sağlayacaktır. Sizler bu parayı ödeyin ki bizler de bilgisayarı alalım” dedi.

Bu konuşmada bir sorgulama, suçlama yoktu. Sadece bilgisayarın önemini anlatma ve gereğinin yapılmasını sağlama isteği vardı.

Gülten Hanım, konuşmasını henüz bitirmişti ki, başörtülü bir bayan söz alarak “ Gülten Hanım biz parayı verdik, vermeyenler var bu paralar nere gitti ? Ortada daha bilgisayar bile yok ama bizden para istemektesiniz?” demez mi? Gülten Hanım çok şaşırmıştı. O ne yapmak istemekte, karşısındaki insanlar nasıl yorum getirmekteydi?

Gülten Hanım sabırlıydı.20 yıllık öğretmenlik hayatında çok cahil, hayat sorguladığını sanarak, gülünç konuşmalar yapan insanlara rastlamıştı. Kızdığı halde sakin sakin konuşarak:” Telaşlanmayın Ayten hanım, paraların bir yere gittikleri yok. Bilirsiniz ki paralar cansız varlıklar ayakları yok bir yere gitmezler. Bilgisayar alınacak burada birbirimizi suçlamaya değil, anlamaya, konuşmaya geldik. Hayvanlar koklaşa koklaşa , insanlar konuşa konuşa anlaşır” dedi. Sustu.

Gülten hanım tam susmuştu ki, başka bir bey söz istedi. “ Biz bilgisayar mı gördük biz elektrik bile bulamıyorduk, çocuklar bilgisayarda oyun mu oynayacak yoksa öğrenim mi görecek. Ne gerek var bilgisayara?” diye sormaya başladı.

Gülten Hanım anlamıştı ki, insanlar çocuklarımızı nasıl geliştirelim Sorusunun cevabını aramaya değil, nostalji yapmaya ve geçmişle geleceği kıyaslamay , ya kafa bulmaya ya da sırf laf olsun torba dolsun diye konuşmaya gelmişlerdi. Bunu anlayan Gülten Hanım’a içindeki ses sabırlı olmasını söylemekteydi.

Gülten Hanım sabır sınırlarını zorlayarak konuşmaya tekrar başladı:” Ahmet bey, sizin zamanınız farklıydı. Şimdiki zaman farklı ve yarın bu çocuklar büyüdüğü zaman farklı olacak ve bilgisayar olmadan hiçbir şey olmayacak. Biz çocukları geçmişe göre değil, geleceğe göre hazırlamak zorundayız. Siz çocuğunuzun sizin zamanınızda mı kalmasını istersiniz yoksa 20 sene sonra bu ülkede güzel bir yerde yönetici mi olmak istersiniz? Bilgisayar bilmeyen adam nasıl gelişecek? Söyler misiniz? “diyerek Ahmet beye manalı manalı baktı. Bu söz üzerine Ahmet bey sustu.

Çocuğu Matematik Olimpiyatlarında derece yapan Asuman Hanım, Gülten Hanım’dan o kadar memnun kalmıştı ki, ilkokula başlayan kızını Gülten Hanımın sınıfına vermiş, çevresinde sevdiği insanlara da çocuklarını Gülten Hanımın sınıfına vermelerini istemişti. Asuman Hanım bu tutumlar karşısında ağlayacak hale gelmişti. Gülten Hanım ne demişti neler yapmıştı, bunlar ne anlamıştı.

Bir süre suskunluktan sonra bir bayan tekrar ayağa kalkarak .“Güzel söylüyorsunuz Gülten hanım ama bilgisayarı görmeden parayı vermeye gönlümüz razı olmamakta“ dedi.

Gülten Hanım bunun üzerine, ağlanacak hale gülmeye başladı: Hele ilk taksiti yatıracak kadar parayı verin, sadece bilgisayarı değil, aynı zamanda çocuklarınızın çok ama çok geliştiğini de yakında göreceksiniz “ dedi.

Gülten Hanım sabır taşı çatlayacak hale gelmişti. En sonunda kendini tutamayarak, elinden şekeri alınmış çocuklar gibi ağlamaya başladı. Gülten hanımın ağladığını gören Asuman Hanım da o kadar üzülmüştü ki, o da ağlamaya başladı. Sınıf nerede ise ölü evine dönecekti. Aynı zamanda Okul Aile Birliği Başkanı olan Asuman Hanım gözyaşlarını sildi. Kendini toparlayarak . “Hepinize aşk olsun. Ben Gülten hanımı tam 5 seneden bu yana tanımaktayım. Gece gündüz oğlumu hazırlayarak, her saniye ilgilenerek Matematik Olimpiyatında dereceye soktu. Kızımı da severek bunun sınıfına verdim. Çevreme de bunu sınıfına vermelerini istedim. Siz Gülten Hanımı anlamıyor, yanlış anlamakta ısrar ediyorsunuz “ dedi.

Asuman Hanım sözünü tam bitirmişti ki, herkes arka sıralardan gelen bir gürültü ile irkildi. Güm diye gelen ses ile birisi sıra kapağına vurmuştu. Herkes sustu ve sesin geldiği yana baktılar. Bakmaları ile herkesin korku ile irkilmesi bir oldu.

Bir polis Üniforması, bütün heybeti ile iri yarı vücudu, katık kaşları ile ayağa kalktı. Herkes korku ve merakla adama bakmaktaydılar. Adama ağır ağır arka sıralardan ön sıralara doğru yürümeye başladı. Tüm sınıfa çatık kaşları ile bakarak konuştu. Ağır konuşmasını tüm sınıf pür dikkat dinlemeye başladılar. Adam: “ Hanımlar, benim 4 tane çocuğum var. En küçüğü bu sınıfta okumakta. Diğer 3 çocuğum lise tamamladı ama bilgisayar bilmediklerinden ne Üniversite kazanabildiler, ne de iş bulabildiler. İlkokulda bilgisayar öğrenseydiler şimdi farklı olurlardı. Bu yüzden bu bilgisayarın önemini ben bilirim” dedi.

Gülten Hanım gözyaşlarını silmiş ve gururla polise bakmaktaydı. Polis konuşmasını bitirdikten sonra tekrar yerine oturdu.

Bu konuşma o kadar etkili olmuştu ki, biraz önce itiraz eden kadın bu sefer mahcup eda ile ayağa kalkarak “Gülten Hanım kusura bakmayın, biz cahil insanız polis bey güzel anlattı. Çocuklarının gelişmesini kim istemez. Bu bilgisayarı alacağız siz merak etmeyin “ dedi.

Tüm sınıf el kaldırdı. Bilgisayarın alınacağına dair onay çıktı.

Bir hafta sonra ilk taksit için gereken para toplanarak Bilgisayar alınıp sınıfa getirildi. Bilgisayar sınıfa getirilince veliler tekrar davet edildi. Bilgisayarla slayt gösterisi yapıldı. Veliler hayranlıkla izlediler.

Önceki toplantıda yumruğunu sıraya vurarak sınıfı ikna eden bey gelerek Gülten Hanıma ” Sizi tebrik etmekteyim Gülten Hanım siz bir Cumhuriyet Öğretmenisiniz. Cumhuriyeti sizin Bilgisayarla eğittiğiniz bu çocuklar yaşatacak, sizi de yaşatacaklar eminim “ dedi.

Gülten Hanım ağlamaktaydı. Ama bu sefer velileri ikna etmenin, yavrularını güzel yetiştirmenin sevinciydi.

Gazeteler yıllar sonra Gülten Hanımın bir öğrencisinin Üniversite giriş sınavında Türkiye derecesi yaptığını yazdı.

TURAN YALÇIN-TOKAT

 
Toplam blog
: 1096
: 1558
Kayıt tarihi
: 28.12.07
 
 

1967 Tokat'ın  Pazar ilçesi doğumluyum. İşitme engelliyim. İstanbul Üniversitesi iktisat Fakültes..