Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Temmuz '17

 
Kategori
Edebiyat
 

Bin Dokuz Yüz Seksen Dört

George Orwell'in kaleme aldığı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört isimli distopya türündeki roman aslında günlük dile geçen birçok kavramın kaynağı olmuştur. "Büyük Birader", "Büyük Birader sizi gözetliyor", "düşünce suçu", "düşünce polisi" gibi kavramların günlük dile yerleşmesi, George Orwell'in imgeleminde yarattığı dünyanın gerçek dünyayla olan bağını gösteren bir olgudur. 
 
Kitap ne zaman okunursa okunsun, okuyan kişinin yaşadığı ülkeye ve bakış açısına göre özdeşleştirebileceği birilerini bulması muhtemel. Her türlü siyasî sistemin sonunda diktatörlüğe varmaya eğilimli olduğuna, insan için varolma gayesiyle doğmuşken, kendisini amaç, insanı da kendi için varolan bir araca dönüştürmeye, insanın bireyselliğine kastetmeye niyetlenebileceğine ilişkin bir kurgu ortaya konmuş.
 
Bin Dokuz Yüz Seksen Dört romanında özel hayatın gizliliğinin dahi düşünce ve eylem suçu olarak nitelendiği, söylenen her sözün, yapılan her hareketin tele-ekranlar tarafından kaydedildiği ve anında aleyhte suç delili olarak kullanıldığı, neticesinde ise akla hayale gelmeyen işkenceler ve düşünceleri sistemli bir şekilde dönüştürme faaliyetleri sonucunda insanların buharlaştırılarak yok edildiği, konuşulan dilin dahi kısıtlanarak, kullanılan kelime hazinesinin "Büyük Birader"in ideolojik yapısı doğrultusunda gitgide kısırlaştırıldığı, dolayısıyla farklı düşünce formlarının dahi dilin daraltılması neticesinde yok edildiği, insanların maddi ve manevi kıskaca alınmış bir hayata yaşamaya zorlandığı, soğuk, resmi, ruhsuz, taşlaşmış bir medeniyet örneği sergileniyor.
 
Romanın en dramatik kısmı ise son bölümündeki beyin yıkama işlemlerinin anlatıldığı kısım. Aklına dair her şeyi, doğrularını, gerçeklerini, muhakeme yeteneğini elinden alsalar bile, yüreğine dokunamayacaklarından emindi baş kahramanımız. İstemediği halde bir takım şeyler söyletebilirler, yapmak istemediği şeyler yaptırabilirler, ama ne olursa olsun sevdiklerini sevmekten vazgeçiremezlerdi. Yüreğinin gizine dokunamazlardı. Sevgisi uğruna hiç bir şey yapamayacak duruma getirseler bile, o sevginin varlığına dokunamazlardı. Yazar, kitapta işte bunun bile değiştirilebileceği biçiminde ilerletmiş kurgusunu. Yazar, Büyük Birader'den başka hiç bir şeyin sevilmesine yer olmadığını vurgulayarak bitiriyor romanı.
 
Bin Dokuz Yüz Seksen Dört'ü dünyamızı  distopya benzeri bir yere dönüştürmeye çalışan kötü amaçlara ve sistemin başlangıçta iyi niyetli görünen yönlerinin varabileceği noktaya ilişkin düşünceler geliştirmek adına okumanızı tavsiye ederim.
 
Toplam blog
: 5
: 205
Kayıt tarihi
: 19.02.14
 
 

Edebiyat, Felsefe, Tarih ve Sosyoloji ..