- Kategori
- Siyaset
Bir 1 Mayıs yazısı

"Teknoloji, otomasyon; et ve kemiğin, plastik ve çelik karşısındaki ölüm ilanıdır.Durdurulamaz!"
Mekatronik provokasyon örneği:
Bugün, yönetimlerin uyguladığı ekonomik ve siyasi politikaları bir kenara koyarsak istihdamın önündeki en büyük sorun teknoloji ve otomasyondur. İyi planlanmayan otomasyon politikaları; aşırı verilmiş hormonların canlı fizyolojisine yaptığı gibi zarar verir. Bu zarar o an için, iri meyvelere ya da kilolarca eti olan hayvanlara kavuşan üretici için mutluluk verse de, aslında ağır sağlık sorunları ortaya çıkaracak yan etkileri olan bir durumdur. Artık bunu hepimiz biliyoruz.
Otomasyon sistemleri de teknolojinin hızlı ilerlemesi sayesin üretim süreçlerini hormonlu bir büyümeye soktu. Bu hormonun etkisi 'klasik verimlilik' anlayışını 'süper verimlilik' modeline doğru kaydıran bir eğilime yöneltti.
Bu eğilim evrimsel bir kozmik sürecin toplum üzerinde oluşturduğu topyekün bir baskının sonucudur. Bu baskıyı kısaca: "İnsanın doymazlığı, 'daha fazlanın' verdiği haz yada iktidar hırsı" olarak tanımlayabiliriz.
Dünya üzerindeki bugünün akıl sahipleri arasında büyük bir mücadele yaşanmaktadır. Ama kötü yanı şudur: “İnsanlar, küçük bir dünyada yaşamamıza rağmen, lokal görüş farklılıklarının etkisini öne çıkararak çok sayıda cephe oluşturmuş, bu cephelerde gereksiz ve amaçsız bir mücadelenin meselesine emek harcar hale gelmiştir.”
Asıl meselenin; farkında olunmayan, insanlığın hızla kaybedilen ve geri alınması imkansız kayıplar ile dolu savaşında mücadele edenlerin sesleri ise -ne yazık ki- en az önemsenen haykırışlar arasında yeri almıştır.
Bu savaş, insanlığın ilk günlerinden bu yana devam eden; aklın hırs ile mantığın nefs ile bilginin inanış ile olan savaşıdır. Tarih boyunca, bu büyük cephenin iki tarafı insanlığın her meselesinde, her karar verme anında, her yenilikte, her değişimde kendini göstermiştir.
Son üç yüzyılda insanların zihninde iyice büyüyen 'dünya hakimiyeti' hayali, “idari hakimiyeti elde etmek için ekonomik hakimiyetin 'araç' olarak kullanılmasını” yöntemi ön plana getirdi.
Bu 'araç' ın üretim ile daha donanımlı olabileceğini öngören iktisat teorileri sayesinde; ‘endüstriyel üretim’ gözde siyaset malzemelerinden biri haline geldi.
Böylece ‘sosyal siyaset felsefesi’ yerini teslim edeceği ‘mekatronik siyaset felsefesi’ ile de tanıştı. Bu yeni siyasal eğilimin diplomatları, siyasetçileri ve bürokratları da farklı. Yeni dünyanın diplomasisi: İnternet, siyaseti: Mekatronik, bürokrasisi Otomasyondur! 'Uzay 1999', on yıl geride kalmıştı. Yani; 'gelecek' gelmişti.
Kimse sahiplenmeye, kalkmasın. Kimsenin şunu-bunu yap direktifi ile olmuyor bunlar. Bu devrimin lideri akıl, militanları, teknologlardır.
Yinede teknologlar, işçi ve emek düşmanı olarak görülmemelidir. Sadece bu ikilinin (işçi ve emek) varlık sebebi olan üretim olgusuna hizmet eden, tarihi pek de eski olmayan, yeni, adı konmamış bir siyasal akımın uygulayıcılarıdır.
Teknologların, üretim sürecinin içerisine girmesi ile birlikte verimlik teorileri değişmek zorunda kaldı. Düşük katsayılı verimlilik idealleri yerini süper verimlilik modellerine bıraktı.
Böylece insan, kendi fizyolojik yeterliliğini geliştiremediği için bu tür süper verimli üretim süreçlerine girememeye başladı.
Üretimin insan emeğinden makine emeğine geçişi özellikle 20nci YY.'ın başında görülen sanayileşme patlaması ile kendini gösterdi. Otomotiv sektörü; hem mekanik hem de kimya sanayiinin süper verimli üretim sürecine girişini tetikledi. Bugün firmalar, TV reklamlarında işletmelerinin içinde insanlardan arındırılmış holler ve üretim alanları göstererek övünüyorlar. İşte bu bilinç altı gururlanma hissinin temelinde plastik ve çeliğin et ve kemiğe karşı yaptığı sınıf mücadelesinin zaferi gizlidir. O övüntü ruhunun içinde etten kemiktenler sınıfına atılmış tartışmasız bir golün sevinç çığlıkları duyulmaktadır.
Teknologların isteyerek yada istemeyerek yaptığı: işgücünü insandan alıp makineye vermektir:
"Teknoloji, otomasyon; et ve kemiğin, plastik ve çelik karşısındaki ölüm ilanıdır.
Durdurulamaz!"
Hep sevgi ile kalın.
Murat SEVGİ