- Kategori
- Gündelik Yaşam
Bir bakmışız her şeyin sahibiyiz, bir bakmışız hiçbir şeyiz!

ALINTI
Yaşadıkça anlıyor insan hayatının değerini, kendi varlığının kıymetini.
Deneyimledikce maneviyatı güçlenip, maddelerden uzaklaşıyor.
Onca hırs, onca mükemmelliyetcilik bir gün bütün anlamını yitiriveriyor.
Önce idealler hayatı esir alıyor.
Zaman geçtikçe büyüyen hırs sarıp sarmalıyor.
Maddesel düşkünlük bir süre sonra attığımız her adımın nedeni halini alıyor.
Oysa misafir olduğumuz düzende her şeyin azı karar fazlası zarar olduğunu duyuyoruz.
Huzur istiyor, kendimize zaman ayırmak için didiniyoruz.
Ancak ayağımızın teki gitmek istediğimiz yere meyilli, öteki teki ise bizi bağlayan hırslarla ilintili.
Gidemiyoruz bir temiz hava solumaya. Aldığımız sorumluluklar boyumuzdan büyük, sıkı sıkıya bağlı bir taş ayağımızda.
Memnun değiliz gidişattan. Çünkü daha iyisine dikilmiş gözlerimiz. Tepelerde arıyoruz sevgiyi, huzuru; fark etmeden yürüyoruz dibimizde çağlayan coşkun hayat suyunu.
Aylar, yıllar geçiyor istediğimiz yere varıyoruz.
Bir sabah kalkıyoruz ki, sıfırdan başlamak zorunda kalıyoruz.
Hayat bu ya! hesap soramıyoruz.
Bir bakmışız her şeyin sahibiyiz, bir bakmışız hiçbir şeyiz.
Maddeler ile korunan bir saygınlıksa çevreye verdiğimiz, kayıplarımızla uçar gider o saygı zannettiğimiz.
Ama çıkarsız bir sevgiyle sarmaladıysak evreni ve kendimizi, geri dönecektir mutlaka kaybettiklerimizin manevi maliyeti.
Her şey yerine konuluyor da;
huzur zorla sağlanmıyor, sevgi olmayan yüreğe ekilmiyor.
Hitaplar, unvanlar bir yana dursun, insan zorla insan olamıyor.
Bir çoğumuz da aynı fikirde olup, insanlar içinde insana hasret yaşıyor