Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mayıs '12

 
Kategori
İnançlar
 

Bir bireyin sorgulayan ve anlatan düşüncelerini başka bir birey tetiklemiş!

Karıncanın kaderi doğmadan bellidir. Bu kader gerçeği tüm yaratıkların yaşamında var olan bir durumdur.

Aslan yavrusu kaderinde yazmışsa kendi hem cinsi tarafından tüketilir. Karıncanın bildiği işidir demek doğru olmaz çünkü karınca bilmez. His, sezgi ve progranlanmış reaksiyonlardan eylem yapar. Ancak bilgi yerine deneyimden birikim elde eder. Bu en basit mantık çizgileri olan tabiat kanunlarının yaratıklarda sezgilerle yarattığı deneyimlerdir; "Soğuk üşütür, sıcak ısıtır. Aşırı soğuk dondurur aşırı sıcak öldürür." Neden hiç bir İnsan çocukken yüksekten atlamaz?!! Bu öğreti midir yoksa beynin programlanmış  mantık reaksiyonları mı?!!

Bilim dünyası çok yakın zamana kadar hayvanlarda his olmadığı yönünde fikir sahibiydi. Hissetmenin sosyal tarafı olan “empati “ kavramının bile hayvanlarda var olduğu deneylenmiştir. En basit örnek olarak sahibinin esnemesine bakarak esneyen köpeklerdir. Karıncanın kaderi, tabiatı bilen insan için bellidir. Karınca ise bunun farkında olmadığı gibi bizimde onun iç dünyasınına girmemiz olanaksızdır şu an. Bir farenin burnunu kullanarak peyniri bulacağını veya bir karganın ipi çekerek fındık çıkaracağını deneyler sayesinde edindiğimiz bilgiden biliyoruz. Bu programlanmış eylemler; açken yemek dürtüsü, tehlikede kaçma veya saldırma dürtüsü, aileden bir ferdin ölmesinde üzülme gibi otomatikleşmiş bir halde hayvan ve insan beyninde mevcuttur. Hisler grubuna ait olan üzülme veya sevinç sosyal hayvanlarda bulunur. Sosyal olmayanlarda bulunsada onlar bu hisleri yaşama ve yeşertme ortamlarında bulunmadığı için gösteremezler çoğunlukla. Her hayvan programlanmış mantık zincerlerine sahiptir. Bu mantık zincirlemesi, aynı bilgisayarınızda ki arıza gibi hayvan beyinlerinde de oluşabiliyor. Uçurumdan atlayan koyunlar, cama çarpan kuşlar şu an aklıma gelenler. İnsanlarda da beyinden ötürü aynı durumlar mevcut. Doğuştan zihinsel özürlüler buna bir örnek. Allah bilir mutlak kaderi bizler ise bildiğimiz kadarını ! Zıt kanlar örneği ve genetik haritada ki bilgimiz, doğmamış bir çocuğun kaderini az buçuk doğrulukla bilme imkanı verir. Bilimde şizofreni olan terime ruh bozukluğu veya cinnet geçirme denilir halk arasında. Beyinimizin yüzde onunu kullanamazken mümkün mü acaba yüzde 90 bizi kullansın?!!  Daha bilim olarak daha çok yol kat edeceğiz ve her edişimizde kader nedir daha iyi anlıyacağız. Hastalıklar kaderdir ve değildir. Bundan 300 yıl önce yaşayan biri kuduz gibi basit bir hastalıktan ölebilir. Kesinlikle öleceği bir çok hastalık var. O şahısın tıbbın gelişmemiş bir dönemde doğması onun kaderi. Dikkat etmediği için ısırması onun hatası... Burada bir özgürlük var yaratık için ama her ihtimalin ve devamındaki oluşumlar Yaradan için bir bilimdir. Yani herşeyi bilen bilim!!! Biz ise bu ihtimallerin içindeyken; kaderdir deme alışkanlığını çaresiz oluşumuzdan bir mana verme yoluna girmişiz ama manayı tersten algılamısız.

Artık herkes hayvanlar alemi belgesellerine en azından bir kez de olsa bakıyor. Adı tahminimle “Maki” olan bir hayvan var. Yarım metre boylarıyla gruplar halinde toprağın altında yaşarlar. Sabahları güneş banyosu şarttır. Güneşe bakarken o yüz ifadelerinde memmuniyet okunulur. Ne zaman bir avcı kuş veya bir başka tehlike belirler o zaman yüz ifadeleri değişir. Yılanla oynayacak kadar cesaretlidir. Cesaret ve empati hayvanlarda  da varsa Ruhları da var mı?!!

Düşünmek terimini en iyi anlamanın örneğidir; Yaratılıştan dolayı oluşan hislere terim vermek yeteneği. Bu özellik sahibinde “yaratmak” kabiliyeti olduğunu gösterir.

Hayvanlar sadece reaksiyon verirler. Olay üstüne kafa yormazlar.

Beyin denilen organ uzay kadar gizemlidir insanoğluna. Her hayvanın beyni ilginçtir. Acaba beyinsiz yaratıklar var mı?!

Tabii ki var; Otlar. Güneşi algılıyan ama göremeyen garip bir alemdir botanik alemi. Bilimi insan yaratmadı. Bu olaylara mana verme özelliğinden dolayı var olan bilimleri tanıdı ve anladı. İnsan beyni bir nükleer santral gibidir.

Beyin bir çok kompartmanlardan oluşur. Bu kompartmanların merkezine bilgi görüntü, ses, koku, dokunma ve sezgi olarak aynı bilgisayar gibi elektrik akımıyla beyindeki kablolar aracılığıyla ulaşırlar. Bu akım 22 veya 40 herzt dir. Yani birim olarak bilgisayarınızdan yavaş ama işlev olarak daha hızlı.! Beyin uzmanı değilim anladığım gerçekleri anlatıyorum. Terimleri gugullamaya ne vaktim ne de niyetim . Aslında bu yazıyı “Özgür irade ve kadercilik “ adlı bir blog yazısından dolayı kaleme aldım. Kader ve özgür irade kavramlarında beyin anlaşılması gereken bir olgudur. Dediğimiz gibi tüm algılama organlarımızdan gelen bilgiler elektrik akımı olarak beyin bir kompartmanına ulaşıyor. Burada bazıları geri kimyasal sıvı olarak vücüda salınılıyor. Bir çiçeğe baktığınızın saliye anında onbin megabitden fazla bilgi elektrik akımı olarak bu nükleer kompartmana ulaşıyor ve orda elektrik olan birim kimya olarak geri çıkıyor ve beden hissediyor. Memmuniyet, üzüntü, korku ve sevgi.

Tatminsizlik beyinsel bir kimya mıdır veya ruhsal bir durum mu ?

İşte ruh terimide beyin gibi bir gizemli kavram olduğunu ama daha çok metafizik olarak kabul ediyorum.

Aslında benim teorim 'ruh' hakkında... Ruh karakterdir ve Karakteri düşüncelerle inşa eder ve yaratırsın. Hayvanlarda da karekter oluşabilir. Bunu sezgiler, hisler ve deneyimlerle elde ederler.

Özgür birey yaratan eğitim sistemleri, İnsanın dünyada kendisini ve etrafını daha iyi tanıyabilmesini mümkün kılar.

Özgür insan her alanda sorguluyan, mana arayan ve deneyendir. Karınca nasıl hisseder diye deney imkanı yoktur. Özgür insan sınırı bilen insandır.

Hayvanlarla bir çok ortak yönlerimiz olsa da bizleri onlardan ayıran düşünürek anlamak ve bilmek kabiliyetinden dolayı daha çok empati yapmalıyız birey ve topluluk kültürlerine.

Bu şekilde yabancılaşma, zıtlaşma ve çatışmadan uzak durabiliriz.

Blogcu arkadaş "Özgür irade ve kadercilik" yorumuna cevapta : “ Öncelikle paylaşımda bulunduğun için sağol. Her şey kader ise ki sizin söyleminizden onu anladım,o zaman neden din adamları özgür iradenin önemini vurguladı ? Kafam karışıyor desem yeridir. Bu konuda bir kaç yorum daha aldım kendi blogumda. Kafam daha da karıştı. Şöyle bir örnek vereyim; insan doğduğu andan itibaren ne olacağı belli, kaderi yazılmış, cehenneme gidecek ve bir çiğ tanesi gibi o sıcaklıkta yok olacak. Yine aynı insanı özgür iradesi ile düşünelim.”

Nasıl hayvanların seçimlerini bilebiliyorsak bu yaratılışı Yaratan da insanların seçimlerini bilir.

Aynı hayvanlar gibi bizde sevilmek ve sevmek isteriz ama İnsanoğlu anlamak ve anlaşılmakta ister.

Bilgi seviyemiz yükseldikçe ufkumuz enginleşecek.

İnsanoğlu medeniyetten medeniyete çıta atlarken; her zamanın medeniyetinin bireylerinin dürtüleri ve egoları diğer zaman medeniyetleriyle hemen hemen aynıdır.

Cehennem terimini biliyorum ama onun var olduğuna inanmak inanç meselesi olduğundan bilimsel kalıp teori olarak görüyorum. Çig tanesi gibi yok olunacaksa sorun da yok çünkü yoksun.

Gerçek olan şu ki : kimse doğumun ötesi ve ölümün sonrasına gitmemiştir ve gidemezde. Geriye varsayımlar ve umutlar kalıyor

Uzay, beyin, dünya ve İnsan tarihi daha gizemli bir halde şu anki bilgi birikimiyle. Kat edeceğimiz yol çoktur.

 

 
Toplam blog
: 82
: 437
Kayıt tarihi
: 11.08.09
 
 

İlgi alanlarım muzik. İlk kez Milliyet Blog'da yazı yazmayı deniyorum, daha doğrusu düşüncelerimi..