Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '11

 
Kategori
Blog
 

Bir Blog Belgeseli: Blog’da “Taraf” Mantığı!

Bir Blog Belgeseli: Blog’da “Taraf” Mantığı!
 

Söz uçar yazı kalır, derler. Bu nedenle yazıyı yadsımak, kurtarıcı bir yöntem değildir. Sözcükler, birer belgedir artık karşınızda. Size nasıl baktığı, sizin ona nasıl baktığınızdan farklıdır.

Önünüzde iki seçenek vardır:

Olanı kabullenmek, ortaya çıkan yanlış varsa, onu düzeltmek!

İşi pişkinliğe vurmak, hedef saptırmak, ilgisiz alanlarda dolaşmak!


Hangisi ağır basarsa bassın, sonuç, “görünmeyen yüz”e gelir dayanır.

Bazen tanıdıklarınızın, tanıdığınızı sandıklarınızın, tanımadıklarınınız bir eylemi/ tavrı/ sözü, size “Demek ki, ..”li cümleler kurdurtur.

İşte beni, böyle düşünmeye bir rastlantı götürdü.

Geçen hafta, pek dolaşmadığım Blog bölümündeki yazıları, yorumları okurken farklı yazıları “tıkla”dım. Yazılardan birinde benimle ilgili bir bölüm gördüm:

“& Turgut Çelik’in “ editörden seçmeler” yerine “ Editörün beğendikleri” şeklinde olmasının, daha uygun olacağını, bir yorumunda belirttiğini, 500’e yakın yazı yazdığını, buraya giren yazısının olmadığından yakındığını “Şayet burada yazım çıkarsa, çerçeveleteceğim” dediğini,

Yazı, Muzaffer Cellek’in yazısıydı.

Yukarıya aktardığım bölüm, Erol Işık’ın Arif beyin talebi üzerine bir tartışma başlatıyorum! başlıklı yazısına yazdığım bir “yorum”a dayanarak yazılmıştı.

Muzaffer Bey, bana “Şayet burada yazım çıkarsa, çerçeveleteceğim” cümlesini söyletiyordu. Bana yakıştırılan/ mal edilen üslupla kendimden söz etme ucuzluğuna düşmedim yaşamımda hiç.

1.
Editör'den Öneriler...

Erol Bey... Editör'den Öneriler... Beş yüze yakın yazı yazdım; bu bölüme giren yazım olduğunu anımsamıyorum; oraya girmeyi önemsemiyorum da...Üstelik, bunun, oraya seçilen yazı sahibine bir "üstünlük" kattığını da sanmıyorum. O bölüme bakan editörün beğenisi, söz konusu olan...Demek ki, kendince uygun bulduğu yazıları seçiyor. Biz, oraya girmek için değil, yazmak için yazmalıyız. Hele, yaşamı başkalarını değerlendirme/ ödüllendirme olanlar için bunların bir önemi yoktur. Saygılar, selamlar...

Cevap: Turgut bey,

Tabii ki biz burada yazmak için yazıyoruz. Daha doğrusu, internet ve blog olmadığı dönemlerde bizi rahatsız eden, içimizi dökemediğimiz konuları şimdilerde bize yaratılan blog ortamında paylaşıma açıyoruz. Sizi bilmem ama bu şekilde yazmak beni rahatlatıyor. Editörden öneriler bölümüne gelince, oraya alınan yazılar genelde özgün ve kültürel ağırlıklı. Orada okuduğum yazıların kalitesinin en azından blog kategorisine göre çok daha farklı ve çok daha seviyeli olduğunu düşünüyorum. Saygı ve selamlarımla....

2.

Eleştirel Yorum...

Erol Bey... Blog’un tanıdığı olanaktan yararlanarak yazmak bir başka. Bu bakımdan bu olanağı verenlere teşekkür etmek gerekir. Önceki yorumumda “Editör’den Öneriler” bölümüyle ilgili sözlerim, sizin o bölümü, MB’nin “en prestijli bölüm”ü diye adlandırmanız üzerineydi. Oraya seçilen yazıların, o bölüme yazı seçen editörün öznel yaklaşımını yansıttığına göre, “prestijli” olmak, hem yazılar, hem de yazanlar için abartılı olmaz mı? Oralara seçilen yazıların genellikle “özgün ve kültürel” ağırlıklı olması da, aynı nitelikteki başka yazılardan/ seçilmeyenlerden “daha seviyeli” olduğunu göstermez. Her seçim bir “öznellik” taşır. O görevi bana da, size de verseler, biz de kendi ölçütlerimize göre seçim yaparız. Aslında o bölümün, “Editör’den Seçmeler”, “Editör’ün Beğendikleri” olsa, daha uygun olur. Oraya seçilen yazıların niye seçildiğini sorgulamayı aklım geçirmediğimi özellikle belirmeliyim. Saygılar, selamlar.

Cevap: Turgut bey,

MB ile ilgili kaç tane editör olduğunu bilmiyorum ama birden fazla oldukları kesin. O editörler "Editörden öneriler" bölümüne belli kıstaslar içersinde beğendikleri blog yazılarını vitrine çıkarıyorlar. Bir evvelki yorum cevabımda belirttiğim gibi, benim saptadıkların özgün ve kültürel olduğuydu. Belki de kendilerine göre daha başka kıstasları da vardır. Ama sizin de dediğiniz gibi kendilerinin beğendikleri veya seçtiklerini kendi değerlendirmeleri sonucunda okuyuculara öneriyorlar. Saygı ve selamlarımla....

*****

Muzaffer Bey’in okuduğum “BLOG İdaremize açık mektup” başlıklı yazısına bir yorum yazma gereksinimi duydum; sonra buna zorunlu olarak iki yorum izledi:

1.

Açık Anımsatma!

Muzaffer Bey. Öneriler, eleştiri taşıyan yazınızı okurken çok sonraları farkına vardığım bir yazında, Erol Işık Bey’e yazdığım bir yorumu da konu edinen değerlendirmenizi anımsadım: “Turgut Çelik’in “editörden seçmeler” yerine “ Editörün beğendikleri” şeklinde olmasının, daha uygun olacağını, bir yorumunda belirttiğini, 500’e yakın yazı yazdığını, buraya giren yazısının olmadığından yakındığını “ Şayet burada yazım çıkarsa, çerçeveleteceğim” dediğini, ... “Benim kullanmadığım bir cümleyi ( “Şayet burada yazım çıkarsa, çerçeveleteceğim”) bana mal etmişsiniz. Yazdıklarınız hakkında ne düşündüğümü yazmadan önce, bana bir özür borcunuzun olduğunu anımsatmak istesem, acaba çok şey mi istemiş olurum? Saygılar, selamlar.

Cevap: Konuyu anlamamakla beraber, siz öyle diyorsanız, öyle olsun. Başka ne diyeyim.Sealam ve sevgiler efendim.

2.

Konu, Kapalı Değil, Açık!

Muzaffer Bey... “Konuyu anlamamakla beraber” diyorsunuz. Oysa ben, 18.03. 2011 tarihli yazınızdaki bölümü olduğu gibi aktardım; anlaşılmayacak bir durum yok. “Şayet burada yazım çıkarsa, çerçeveleteceğim” sözünü ben söylemişim gibi yazmışsınız. Bunun kanıtı ne; bu cümleyi nerede yazmışım? Benim böyle bir cümlem yok. Bunu neye dayanarak, niye yazdınız? Ben bunun yanıtı bekliyorum/dum; yatının adı da “özür”dü. “...siz öyle diyorsanız, öyle olsun”, “Benim dediğin doğru, gönlünüz olsun diye, sizin dediğin olsun” anlamına gelmez mi? Saygılar, selamlar.

Cevap: Siz Türk Dili ve Edebiyatı okumuş, mümtaz bir kişisiniz. Son paragrafta görüleceği gibi, dedim, dedi'lere takılıp, bir ahkam çıkarmışsınız veya çıkarmağa çalışıyorsunuz. Hiç münasebeti olan deyişler var mı kurduğunuz cümlelerde. Ben diyorsam " valla, sizin dedikleriniz doğru, öyle olsun" diye, bundan anlaşılır ki, her şeyi sizin inisyatifinize bırakmak ve teslimiyet göstermek demek değil midir? Bu bir yarı özür değil midir? Tatmin olmadıysanız, "tam porsiyon özürü" şimdi de ifade edebilirim. Özür dilemek fazilettir. Ama lafı dolandırıyorsunuz. "Gönlünüz olsun diye" demek istemedim. Anlaşılıyor ki, lafları siz çerçevelememişsiniz. Başkaları çerçevelemiş. N'olmuş yani? Kıyamet mi kopmuş. Bir sürü manalar çıkarıyorsunuz.. İyi ki sizin talebeniz değilmişim. Olsaydı, ömür boyu sınıf çaktırırdınız! Selam ve saygı ile.

3.

Son Soru!

Muzaffer Bey... “Şayet burada yazım çıkarsa, çerçeveleteceğim” dediğini, .. diyorsunuz. Sizden beklediğim şu: Bana mal ettiğiniz bu cümleyi ben mi yazmışım/ söylemişim, yoksa siz mi benim adıma yazmışsınız? Bu sorunun yanıtını vermek varken işi hafife almanın bir anlamı var mı? Saygılar, selamlar.

Cevap: He ya, aynen "üle!" sayın dost.

*****
Benim yazdıklarımı, Muzaffer Bey’in yanıtlarını olduğu gibi aktardım.

Muzaffer Bey, iyi ki kopyalamışım, yorumlarımı sonradan silmiş. Doğal olarak, iyi niyetle, o bölümü de sildiğini ya da o bölümde düzeltme yaptığını düşündüm.

Merak ettim, baktım, söz konusu bölüm, benim adıma uydurduğu cümle olduğu yerde duruyor.

Görülüyor ki, Muzaffer Bey'in yazdığı Şayet burada yazım çıkarsa, çerçeveleteceğim” cümlesi bana değil, kendisinin bana mal ettiği bir cümledir.

Ve bunu itiraf etmekten kaçınıyor.

Ve durum açığa çıkmasın diye de, yorumlarımı siliyor.

*****

Blog'da önerilerin/ akıl vermelerin/ Blog yönetimini türlü yollarla etkilemenin/ güç bende havasının estirildiği bugünlerde....

Ben, şimdilik, bir şey demeyeceğim; “deme”yi / yorumu duyarlı Blogdaşlara/ okuyanlara bırakıyorum.

Hesap açık bırakılmıştır; buna karşın efendilik bizde kalsın.

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..