Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Temmuz '10

 
Kategori
2010 Dünya Kupası
 

Bir Dünya Kupası da Böyle Geçti!

Bir Dünya Kupası da Böyle Geçti!
 

İspanya kupayı aldı.


Malum 4 yılda bir yapılıyor dünya kupaları müsabakaları; bu nedenle de hangi ülkede yapılacak diye merak ediyoruz önce. Sonra kim kazanacak, nasıl geçecek diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz. Kimi zaman zaten futbol sezonu bitmiş olduğundan tek eğlencemiz olurken, kimi zaman da inanılmaz sıkıcı olabiliyor.

Ancak bu kez beklenen olmadı ve Güney Afrika’da Vuvuzella adı verilen lanet borucukların senfonisine küfürler yağdırsak da, büyük bir zevkle izledik dünya kupasını ve yeteri derecede iç açıcı geçti diyebiliriz.

Dünya kupası şüphesiz kimi zaman çok eğlenceli oldu, kimi zaman da hayret verici anlar yaşadık. Tüm dünya ülkelerinin seçilmiş takımlarının futbolunu beyaz ekranlarda görmek son derece hoştu.

Dünya kupasında Türkiye’nin olmayışı canımızı yine çok sıktı. Son katıldığımız iki uluslararası turnuvada ortalığı bir birine katmış ve izleyenlere inanılmaz dakikalar yaşatmış bir takımın böylesi bir organizasyonda yer almaması heyecan dozumuzu biraz aşağılara çekti. Türkiye olaydı varın seyreyleyin gümbürtüyü olurdu herhalde. Bütün Türkler ve özellikle de İsrail atışmalarının fink attığı şu dönemde İsrail karşıtı herkes de bütün statları doldurabilirdi. Yani korkarım biraz siyasi bir arenaya da dönüşebilirdi.

Velhasıl, Nike reklamında olduğu gibi bizimkiler “Dünya Kupasına gidemiyoruz sayın seyirciler!” nidasının akabinde, birilerinin şampiyon olduk zannedip bir tur attıktan sonra gerçeği anlayıp vazgeçtikleri Şükrü Saracoğlu stadında, mangal yakıp kale filelerini balıkçılara hibe ederken yine her zamanki alışkanlıkla herşeyi unutup maçlara kilitlendiler. Biz de TRT 1 ekranlarına kilitlendik. Tabi Ömer Üründül yorumlarına da.

Başka nelere kilitlendik ve neler oldu birlikte bakalım.

- Arjantin teknik patronu yüzyılın el ayak karışık oynayan efsane futbolcusu Maradona olunca, bu şahsın “şampiyon olursak soyunup sahada çıplanıp kıçımı başımı göstereceğim” demesi ile birlikte “inşallah Arjantin şampiyon olmaz da biz de belden aşağı şeyler izlemeyiz” diye dua ettik. Ayrıca bu kulübün üst düzey yöneticilerinden biri, en üst düzeydeki de olabilir, “şampiyonluk golü atan futbolcu ile yatacağım” deyince iş iyice çığırından çıktı, Arjantin futbol takımının sınır tanımaz insanları yine hayal gücümüzü dumur etti. Allahtan seyirciler gol atan futbolcuyu şey ederiz diye beyanat vermediler, yoksa Arjantin ilk maçta elenebilir, biz de Almanya’dan 4 tane golü nasıl yediğini konuşmazdık. Biz yine de yenilen bu 4 golün ardında o üstdüzey yöneticinin beyanatının futbolcular üzerindeki olumsuz tesiri yoktur diye umalım.

- Dünya kupası turnuvalarının tüm dünyada başlamasına ön ayak olan Uruguay’ın bu seneki performansı yine şaşırttı. Siz ne düşündünüz bilmem ama, bir an son Avrupa şampiyonasındaki Türkiye’yi izliyorum zannettim. O kadar olur yani. Maçın birinde aynı Arda’nın İsviçre’ye attığı gibi son dakikalarda gol at, sonra Gana ile yaptığın maçta 1-1 iken 120. dakikada en iyi oyuncun kalecilik yapma niyetiyle topu eliyle tutsun, penaltı olsun, Gana’lılar bundan yararlanamasın, penaltılara gidilsin. Sonra da sen turu geç. İnanılmaz bir maç oldu diyebilirim, turnuvanın en akılda kalan maçı herhalde buydu.

- Almanya’nın İngiltere ve Arjantin gibi baba takımları 4'leyip devredışı bırakmasının ardından bütün gözler Almanya’nın Mesut ve bahtiyar bir şekilde kupayı alacağına odaklanmışken, Ömer Üründül’ün “Favorim İspanya, sürprizim Hollanda” demesiyle bütün moraller yerle bir olmuştu. Özellikle de bahis oynayanların bundan sonra Ömer Üründül’ün yazılarını daha sıkı takip edecekleri kesin.

- Yılların final oynayan takımı Brezilya, Ronaldinho’yu oynatmayınca adamın ahını almış olmalı ki, daha çeyrek finalde iken “bundan bi cacık olmaz” denilen ve Ömer Üründül’ün sürprizi olan Hollanda tarafından elenip kayıplara karıştı. Brezilya kumlarında antreman amaçlı yapılan maçlar da boşa gitti.

- Paraguay – İspanya maçı son derece ilginçti. Paraguay penaltı kazanınca “hah dedik, Paraguay gidecek!”. Ne var ki, Paraguaylı oyuncu golü atamadı. Hemen karşı atak başlatan İspanya daha 1 dakika bile dolmadan penaltı kazandı. O da atamadı. Arka arkaya bu şekilde iki takımın penaltı kazanması turnuvanın en heyecanlı olayları arasında yer aldı.

- Fransa’yı geçmek olmaz bu kadar laf arasında. Ayıp olur. Fransa’da yine Fener’in meşhur hentbol oyuncusu olarak elle attığı gollerle büyük üne kavuşan ama bir müddet sonra sepetlediği Anelka’nın teknik direktör Domenech’e küfür etmesiyle başladı her şey. Zaten Fransa buraya Henry’nin “eliyle” gelmiş, öyle diyorlar, ben yalancısıyım. Domenech, Anelka’yı kovunca, takım da komple rest çekti teknik direktöre ve antremana çıkmadılar. İlginçtir, zaten hiçbir maçı kazanamadılar. Fransa’da olay meclise kadar taşındı, mesele büyütüldü. Her neyse, Fransa’nın kepazeliği dünya kupasına damga vurmadı en azından. Ama son dünya kupasında final oynayan bir takım olarak başına gelenler de hiç hoş olmadı.

- Bol gollü Hollanda – Uruguay maçı da çok enteresandı. Hollanda son 5 dakikaya 3-1 önde girerken o kadar rahat ve o kadar lakayttı ki, Uruguay bir anda bir gol atıp durumu 3-2 yapınca Hollanda iyice panikledi. Uruguay biraz daha becerikli olabilseydi, durumu tersine de dönderebilirdi, bir iki tane de net gol kaçırdılar son 1-2 dakikada. Velhasıl hem Uruguaylılar, hem de Hollandalılar üç buçuk attılar son dakikalarda. Bizim için de izlenesi bir heyecan oldu.

- İspanya’nın Puyol adlı müzelik şahsiyetin kafasıyla kazandığı golün üzerine yatmasıyla Almanya’yı elemesinin ardından Almanya, Uruguay ile üçüncülük maçı oynadı. Gidip gelen maçı yine Almanya kazanıp buruk da olsa “dünya üçüncüsü oldum” diye birazcık da olsa teselli buldu.

- Final maçı öyle çok ahım şahım olmadı. Golsüz devam eden maçın uzatmalara kalması ile bi o kale, bi bu kale oynana maçta Hollanda kazandığı fırsatları iyi kullanamayınca, son Avrupa Şampiyonu İspanya, bu kez dünya şampiyonu oldu. İlginçtir ki, Avrupa Şampiyonu olduğunda başında olan teknik direktör dedemiz Fener’e gelmiş ve bir süre İstanbul’da tatil yaptıktan sonra şutlanmıştı. Yine ilginçtir ki, bu kez de Beşiktaş’ı bir zamanlar çalıştırmış bir teknik adam, İspanya’yı dünya şampiyonu yaptı. Velhasıl adamlar yine Türkiye ile bir şekilde bağlantılı olduğundan diyebiliriz ki, o adam Beşiktaş’a gelip kovulunca hırs yapmasa bu takımı hayatta şampiyon yapamazdı. Yatsın kalksın Türk futboluna ve bozuk para gibi teknik direktör harcama mekanizmasına teşekkür etsin. (Ya da ne bileyim, bu bizim takımlar da artık yerli teknik adam bulsunlar, demek ki yabancılarla olmuyor bu iş!)

Dünya kupası velhasıl eğlenceli geçti. TRT’den izlerken keyif aldık. Ömer Üründül’ün özgün yorumları turnuvaya renk kattı. Vuvuzella damgasını vurdu. Bu aleti icat edenin ruhuna çok fena hatim indirildi. Messi’nin tek başına yeterli olmadığı, tek yıldızla bu işin olmayacağı belli oldu. Falcı Ahtapot diye bir şey çıkardılar, bildi filan dediler ama, bence tamamen alakasız. Hayvan nerden bilecek sizin maçınızı? Nike (Hollanda sponsoru) ile Adidas (İspanya sponsoru) maçını Almanlar’ın Adidas’ı kazandı.

Keyifliydi meyifliydi amma, keşke Türkiye de olaydı, daha bi heyecanlı izleyeydik şu maçları, olma mıydı?

Yaktın bizi Terimmm!

 
Toplam blog
: 21
: 2490
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Sanalkurs.net ve Etkinlik.com.tr sitelerinin kurucusu. Çalışmaları sadece bilgisayar ve internet ..