Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Nisan '16

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bir genelev hatırası

Bir genelev hatırası
 

kapı


Hayatım boyunca iki kez geneleve gittim.

İlki Karaköy Zürafa sokakta (sokağın adını da  sonradan öğrendim) bulunan genelevdi. Üniversite birinci sınıftaydım. Henüz genelev görmemiş biri olarak  “cahilliğimi” gidermek ve merakımı yenmekti amacım. Tanık bırakmamak için tek gittim.  "Hayat mektebine" girmeden üniversite okunur mu? Girerken polisleri görünce biraz çekindim. Meğer onlar hep oradaymış. Burası bir devlet dairesi gibi bir şey değil ama resmi bir yermiş.

Derme çatma, iğrenç kulübelerden uzanan bacaklar falan. Önce, gece kondurulmuş kulübeler dikkatimi çekti. Arası beton kaplama bir patika yol ile ayrılan ve sağlı sollu dizilmiş bir sürü evcik. Önleri genci yaşlısıyla, tıka basa erkekler tarafından doldurulmuş. Pencere arkasında onları içeri davet eden şişman kadınlar.

Kötü bir koku var. İşporta malı parfüm kokusu, banyo suyu kokusu, “ucuz erkek” kokusu birbirine karışıyor. Renkli floransan lambaları yanıyor. Bağırtılardan, müşteri çağırmalarından ve yapılan pazarlıklardan dolayı gözünüzü kapatsanız sebze pazarından farkı yok.

İnsanın kendisini ucuz hissettiği bir yer. Hayvanları canlıyken sattıkları kurbanlık pazarı gibi.

Güzel ve genç olanları sürekli “müşteride” olduğundan olsa gerek, ortada oturanlar şişman ve yaşlı. En çok sesi çıkanlar da onlar. “Kaşar” denilen bu belki de... Eski kaşarın dışı yani...

Erkeklerin de defoluları burada gibi geldi. Belki ortamdan tiksindiğimden öyle göründü gözüme.

Bir hayvanat bahçesi sanki. Parmaklıklarının önüne dizilmiş kadınlar. İzleyiciler mi onlara bakıyor, onlar mı izleyenlere bakıyor belli değil. Fıstık atılmıyor. Fıstık diye laf atanlar oluyor ara sıra. İlginç ki lafı atanlar sandığınız gibi adamlar değil. Kadınlar laf atıyor. Biraz değil, sandığımdan daha fazla erkeksileşmiş ve sesleri kalınmış hayat kadınlarının.

“Zürafa” sokak... kapısında polisin beklediği, kadınların erkekleri utandırdığı, erkeklerin ucuzladığı bir yer.

Kadınların erkekleri becerdiği tek yer belki...

Hemen çıkmıyorum. Çıkar mıyım hiç. Bir kez "günah"a  girmişiz, nasılsa. Biraz daha dolaşıyorum.

Herkes tanıdık birilerini görme kaygısı taşıyor. Utanılacak bir yerde geziyorlar ya.

Sağdan gittim, sol taraftan dönüyorum. Tam da bu sırada bir güzel  gördüm. Bu genç  kızın yüzü gözümün önünden  gitmedi. Yukarı çıkan merdivene vücudunu yaslamış, yarı çıplak halde içeriye girecek olan kişinin para ödemesini bekliyordu.

Bir an göz göze geldik, o kadar.

O gözü hiç unutmadım. Bana küfür etti sandım. Yüzüme tükürdü sandım.  Omzuma yaslandı, ağladı sandım. Tüm gücüyle bir tokat attı sandım. (yüzüm o kadar yanıyordu çünkü)  Kaldım orda. O sokakta gördüğüm tek güzel kız oydu. (kızdı benim için kadın demeye şimdi bile dilim varmıyor)

Acıdım ona. O kadar maganda vardı ki kapısında sıra bekleyen ve pazarlık eden. O kadar kötü kokuyorlardı ki. Benim yanından geçerken tiksindiğim bu adamlarla o nasıl öpüşecekti. (öpüşülüyor mu onu da bilmiyorum ama) en azından yatacaktı işte.

Kıskandım onu. O buralarda olmamalıydı. Onun sonu da,  önde oturup bağıran şu “işi bitmiş karı”lar gibi olmamalıydı. Çok güzeldi çünkü.

Utangaçtı, öyle bakıyordu. Yeni getirilmişti besbelli. Nereden, kim tarafından ve neden? Bunları bilmek mümkün değil.

Ama kızdım.

Neye mi? Kapıdaki polise kızdım. Onu satana kızdım. Oradaki herkese kızdım. O merdivenden yukarı çıkarken, arkasından giden adama kızdım.

Defolup gittim sonra, onu orada bırakarak.

Kendime kızdım. 

 

Alizarinden sevgilerle.....

 
Toplam blog
: 105
: 7006
Kayıt tarihi
: 27.04.07
 
 

Ereğli - Konya Gazi Lisesi (yatılı) - İstanbul Üniversitesi İşletme (İng) Fakültesi - Ressam ve A..