Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Aralık '08

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Bir ıtır çiceğinin kokusu gibi

Bir ıtır çiceğinin kokusu gibi
 

Itır’ ı bilirsiniz narin yeşil güzel kokulu bir çiçek yapraklarına dokunduğunuzda kokusunu belirgin alırsınız, bazen pembe küçük çiçeklerle karşılar sizi, memleketin her yerinde başka bir nitelikte rastlayabilirsiniz; saksıda ya da bahçede, nasıl davranırsanız ona göre gelişir. Çok sularsanız çok yorulur daha narin bir çiçek halini alır, hatta bozulur, kurtaramazsınız, bol güneş, az su ister o vakit gür ve daha güçlü bir hal alır.

Babamın Ege’den taşıdığı bir saksı da tanımıştım onu. Babamdan sonra ben devam ettirdim, bir ara üç saksıda idi şimdi tek saksıda kaldı, önceleri yaz kış nasıl davranmam gerektiğini bilemedim. Şu an da bu satırları yazarken bir haftadır onu unuttuğumu hatırladım, susuzluğa dayanıklı dilerim beni terk etmez.

Ben onun kokusunu seviyorum, sevdim bir kere, beceriksizlikten kurutursam onun kokusu bir yerlerde hep var olacak, belki bir yerlerden onu bulup yine bir saksıda çoğaltıp yaymaya çalışırım, ama baba yadigarı kendime ayırdığım bu kök dilerim beni terk etmez ..

Bak Itır'ım seni çok seviyor ve beğeniyorum, kokun her an beni alıp götüren bir güzellik, bunaldığımda yapraklarından aldığım bir nefes beni rahatlatıyor, ne olur seni unuttum diye beni terk etme, sende beni biraz sev! Var mı böyle bir şey, yuh diyor içimdeki öteki.

Onu sevmem neden umurunda olsun, o kendi doğallığında, güzelliğinde var, kokusunu sevdim diye neden beni sevsin. Ben onun kokusunu fark etmemiş olsam da var olacaktı. Beni sevmezsen seni sulamam sende beni sev denilebilir mi? Ben onu sevsem de sevmesem de başka bir yerlerde o güzel kokusunu doğaya salmaya devam edecek. Belli periyotlarla az su ve bol güneşli bir köşe sağladığımda kokusu bana yakın, onu kendime ayırmış oluyorum. Bu da insan olmanın ayrıcalığı.

Ya güzel kokulu bir insan olsaydı söz konusu olan. Bir insan kendine aittir onu kendimize ayırabilirmiyiz? Devlet destekli bir yolunu bulup evlenir kapatırız, mı? :))

Bir başka insanı biz onu seviyoruz diye bizi sevmesini şart koşamayız, sev diye sürekli taciz edemeyiz, sadece beni sev diyemeyiz. Yalnızlığımızla başa çıkamayıp seviyorum diye sürekli asılamayız.

Sevmek sevilmek nelere yol açmalı ki sevmek olsun? Geçenlerde seyrettiğim bir filmde “ ne dersin evlenmemiz eğlenceli olur mu” sorusu hoşuma gitmişti, eğlenceli zamanlar çok olmalı. Sevmek sevinç duymak, sevinç verdiğini görmek, gamzelerinde gözlerinde sesinde.. Bilmek, her durumda onun yanında olabileceğini. Onun da bilmesi her zaman sakınmadan isteyebileceğini. İşte yine de istemezsiniz son ana kadar ama bilirsiniz hep vardır. Sevmenin en azı böyle bir şey, ve beraberinde sevinçli bir şey. Bir çiçeğin saldığı koku gibi, koklansa da koklanmasa da hep var olan.

Itırı susuz bıraktım ama o ne bana gücenir, ne çekip gider, dayanır beni bırakmaz!
Sevgiyi sevinçle yaşatın, hiç karşılıksız, hoş kokusu zaten doğasında. O sırt üstü yatıp iyice gerinerek kendinizi toprağa yapıştırırken, uçsuz bucaksız gökyüzüne bakmak kadar ferahlatıcı ve derin huzur kaynağı.

 
Toplam blog
: 444
: 1284
Kayıt tarihi
: 13.09.07
 
 

MB zengin kültürel bir eksen; düşüncelerimizin buluştuğu, tartıştığımız, birbirimizi etkilediğimi..