Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mart '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bir kuyu üç hayat

Bir kuyu üç hayat
 

Yaşamda nelerle karşılaşacağımızı bilemeyiz.

Kimlerle, nasıl, ne şartlarda karşılaşacağımızıda bilemeyiz. Zorluklarda olabilir, kendiliğinden gerçekleşen güzelliklerde.

Atlata bildiğmiz zorluklar ve atlatamadığımız zorluklarda olabilir. Bazen yardımla, bazen kendi başımıza atlatmaya çalışırız bunları.

-Bu anlatacaklarımda zor ve üzücü yaşananlardan-

Zor yaşantıları içinde, hayatları bir kuyuda birleşen üç insan.

Birinin yaralı olarak, diğer ikisininde hayatlarını kaybettiği bir birleşme bu.

Birinci adam:
Yıllarca beklediği sevdiğine kavuştuktan sonra, memleketinden kalkıp gurbete çıkan ve oralarda hayvan besi çifliğinde çalışan bir adam.Çalışmakta değil aslında, hem sermayeye ortak olmak, hem bedenen çalışmak.Daha kısa sürede kalkınmak ve eksiklerini görmek için çabalama.Karısı ve on yaşındaki oğluyla beraber hayat mücadelesi.Yaşı elli olmasına rağmen, daha yaşlı gösteren, hayatın tüm yorgunluğunu bedeninde belli eden biri.Ekmek parası için, geldiği köyde kendini sevdirmiş bir insan.

İkinci adam:
En mutlu günlerinden biri olan evlilik gününde, yani düğününde kavga çıkan ve masa-sandalyelerin havada uçuştuğu, hastanelik insanların olduğu, polisin müdahale ettiği bir düğün.Böylesine bir kargaşayla başlayan düğünün ardından, çocuklarının bazılarının anne karnında, bazılarınında doğum anından hemen sonra ölmesi.Hayal kırıklığı ve üzüntüyle toprağa verilen dört çocuk.Yıllarca yurt dışında çalışmak.Arabistan ve israil gibi ülkelerde çekilen çileler.Sessiz sakin kendi halinde kırkbir yaşında bir insan.Ama herşeye rağmen yaşamak ve yaşatmak zorunda olduğu insanlar olan biri.Annesi diyaliz makinasına bağlı ve haftanın üç günü onu yaşaması için diyalize götürmesi gereken bir evlat.

Üçüncü adam:
Hayatta kalan ve halen yaşayan kişi.Üç erkek çocuğu olan, tavuk çiftliğinde çalışan, asıl evi başka yerde olup ekmek parası için gurbette olan, çelimsiz vücutlu çok sigara içen biri.

Bu üç kişinin hayatı hiç ummadıkları bir anda, karşılaştıkları bir olayla birleşir.

Yıl 1999 dur.

Marmara depreminden on gün önce.

Birinci adamın oturduğu çiftlikte beş metre genişliğinde, on metre yüksekliğinde bir kuyu vardır.Kapaklı bir kuyudur bu.Yaz ayları sıcak olduğu için, yapılan peynirler bozulmasın diye bu kuyuya konmuştur.Yirmi gün önce konan bu peynirler yenme kıvamına gelmiştir.

7 ağustos akşamı birinci adam kuyuya inmek için kapakları açtığında kuyuya girdiğinde merdivenden düşmüştür..Kapağı açtığı sırada yüzüne çarpan metan gazı, hemen zehirleyerek yere düşmesine neden olmuştur.Onu bekleyen oğlu ve eşi ne olduğunu anlamadan kahveye insanlara haber vermeye koşmuşlardır.

Kahvedekiler geldiklerinde kimse ne olduğunu anlamadan, kuyuya inmek istemişler ama yarıya kadar inip geri dönmüşlerdir.İki kişinin denemesinden sonra anlaşılmıştırki içerde gaz vardır.Ama kurtarma çabası içinde oldukları için durup hesap yapmamışlardır.Üçüncü adam direk kuyuya dalarak merdivenden aşağıya düşmüştür, onun halini gören ikinci adam onun daha sesi geldiğini anlayınca ona yardıma inmiştir.Öbürlerine göre daha genç olduğu ve sigara kullanmadığı için üçüncü adamın kurtarılmasına yardım etmiş ve dışarıya çıkartmışlardır.Böylece tekrar yaşama adım atmıştır.

İkinci adam onun kurtarılmasına yardım etmiş ama kendi hayata veda etmiştir.Kahvede akşam vakti yudumladığı çayı bile bardakta yarım kalmıştır.Kuyudan çıkarılan üçüncü adam hastaneye yetiştirilmiş ve kurtarılabilmiştir.Soluduğu gaz nedeniyle ciğerleri hasar görsede yaşamını sürdürmesine imkan vermiştir.

Hayatları sona eren adamlar arkalarında acılı insanlar bırakarak bu dünyaya veda etmişler.
Belkide kendilerinden sonra ölecek binlerce insanı görmemek için acele etmişlerdir.

Olay yaşandığında bilinmeyen ama deprem olduğunda anlaşılan bu gaz çıkışı, depremin habercisiymiş.Birçok kez inilen kuyuda hiç olmayan gaz birden kuyuyu kaplamış ve haber vermiştir.Ama bunun bilinci olmadığı için insanlar hiç birşey anlamamıştır.

Bu olaydan ongün sonra Marmara depremi gerçekleşmiş ve binlerce vatandaşımız yaşamını yitirmiştir.Buda insanlara kuyuda biriken gazın neden biriktiğinin cevabını vermiştir.

Depremden kaçmamız imkansız, ama şartlarımızı iyileştirmek, daha fazla acılar yaşamamak için bilinçlenmek zorundayız.Depremin değil binaların canlıları öldürdüğünü kabullenmeliyiz.

Tüm ölenlere rahmet, yakınlarına sabırlar dilerim.Üzerinden nekadar zaman geçerse geçsin, unutulmayacaktır.

Teşekkürler.Sevgiler

 
Toplam blog
: 42
: 2143
Kayıt tarihi
: 04.02.08
 
 

Hayat yolculuğunda karşılaştığımız, yaşama dair bizi mutlu ve mutsuz eden tüm olayları paylaşmak. Bi..