Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Eylül '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Bir masalmış geçen yıllar

Bir masalmış geçen yıllar
 

Bildiğimiz, duyduğumuz, uydurduğumuz tüm masallar

“bir zamanlar”

Diye başlar bilirsiniz.

Bir başkasının ya da başkalarının yaşanmışlıkları ezbere anlatılır bir ağızdan ve yine bi dolu sevimli küçük kulak kendinden geçe geçe dinler o yaşanmış varsayılan hayat öykülerini özene bözene. Sonra o masalları dinleyen küçük kulaklar, büyür, büyür, büyür…

Bütün masallara kapanıncaya dek büyür.

Anlatıcı ağızlar mı? Onlar da zamanla öyle şekil değiştirir, öyle şekil değiştirir ki kendi hayatından, diğer hayatlardan örnekler verinceye kadar demem ona realist bir ağız oluncaya kadar değişir.

Yıllar geçer masallar anlatıcıların ağzında eriyip kaybolur. O çocuk kulaklar kendi masalına sağırdır artık evren ayağa kalksa nafile.

Şeffaflıklarıyla kıymetli oyun arkadaşları boyuna ve sadece “ben” diyen iş adamları olmuştur artık.

Vakit pamuk şeker mi yoksa uçan balon mu almalı hangisi yüzümü daha çok güldürür vakti değildir. Vakit meslek seçme, eş bulma, evler, arabalar alma ihtiyacı doyurma vaktidir.

Sahi bütün insanlar bu kadar çabuk mu büyür? Böyle hızlı mı sağırlaşır kendi masalına?

Bir kısırdöngü müdür anlamak için sabah akşam kendimizi paralayıp, didinip durduğumuz bu düzen yoksa?

Farklı yüzlerde benzer tepkiler, benzer kaygılar. O yüzlerin ardında büyümekten yakınan

her an ağlamaklı çocuk gölgeleri.

Hoşnut muyuz bu giderek özümüzden gitmelerden?

Nasıl bir büyümektir, ne itici bir gerçektir bu insan olma serüveni.

Yıllar geçiyor yalnızca geçmekle kalsa iyi, yıllar alıp götürüyor da.

Ve İnsanlar yıllar geçtikçe daha çok mutsuz oluyor ama daha da çok plan yapıyorlar adeta.

Risk almaktan şiddetle kaçmayı öğreniyor, kalabalıkları mı arıyor yana yana ne?

Şımarmanın çocuklara-çocukluğa yaraşır bir karakter özelliği olduğu durumunu sindirip inadına olgun, ciddi, efendi, sakin, ağır ne varsa söylenebilecek ayıp diye nitelendirilmeyen o yapay hallere mi bürünüyor?

Yıllar geçtikçe gitmelere yüklenen sorumluluğun verdiği rahatsızlığa yenilip, kalmanın

“ben gerekeni yaptım, kaldım”

Lüksünü, rahatlığını mı seçiyor.

Hiç bitmeyecek keşkeleri ve beni affetleri arşivlenmekten kurtulamıyor mu?

Yıllar geçtikçe daha dikkatli ama daha mı çok tedirgin olunuyor?

Daha çok okuyor da daha az konuşuyor, daha az biliyor, daha çok kuşku duyuyor.

Daha az ağlıyor belki ama daha mı çok üzülüyor ne insan sahip olamadıkları için?

Bencilliğini kamufle ediyor da dürüstlüğünden ödün veriyor.

Gururlu olmayı marifet biliyor da vefasızlığının farkına varamıyor.

Alabildiğine tercihler yapıyor, sınırlar çiziyor, ölçütler belirliyor.

kendi alanım diyor sonra bunca vazgeçmişliğini, bunca ardında bıraktıklarını düşünmeksizin kendi becerim.

Bu bir kaba sığdırabileceği birikimine.

Oysa masallarda mucizelere inanmanın kalbimize iyi geldiği bilgisi, o his hala içimizde.

İnanmak ya da mucize ne fark eder ki biri mevcut olsa kafi bu kasvetli havadan ötelere atmak için paslı, nemli, uyuşmuş ve ne yazık ki yasta olan ruhlarımızı.

Ha bir de bavulunuz olmalı tabi inandıklarınızı yaşamak, yaşadıklarınızı aktarmak için bazen gitmeniz gerekebilir çünkü.

O pek çok değer verdiğiniz siz;

Yaşadıklarınıza ve yaşananlara karşı mübalasız esnek durursanız, dünyanın eskitilmemiş hatta kullanılmamış bir düzlük olduğunu kavramakta geç kalmayacaksınız.

Başka yüzler, duyulası sesler, kurulabilmesi mümkün olaganüstü tatlarda ilişkiler, ışıkları ve renkli insan nüfusuyla sizi cezbeden nice sokaklar olduğunu göreceksiniz.

Görecek ve bu şevkle devam etmek isteyeceksiniz yolunuza.

Merhamet ve adaletli oluşunuz aydınlatacak yollarınızı uzun yürüyüşleriniz boyunca.

Bir tek kendinize değil, diğerlerine de hata yapma (insan olma) payı bırakmanın,

Hissettiğiniz gibi davranmakla beraber hissettirebilmenin de verdiği o tarifi imkansız iç huzuruyla yürüyeceksiniz…

Bütün geçirdiğiniz zamanlar iyi geçirilmiş, faydalı zamanlar olsun,

Bir gün elinizde kalan yaprak sayısının sizi düş kırıklığına uğratmaması dileğimle.

Aylin aslan

 
Toplam blog
: 15
: 1748
Kayıt tarihi
: 25.08.07
 
 

29.01.1983 Adana doğumluyum. Çocukluğumun geçtiği fakat çok net hatırlamadığım pek de sevemediğim bi..