- Kategori
- Mizah
Bir musibet, bin nasihattan iyidir

Bizim Boncuk anı dinlemeye bayılır. "O da kim? " diyenler olabilir. MB’nin en komik yazarı diyebilirim. Diğer mizahçılar alınmasın lütfen. Ali Gülcü yaşamıma girdiğinden beri pozitiflik sınırlarım genişledi. Tanımayan varsa, yazılarını okumamış biri mutlaka gidip sayfasına okumalılar. Hak vereceklerdir.
Neyse; Geçen gün yine allem etti kalem etti konuyu benim müzisyenlik günlerime getirip "Abi başının belaya girdiği bir olay var mıydı? " diye sordu boncuk. (Haa! Bu arada gözleri Nazımın dev’i. O nedenle boncuk diyoruz.) 70’li yılların ikinci yarısı sözünü ettiği yıllar. 16-17 yaşlarındayım müzisyenliğe başladığımda ve anlattım bir iki tanesini. Yarıldı gülmekten. "Abi ne olur bunu yazayım" dedi. Onun hatırını kırmaktansa kafasını kırmayı yeğlerim. "Olur" dedim.
Az önce başlamış yazıyı yazmaya. msn den bir mesaj
- abiiii
- efendim çocuğum?
- Yaa sen anlatırken çok güldüm ama yazarken hüzünlendim. Bunu sen tamamla.
- Neyi?
- Senin Tanju Okan şarkısı olayını
- Neden?
- Şarkı çok dokundu be abi.
- Ehh! Gönder bari…
Şimdi buradan sonrası bold olan kısımlar boncuğun yazdığı bölüm:
["Barlarda şarkı söylüyorum. "Bar" dediysem şimdiki barlar gelmesin aklınıza, alkollü çay bahçeleri, o zamanlar çay bahçelerinde bira serbest.
Tahta masalar, tahta iskemleler. Rengarenk masa örtüleri..
Alüminyum, reklamlı kül tablaları
Benim göğüs bağır açık, saçlar uzun, gömlek yakaları omuzlarda, pantolonlar İspanyol.
O dönem renkli fotoğraf yok.
Bu yüzden tüm anılarım siyah beyaz.Şimdilerde çoğu sararmış..
Neyse be...
Sesimde güzel o zaman, Arkadaşlarla bir orkestra kurduk, solist başladım, bas çalıp söyledim, davul çalıp söyledim..
Büyükçekmece de bir çay bahçesindeyiz. Linda
Tüm masalar dolu.
Tüm yüzler gülüyor.
Cem karacadan, Üç hürel’den, , Erkin Koray’dan söylüyoruz.
Tanju Okan’ın bir şarkısı var. "Le Meteque"in Türkçe versiyonu..
"Hasret"
Dur bakalım sözlerini anımsıyabilecekmiyim..."]
Deyip şarkı sözlerini yazmaya başlamış ve dağılmış bizim boncuk.
[Bu akşam çok efkârlıyım
Kalbim neden kan ağlıyor
Bunu bir bilsen sevgilim
Güneş solgun gündüz gece
İçimde sen bir bilmece
Izdırabı heceliyor
Sensiz yalnız sensiz içim
Gözyaşlarım yağmur gibi
Yanağımı ıslatıyor
Kollarım bekliyor seni
Öpsem öpsem ellerini
Yine de sana hasretim ]
Bu şarkı bir çok insanda hüzün dalgaları oluşturur. Anlaşılan Ali’de de aynı oldu.. [ Reyhaaaann…( Ali’nin bitanecik sevgilisidir kendisi) bu ne aşk be anacım! Maşallah… Allahım korusun kem gözlerden] Neyse biz konumuza dönelim..
Büyükçekmece’de Linda çay bahçesi’nde çalıyoruz hafta sonları. Sol yakın masalardan birinde muhteşem bir güzellik oturuyor. Fırtına saçlarından başka net görebildiğim bir yeri yok. Programa başladığımızdan beri gözümü ondan alamıyorum. Yanındaki gençler uyuz olmaya başladılar bile. Şarkılar ardı ardına geliyor. Arada bir soluklanıyoruz, bir alkış tufanı kopuyor. Onun da gözleri bende. Belli ki etkilendi benim kadar. Bir ara "Adres" diyor, ellerini ağzının yanlarına siper yaparak. İçim bir hoş oluyor. " tamam diyorum adresi istedi, mektup yazacak" Eeee.. o zamanlar böyle cep telefonu nerdeeee!.. Manyatolu telefonlar var. Telefonun yanında minik bir kol, çeviriyorsunuz kolu, karşınıza santral memuresi çıkıyor ve görüşmek istediğiniz numarayı söylüyorsunuz o bağlıyor size…
İki- üç kez daha ellerini ağız kenarına dayayarak ADREEEESSS diye seslendi. Başımla tamam yapıp ilk dinlenme arasında adresimi yazıp minik bir pusulaya, vermek için masasına yanaştım. Masadakilere selam verdim. Kızın yüzünü yakından gördüm o an. Aman Allah’ım ay parçası. Pusulayı onun bacaklarının üzerine bıraktım. Çaktırmamam gerekiyor ya masadakilere..Uyanık delikanlıyız ya! Kız " Bu ne? " diye sorup pusulayı açmasın mı uluorta!
-Nedir bu?
-Adres istemiştin ya onu yazdım.
Bir kahkaha tufanına tutuldu kız. Ben ve masadakiler şaşkınız. Masada ki delikanlılar bir gariplik sezdiler ama kızın gülmesinden dolayı bana dokunmuyorlar.
-Arkadaşım ben senden Adres istemedim ki... Hasret şarkısını istedim. Tanju Okan’ın Hasret şarkısı...
Bu sözün üzerine masadaki üç delikanlı üzerime çullanıp bir iki tokat ve tekme salladı. Ortalık bir anda savaş alanına döndü ve bizim Linda Çay bahçesinde çaldığımız son gece oldu.
Sonrasında mı?
Bir daha gerçekten adres isteyenlere bile " Yooookk benim adresim yok. Çadırda göçebeyim" diyerek adres vermedim.."Bir musibet, bin nasihattan iyidir..." diyen atalarımızı saygı ile anıyorum..
İlahi boncuğum bunu da yazdırdın ya bana... Sen çok yaşa emi! Sağlıkla ve Reyhanla...