- Kategori
- Müzik
Bir program dinledim. Eski Tüfekler, yeni kuşaklar

Bugün terasta oturmuş kuşlarımı dinliyordum gene. Mayıs ayı ortasına kadar şakıyor kuşlarım, daha sonra ise bu kadar neşeli, güçlü değil sesleri. İnanılmaz bir senfoni var şu dönemde ağaçlarda.
Bir ara bir kahve yapmak için eve girdim ve televizyonda çok tanıdık bir müziğe rastladım. Dikkatle dinleyince İtzhak Perlman'ın bestesi Shindler'in Listesi adlı eseri hemen tanıdım. Nasıl tanımam. Kızım Burcu Göker'in 2007 yılında Kadir Has Üniversitesi Konserinde bis parçası olarak dinlemiştim ilk. Pek dinlediğim de söylenemez ya..Ağlamaktan fırsat bulduğum kadarı ile duymaya çalışmıştım.Daha sonra bir çok kez dinledim Burcu'dan..
İşte bu güzel ezgiler beni terastaki kuşların senfonisinden koparıp eve hapsetti. Dinlerken dikkat ettim, televizyonda çalmıyordu bu parça. Meğer eşim televizyonda radio kanallarını ayarlamış.
Oturup kaldım televizyon başında. TRT 3 de cumartesi günleri yayınlanan 'Eski tüfekler, yeni kuşaklar 'adlı bir müzik programı imiş. İlk defa dinlediğim bu program beni büyüledi. Eski film müziklerini filimlerden kısaca bahsederek tatlı bir sohbet havasında anlatıyordu Elif Petek Arıkkan ve Gürsel Öztürk.
Program ilerledikçe Burcu'nun İzmir Adnan Saygun Sanat Merkezi konserinde çaldığı Kadın Kokusu adlı filmin unutulmaz tangosunu i İtzhak Perlman'dan dinledim. Orkestrayı John Williams yönetiyordu. Bana çok tanıdık gelen bu isimleri duyunca eski dostlarıma rastlamış gibi oldum. Burcu Juliard'da Perlmanı tanımış ve çalışmıştı bir süre. John Williams ise Burcu'nun çok çaldığı bir çok film müziğinin besteci idi.
Program ilerledikçe gözlerimden süzülen yaşları tutamamaya başladım. Bütün bu müzikler bana aylardır görmediğim, çok uzaklardaki yavrumu anımsatıyordu. Onu ve onunla yaşadığımız güzel günleri. Siz hiç müziğin özlendiğini duydunuz mu?.İnsan insanı özler, kokusunu özler, sesini özler ama müziğini özler mi.? İşte ben Burcu'nun müziğini çok özlediğimi fark ettim bu programda. Bir daha belki ne zaman duyacağımın belli olmadığı veya belki de hiç duyamayacağım Burcu Göker'in kemanının sesini özledim.
Program sona doğru çok sevdiğim Mary Popins filminin şirin ve mutlu müziği ile devam etti. Daha sonra Kwai Köprüsü filminin müziği beni 1963 yılına aldı taşıdı. Erenköy Lisesinden mezuniyet törenimizde beyaz tuvaletlerimiz içinde okulun mor salkımlarla dolu bahçesinde yürüyüşümüz aklıma geldi.
Bütün bunları düşününce nasıl ağlamam. Bir yandan da eşime gözyaşlarımı göstermemeye çalışıyordum ağlarken. Ne olur ne olmaz belki bana deli der ağladığımı görünce.
Beni kah mutluluğa, kah özleme, kah hüzne gark eden program bitince her hafta aynı saatlerde radio başında olmaya söz verdim kendi kendime.
Keşke dedim bir de 'Beni de alın ne olur koynunuza hatıralar'şarkı çalsaydı sonunda. Hani şu Selahattin Pınar'ın hisar buselik bestesi.
Şaka, şaka. Ne işi var Türk Sanat Müziği parçasının Film Müzikleri arasında. Benim hissiyatıma uyuyor diye....