Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mart '09

 
Kategori
Edebiyat
 

Bir varmış bir yokmuş

Bir varmış bir yokmuş
 

Bir varmış, bir yokmuş... Var olan bir yerde pek bir şey olmazmış. Pek bir şeyin olmadığı yerde olan insanlar başka yerlerde nelerin olduğunu merak edermiş. Bir gün birisi başka yerde olan bir şeyi anlatmış. Herkes dikkatle dinlemiş, onlar da bunu duymayan kişilere anlatmış. Konular değişmiş zamana göre ama dinleme, dinletme isteği kalmış. Öyküler, efsaneler işte böyle doğmuş.

İnsanlar kendilerini farkına vardıktan sonra hep bir merak içinde olmuş, etrafındakileri anlamlandırmaya çalışmış. Örneğin ilk zamanlarda güneşin nasıl ve niye doğduğuna bir anlam verilmeye çalışılmış ve ona bir hikaye uydurulmuş. Bunun gibi mana çabalarıyla mitolojik öyküler doğmuş. Göçebe, savaşçı toplumlarda kahramanlık; gençler arasında aşk hikayeleri anlatılmış. Soğuk kış gecelerinde nineler, dedeler ailelerini dinlemeyip uzaklara giden çocukların başına nelerin geldiğini anlatmış torunlarına sobalarının yanında.

Bir zaman gelmiş ki insanlar değişmiş. Çocuklar artık ninelerinin, dedelerinin anlattıklarını dinlemez, onlara inanmaz olmuş. Göz önünde yaşanıyormuş her şey: savaşlar, yalanlar, ihanetler... Zaten artık dinlenilmiyormuş, okunuyormuş ama anlatılanlar kısa, kahramanlar inandırıcılıktan uzak olmuş. İnsanlar artık kendileri gibi olan insanların neler yaşadıklarını, hissettiklerini okumak istiyormuş. Ya da kendi gibi olmayan ama olmak istediklerini. Öyle değil midir zaten, insan okuduğu kişinin yerine koymaz mı kendisini? Bir romanda filozof olursun, bir romanda doktor... Başka nasıl bir fahişenin hissettiklerini hissedebilirsin ki? Okurken kendi hayatının içine okurken tanıdığın kişi sayısı kadar hayat sokarsın. Onlarla sevinir, onlarla ağlarsın. Zaten bir romanın en büyük başarısı kişilerinin inandırıcı olmasıdır.

Her dönem farklı olaylar, farklı fikirler ön plandadır. Romanlarda insanların dini merkezli yaşam tarzından uzaklaştıktan sonra sorguladıkları, savaş ve kurtuluş dönemlerde milliyetçilik duygusunun öne çıktığı, insanın kendine döndüğü; duygularını, düşüncelerini anlattığı dönemler olmuştur. Romanlar dönemin özelliklerini yansıttıkları gibi eleştiri niteliği de taşır ki bu durum romancıyı zor durumda da bırakabilir.

Yıllar geçecek, dünya değişecek. Dünyadaki olaylar bazen farklı bazen de sadece kişilerin değiştiği tekrarlardan ibaret olacak. Çok şey söylenecek, anlatılacak, eleştirilecek; çok şeyden şikayet edilecek. İnsan oldukça yaşanmışlıklar, insanın hayalgücü olacak ve bunlar oldukça da hikayeler, romanlar sonsuz dek yaratılacak.

 
Toplam blog
: 4
: 546
Kayıt tarihi
: 21.02.09
 
 

1986 İstanbul doğumluyum. Marmara Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı öğrencisiyim. İnsanları seven..