- Kategori
- Genel Sağlık
Bitmeyen tartışma; kolesterol ve kolesterol düşürücü ilaçlar-3; Ee, buna ne diyeceksiniz bakalım?
Kolesterol ve kolesterol düşürücü ilaçlarla ilgili endişeleri incelemeye devam ediyoruz. Ne tesadüftir ki ağustos 2012 tarihinde yaklaşık 170 bin hastanın 5 yıllık takip sonuçlarını kapsayan bir metaanaliz yine Lancet dergisinde yayınladı. Bu “toplama” çalışmada statin denilen kolesterol düşürücü ilaçların sadece bilinen kalp hastalığı olan yüksek riskli hastalarda değil, aynı şekilde düşük riskteki hastalarda da kalp krizi ve felç geçirmeyi önlemede yüksek riskli hastalara sağladığı risk azaltımını sağladıkları, buna mukabil gözlenen yan etkilerin sağlanan getiri yanında tolere edilebilecek düzeyde olduğu ortaya kondu. Bu çalışma ile ilgili belki ayrı bir yazı hazırlarım. Ancak metaanalizin ne medyada ne de “özgür kolesterol ordusu” neferleri arasında dile getirilmediğinin, en azından şu ana dek, altını çizip yorumu sizlere bırakayım. Eğer bu metaanalizde kolesterol düşürücü ilaçların aleyhine bir sonuç çıksaydı şimdi mikrofonlar ve kameralar önünde bu ordunun askerlerinin muzaffer mülakatlarını, satılmış ve aldatılmış meslektaşlarının mahcubiyetini dinliyor olacaktık.
Biz yolumuza devam edelim;
6)Kolesterol düşürücü ilaçlar zehir midir? Yan etkileri gerçekten de o kadar fazla mıdır? Yaklaşık 30 yıldan beri dünya üzerinde farklı ülkelerde milyonların kullandığı ilaçlara dair yapılan gözlemlerde bu ilaçların kayda değer yan etkileri olmadığı, iyi tolere edildikleri ortaya çıkmıştır. Zaten günümüzde bilgi akışının ne ölçüde kolaylaştığını düşünürsek aksini iddia etmek, ciddi yan etkilerin, ilaç firmalarınca, “satın alınmış” hekimlerce hasır altı edildiğini düşünmek, bana göre en basitinden haddini aşmış bir kuşkuculuktur. Eğer statinler dünyada birkaç yüzbin kişinin kullandığı, ender görülen hastalıklarda tedavi sağlayan bir ilaç grubu olsaydı böyle bir kuşkuda haklılık payı olabileceğini düşünebilirdim. Ama milyonlar ve uzun yıllara yayılan bir kullanım olduğunda, hele serbest piyasa ekonomisinin etkisini gösterdiği sağlık alanında, böylesine büyük bir sırrın saklanamayacağını, bunu en başta ilaç parasını ödeyen sigortaların ve tabii ki kamusal sağlık organizasyonlarının deşifre edeceğini düşünüyorum. Aksine düşünüyorsanız Elvis Presley’in de halen ayda yaşadığına, Saddam’ın aslında dublörünün asıldığına, aya hiç gidilmediğine de inanabilirsiniz. İşin ciddi kısmına dönüp de statinlerin yan etkilerine geldiğimizde, bunların içinde en ünlüsünün karaciğer hasarı olduğunu görüyoruz. Bana yansıyan endişeler karaciğer üzerinde odaklansa da yapılan çalışmalar ve şahsi gözlemim de statinlerin karaciğer üzerinde endişe yaratacak bir olumsuz etki yaratmadığıdır. Bir kişinin sırf statin aldı diye ciddi bir karaciğer hastalığına yakalanma ihtimali gözardı edilecek düzeyde düşüktür. Eğer zaten ciddi bir karaciğer hastalığı varsa statin kullanımı sakıncalıdır, böyle bir durumda da bu ilaç hekiminiz tarafından önerilmeyecektir. Statin kullanımında zaman zaman karaciğer enzimlerinde hafif yükselmeler görülse de bu ilacı terk ettirecek düzeye ulaşmaz. Tam tersi özellikle şişmanlık ve kolesterol yüksekliği zemininde husule gelen karaciğer yağlanmalarında, statin kullanımı ile karaciğer enzim değerlerinin normalleştiğini müşahade ediyoruz. Toplumda karaciğer ile ilgili endişeler statin kullanımında ön plana çıksa da hekim olarak bizim için en önemli yan etki akut meydana gelen böbrek yetmezliği’dir. Ancak bu korktuğumuz yan etki de ancak istisnai olarak karşımıza çıkmaktadır. Yapılan bir gözlemde statin kullanan 37396 kişide her yıl için 7 akut böbrek yetmezliği vakası gelişirken karşılaştırma için alınan ve statin kullanmayan 99935 kişilik grupta da her yıl 3 kişide böbrek yetmezliği geliştiği saptanmış ve arada istatiksel açıdan anlam farkı bulunmamıştır. Son yıllarda hastalarımız arasında popülarite bulmuş bir başka yan etki de statinlerin yaptığı kas ağrılarıdır. Gerçekten de statinler kimi zaman CK dediğimiz kas enzimlerini de yükselterek kas ağrılarına yol açmaktadır. Nadiren de olsa bu durumlarda ilaç kullanmayı terk ettiğimiz olmakta. Ancak CK enziminde yükselme olmaksızın gelişen kas ağrılarının statine bağlı olup olmadığı hususunu objektif bir şekilde değerlendirmek mümkün olmamaktadır. Statinler özellikle bacak üst kasımlarında ağrı-kuvvet kaybına yol açabilirler. Ancak özellikle bu yan etkiyi duyan, prospektüsten okuyan hastalarımızın aylar hatta yıllardır kullandıkları ilacın birden bire kas ağrısı yaptığını, sırtda, kolda ağrılar yarattığını, ilacın kesilmesi ile ağrının geçtiği ama sonraki visitlerde ilaç kullanılmamasına rağmen yine aynı ağrılardan muzdarip olunduğunu içeren ifadeleri ile karşı karşıya kaldığımızda, aslında ilacın masum olduğunu, zaten baştan ilaç kullanımına sıcak olmayan hastamızın sübjektif değerlendirmesi ile bir yerde yakınmaya sebep bulma konusunda kolaya kaçtığını anlayabiliyoruz. Benzer bir durumu statin kullanan ve cinsel istek konusunda muzdarip olduğunu açıklayan erkek hastalarımızda görüyoruz. Bazen bu konuda yakınması bile olmadan ilacın cinsel isteğe olumsuz etki yapabildiğini duyan hastalarımız, tabii ki bu Türk erkeklerinin tamamı oluyor, ilacı kullanmak istemiyor. Buradaki problem, hemen hepsi göbekli olan, göbekteki yağ vücudun ürettiği testeronun östrojene yani kadınlık hormonuna dönüşmesine yol açıp zaten erkeğin cinsel performansını aşağıya çekiyor, sigara içen, egzersiz yapmayan, stres içinde bunalan, depresyonda olan bir insanda tüm bu olumsuzlukların etkisi içinden statinin payını nasıl çekip çıkartabilirsiniz ki? Tabii hastalarımız sigarayı bırakmak ya da göbeklerini eritmektense tüm suçu statine yükleyip yine kolaya kaçmayı tercih ediyorlar ama yine biz dostunuz olduğumuz için “acıyı” söylemek durumundayız. Kolesterol düşürücü ilaçların yarattığı kas ağrısı, cinsel performans üzerine olan olumsuz etki gibi yan etkilerin kalıcı olmadığını, ilaç kesildikten sonra günler içinde ortadan kalktığını bildirip aranızda bu konularda muzdarip olanlar varsa gönüllerini rahatlatmak isterim. Konuyu bugün için statinlerin sağladığı olumlu etkiyi verebilecek alternatif bir ilaç grubunun ya da pratik uygulamanın olmadığını vurgulayarak statin kullanımı ile ilgili şu örnekle bitirmek istiyorum. Bir uçaktasınız ve uçak düşüyor. Size bir paraşüt getirip takıyorum ve anlatıyorum; uçaktan atlayın, 10’a kadar sayıp sağ ipi çekin. Paraşüt açmazsa sol ipi açın, yine açmazsa dua etmeye başlayın. Siz de diyorsunuz ki, iyi ama ben paraşüt eğitimi almadım. Sizin bu anlattığınız kadarı ile atlarsam yere inişte bir yerimi kırma, zedeleme ihtimali var ve atlamak istemiyorum. Doğru haklısınız, yere inerken bir travma yaşayabilirsiniz ama çok kuvvetle muhtemel hayatta kalırsınız. Eğer uçakta kalırsanız mucize olmazsa öleceksiniz ve benim size önerebileceğim , yaşamınızı en fazla kurtarmaya yaracayacak tek şey paraşütünüz…..Tedaviniz ve bunun içinde yer alan statin sizin paraşütünüz…
7)Statine alternatif var mı? Ne yazık ki tıp teknolojisinin bugün için size statine karşı önerebileceği bir alternatif bulunmuyor. Sonuç itibarı ile statin ya kullanılacak ya da kullanılmayacak. Eğer kullanılmayacak ise bu ilacın sağladığı faydayı da gözden çıkarmış olacaksınız. Diet ve egzersiz kolestrolü düşürmek için alternatif olabilir mi? Tabii ki evet. Şunu baştan söyleyelim, hayat boyu uygulayacağınız sağlıklı bir beslenme rejimi ve spor ile hayat boyu kullanacağınız statin tedavisini tarttığınızda beslenme rejimi ve sporun ağırlığının statinin ağırlığının çok ötesinde fazla olduğunu görürsünüz. Ancak burada böyle bir disiplini, hele belli bir zaman dilimi için değil, ilahi nihayet uygulamaya hazır olup olmadığınızı sorgulamanız lazım. Bir başka üzerinde durulacak hususta LDL dediğimiz kötü huylu kolesterol. LDL’ye kötü huylu kolesterol diyoruz çünkü damar tıkanmasında en etkili olan kolesterol tipinin bu olduğunu düşünüyoruz. LDL kolesterol beslenme rejimi ve egzersizden az etkileniyor. Çünkü LDL vücut tarafından da yapılıyor. Öyle ki bu yüzden çok dengeli beslenen zayıf bir kişide yüksek LDL tam tersi kötü beslenen ve şişman bir kişide düşük LDL değerleri ile karşı karşıya kalabiliyorusunuz. İstatistiki olarak beslenme tasarrufları ve egzersiz yaparak LDL’yi en iyi ihtimalle %30 oranda düşürebiliyorsunuz. Bu oran başlangıç LDL değerleri yüksek olan kişilerde hedef değere inmeyi imkansız kılıyor. İşte o zaman esas etkileri LDL üzerine olan statin dediğimiz kolesterol düşürücü ilaçlar devreye giriyor. Bunun dışında bilinen kalp ve damar hastalığı varlığında, ya da diabet gibi damar hastalığı gelişimi açısından yüksek risk yaratan durumların varlığında, statinlerin kolesterol düşürme dışındaki diğer mekanizmalarla damarı açık tutma marifetlerine, başka unsurlarla ulaşamadığımızı da hatırlatmak isterim. Hastalarımızın statin kullanmama uğruna sarıldıkları bazı “herbal” maddelerin cüzi de olsa değerleri vardır. Kekik suyu, keten tohumu, sirke ve limon suyu gibi maddelerin makul ölçüde tüketilmesi zararlı olmayabilir. Ancak bunların etkisi statinlerle kıyaslanmamıştır. Bu yüzden alternatif olarak sunulmaları ürün pazarlama adına hastaların statinlerle ilgili endişelerinin sömürülmesinden başka bir şey de değildir. Yine ceviz , fındık gibi doymamış yağ asitlerinin kolesterolün yarattığı tehditin bertaraf edilmesindeki rolünü biz hekimler de gayet iyi biliyoruz ve sizlere bunların makul ölçülerde tüketmenizi öneriyoruz. Ancak bir takım büyücüvari ritüeller yaratarak doğal gıdaların sanki olduklarından farklı bir şekle sokularak daha faydalı olacağı düşüncesine kanılmasını da hayretle karşılıyoruz. Mesela niye cevizi suda bekletip ertesi gün bu acı suyu önce içip sonra cevizi tüketiyorsunuz? Cevizi yiyin, çok faydalı. Onu yediğinizde zaten mide özsuyu tarafından sindirilecek. Niye sabaha kadar suda bekletip orada üreyen binlerce bakteriyi de vücudunuza katıyorsunuz? Ya da sarımsağı taze taze yemeklerinize koyup tüketmek, antioksidan etkisinden istifade etmek varken, niye onu limon suyunda günlerce bekletip hem etkisinin yitip gitmesini, hem o iğrenç taddaki şeyle kendinize eziyet çektirmeyi , yine hijyeni bozulmuş mayinin içindeki mikropları kendi elinizle vücudunuza boca etmeyi seçiyorsunuz? Yeşil yapraklı sebzeler B12 ve folik asid vitaminlerinden zengin, bunlar homosistein üzerinden damarlarınız için faydalı. Ama onları blendırdan geçirip “yeşil iksir” yarattığınızda bu karışım işlem görmemişinden daha faydalı mı oluyor sanıyorsunuz? Hadi daha ileri gidelim, o iksire kuş mu konuyor? Bana göre bunlar hep ilgi ve dikkat çekmek, doğal, sıradan olanı farklı göstermek için ritüeller yaratıp göz boyamaya yönelik uygulamalar. Bu sayede 15-20 liralık statinleri almak yerine 80-100 liralık doğal olduğu iddia edilen aslında ne olduğu bilinmeyen, denetimsiz ürünler pazarlanabiliyor ya da bazı meslektaşlarımızın bilinirliliği artıyor……
Aslında belki anlatılacak çok şey, aktarılacak çok öykü var. Eğer kolesterole yönelik spekülasyonlar bitmezse ben de kendi adıma bunları sizle paylaşmaya devam ederim. Ama sanırım pek çoğumuz için kolesterol ve kolesterol düşürücü ilaç konusu artık kabak tadı verdi. Görüştüğünüz hekim biraz da sinirli bir şekilde konuyu kapatıyorsa bilin ki ya o da bu tartışmayı günde 10 kez yaşamaktan bunalmıştır ya da SGK’nın mevzuatını sizin sağlığınıza uyarlamaya çalışmaktan sıkılmıştır. Sonuçta her koyun kendi bacağından asılıyor, siz sizin mantığınıza, entellektüelliğinize hitap eden seçeneği benimseyin. Ama ilaç kullanmak istemiyorsanız, en azından şu anki bilgilerimiz ışığında, bunu şahsi kararınız yapın, bizi dahil etmeyin….
Ben hepimize şu veya bu şekilde elde edilmiş sağlıklı bir hayat diliyorum.