Biyolojik savaş ve minik askerleri (Kötü sicil)

Daha 1900 yılında Filipinler'deki bir doktor, savaş esirlerine "veba mikrobu" aşılayarak etkilerini incelemiş, ayrıca 29 esiri de "beriberi" konusunda üzerlerinde araştırma yapmak için kandırmış. Anlayacağınız I.Dünya Savaşı, bu biyolojik savaşçıların kullanılması için biçilmez kaftan. Şimdi ben şöyle desem "Amerika biyolojik silahla vereceği maksimum zararı ölçmeye çalşmıştır." desem hak verir misiniz. Herşey beklenir bu ırktan.

SIPRI(Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsü) raporlarına göre ;

Almanya, İtalya cephesine kolera, Rusya cephesinde de vebayı kullanmış. Daha sonra, ruam ve şarbon gibi hayvanlardan insanlara da rahalıkla bulaşabilen virüsleri 1916'da Romanya cephesinde kullanmış. Daha sonra Osmanlı donanması içersindeki bazı subaylar yardımıyla Irak cephesinde de kullanılmış.

Cenevre Protokolü imzalandıktan sonra II.Dünya savaşı patlak verince protokoldeki sözlerin hepsi unutulmuş. İlk hareketlenenler Amerikalı'lar ve Japon'lar olmuş. Bu açıdan bakarsak 1931 yılı biyolojik açıdan bir dönüm noktasını beraberinde getirmiştir.

Cornelius adında biri deneklere kanser hücreleri bulaştırmaya başlamıştı. Bu insanlık dışıydı ve her türlü korkutmaya rağmen Cornelius etkilenmedi. Doktor, Panama kanal bölgesinde "Biyolojik Savaş biriminde" burayı kurmakla görevlendirilmiş.

Buradaki silahlar inanılmaz korkunçmuş;

Kabuklu deniz hayvanlarının zehri,

kobra zehri,

şarbon,

ensefalit(Bu beyinde iltihap yaratır.),

verem,

brusella,

frengi ve

sıtma.

Bu birim savaş hazırlığı bahanesiyle 600 sivilin 400'üne sıtma, 200'üne frengi mikrobu aşılamış.