Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ekim '10

 
Kategori
Güncel
 

Biz bu filmi izlememiş miydik?

İki büyük partimiz el ele vererek sözde üniversitelerde türbanı serbest bırakmak için iş birliği yaptılar. Sözde diyorum. Çünkü…

Bu süreç başladığında zaten üniversiteyle sınırlı kalmayacaktır.

Her iki partimiz de büyük bir aymazlık içinde Devrim Kanunları’na aykırı olarak, toplumda dinsel ve mezhepsel bölünmeyi ön plana çıkaran bir kıyafete izin verdi.
Aslında bu süreçte çok fazla tartışmaya da gerek yoktur ve yapılan uygulama açıkça devrim kanunlarına aykırıdır.

Şimdi bazıları hemen söylenecek ve diyecekler ki kamuda yok ki sadece üniversitelerde serbest bırakıldı.

Aslına bakarsanız kazın ayağı öyle değil, özel hayatın dışındaki her yer kamu alanı olup devletin müdahale yetkisi içindedir.

Özel hayat ise sadece ve sadece evin içidir.

Toplumda dinsel ve etnik kıyafetleri özgür bırakmak bir süre sonra neredeyse hemen herkesin kendini bu tür kıyafet ve sembollerle ifade etmesini getirir ki bu da toplumsal barışımızı yakından ilgilendirir.

Dolayısıyla hiç kimseye toplumu dinsel kutuplaştırma özgürlüğü verilemez, verilmesi ateşle oynamaktır.

Elbette hepsi bu kadar değil,

Şimdi gelelim filmin devamına. üniversitelerde türbana serbestlik tam olarak sağlanınca, bu kez liseli kızlarımız adım adım okullarda faaliyet göstermeye başlayacak…

Ve üstelik haklı olarak da diyecekler ki: biz madem bu okulu bitirince üniversitede türban takabileceğiz bu günden başlamamız gerekmez mi?

Sonra adım adım küçük küçük çatışma ille birlikte lisede de serbest bırakılması sağlanır.

Sanıyor musunuz ki lisede durur?

Bunu ilköğretim takip eder ve o kızlarımızın gerekçeleri de hazırdır.

E madem lisede türbanla okuyabileceğiz...

Yani bu süreç bir kez başladı mı inanın nerede duracağını asla kestiremezsiniz.

Sonrasında yani bu kızlarımız üniversitelerden mezun olduklarında bu kez başka bir süreç başlayacaktır.

Ve haklı olarak;

Madem biz üniversiteyi böyle okuduk böyle çalışmak ta istiyoruz denildiğinde…

Sıra zaten ister istemez kamuya gelmiş olacaktır ve inanın artık yapılacak şey de kalmamıştır.

Bir süre sonra okullarda türbanlı öğretmenler baş gösterecektir.

Bunu bir süre sonra hastanelerde türbanlı doktor ve kepin altına türban giyen hemşireler izleyecektir.

Hatta o kadar ki…

Bu sürecin son zamanlarında iş çığırından çıkmış ve bazı kızlarımız polis şapkasının bile altına türban giyebilmenin yollarını yargıda arar hale gelmişlerdi…

Sonra iş o duruma geldi ki.

Bu sürecin kanlı mı?

Kansız mı olacağının tartışılmasına kadar dayandı.

Diyeceğim o ki: Bu iş sadece üniversiteyle sınırlı kalmaz.

Kalması da zaten çok mümkün değil…

Hani birileri…

Ulusal kimliğimizden rahatsız olup sürekli tartışma konusu yapıyordu ve ülkemize hep ılımlı İslamı dayatıyordu ya…

Bu yaşanan süreç tamı tamına odur.

Yapılan türban operasyonuyla, ulusal kimliğin yerine, dini cemaat ve tarikat kimliği geçirilmektedir.

Sonra…

Sonrası ulusal kimliğin ruhuna El Fatiha…

14–10–2010
Nusret KEBAPÇI

 
Toplam blog
: 207
: 398
Kayıt tarihi
: 07.07.06
 
 

Ben Ankara'da yaşayan kendi halinde okur yazar  bir öğretmenim...     ..