Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ocak '10

 
Kategori
Siyaset
 

Bizide koruyan ve kollayan ordumuz var

Bizide koruyan ve kollayan ordumuz var
 

Televizyon ekranlarında, raitinge tahvil edilen has davranış modunun, kimin ne söylediğine dair lafların, kimse tarafından anlaşılmaz kıvamda oluşu, kimin ne söylediğinin belli olmadığı ama illede bir kavganın var olduğuna işaret eden ses tonlamaları, izleyiciyi ekrana mıh gibi çakıyor. Dün internet ortamında hafif yollu tarafından sörfe dalmışken, karşıma çıkan bir haber aynen böyle bir şeydi ve haberin ekinde bir video gösterimi ile canlı yayında silleler, tokatlar havada uçuşuyor ve iki kişi birbiri ile kıyasıya dövüşe dalıyordu. Malumunuz, programın güzel yüzlü, eli yüzü düzgün, ses tonlaması harika hanımefendisi Serap Ezgü, ortalığı sakinleştirme gayretinden ziyade, bir an önce yayının kesilmesini salık veriyordu. İşte bu kavganın başlamasına ramak kala, Serap Hanım, şöyle bir ifade kullanmıştı, yanılmıyorsam, “Yani, o tip kadınları koruyan ve kollayan birileri illaki olur mu?” diye bir şeyler gevelemiş ve ben mevzuunun tam anlamı ile ne olduğuna anlam verememişken, tek anlayabildiğim bu cümleden dolayı, engin zekâmın sayesinde köfteyi çakmıştım. Eminimki sizlerde mevzuuyu anlamışsınızdır. Sonuçta ortada bir kadın vardı ve bu kadın kötü yola düşmüş, her gece bilmediği ve tanımadığı kimi erkeklerle birlikte olmaktadır, illaki kendisini himaye eden birde dostu, erkeği ve bilmem nesi vardır. Anlayacağınız bin bir zahmetle kazandığı parayı, kendisini koruma ve kollamaya atfetmiş olan bir zat ile paylaşmaktadır. Tabi bu paylaşmadaki yüzdenin ne olduğuna dair hiçbir fikrimin olmadığını tahmin edersiniz.

Eh işte sorunun ana teması tamda bu noktada düğümlenmektedir ve bendeniz şahsım adına şu “koruma ve kollama” mevzuuna takılmış bulunmaktayım. Bu iki engin kelimeyi daha sıkça memleketin emekli generallerinin ağzından dinlemekteyiz. Durumdan vazife çıkartmak sureti ile memleketin istikrarlı bir yolda ilerlemesi adına şanlı ordumuz, her dem gereğini yerine getirmekle mükellef addetmektedir kendisini. İşte tamda bu noktada, hayatın sillesini suratının ortasında yemiş kadınların, her gece kendisini bilmediği ve belkide bir daha hiçbir zaman yüzünü görmeyeceği erkeklerin kollarına bırakması sonrasında elde etmiş olduğu geliri, kendisini koruma ve kollama ile mükellef olan zata teslim edişi ile birlikte, aç kalmayacak ölçüde karnına bir sıcak çorba girmesine lütfen müsaade edilmesi, hüzünlü bir dünyanın ne anlama geldiğinin bire bir tarafından ifadesidir.

Biz konumuzun ana noktasına dönecek olursak, tahmin ettiğiniz gibi şu koruma kollama mevzuu. Örneğin kadının her gece bir erkeğin yatağında kendisini bulması ve başına nelerin geleceğine dair hiçbir şey bilmemesi ve bildiği en yalın gerçeğin, en iyimser tarafından erkeğin insafına kaldığı ve bir aksilik olmaz ise erkeğin memnun olması ve kadının parasını alması ile birlikte her şey yolunda demektir. O kadın girdiği ilişkide yamuk yumuk bir erkek karşısına çıkar ve kadına türlü işkenceler yaparsa, kadının parasını iç eden ve kendisini koruma ve kollamakla mükellef zat ne yapabilir? Bu kadar basit bir soru. Kapı deliğinde mi gözetlemektedir olanı biteni bu muhterem zat?

İşte tamda bu noktada memleketi koruma ve kollama mevzuunda kendisini vazifelendirmiş olan yüce ordumuzun durumunu, bu muhterem zatın durumundan pek farklı görmemekteyim.

Ülkemizide işte bu ortada kalmış ve birisinin koruma ve kollamasına muhtaç o kadın gibi görürüm. Lakin sonuçta, kadın ile dostu arasındaki koruma ve kollama mevzuunun sınırları ne ise bizim memleketin ordu ile çizmiş olduğu ilişkideki sınırda bu ölçektedir.

Peki memleketi koruma ve kollama adına kendisini vazifelendirmiş ordumuz hangi gerekçeler çerçevesinde memleketi koruma ve kollama adına hareket etmektedir? Bilmiyoruz. Tabi bir düşman saldırısına karşı bu hususta ordumuz ve halkımız üzerine düşeni illede yapar. Ama şu iç hizmet kanunu denen kanunun o ünlü 35. maddesinin içeriği o denli lastikliki, ne yana çeksen o yana geliyor. Ordu her hangi bir şeyi tehdit unsuru olarak değerlendirip rahatlıkla müdahale etme hakkını kendisinde görebiliyor. Seçilmişlerin yönetim anlayışını cumhuriyete kast olarak görebilir, Atatürk ilke ve ınkılaplarına ters düşen bir takım uygulamaların yapıldığını söyleyebilir ve bu sebepten dolayı kendisinde müdahale hakkı görebilir. Memleketin bölüneceğine dair bir şeyler ortaya atıp rahatlıkla durumdan kendisine vazife çıkartıp, müdahale edebilir. Ülkeye şeriat geleceği sanrısından hareketle ülke yönetimine el koyabilir. Zira iç hizmet kanunu denen o ünlü kanunun 35. maddesi bu saydığımız gerekçelerin çerçevesinde orduya müdahale etme hakkı tanımaktadır. Bütün mesele bu. Bizde memleket evlatları olarak her dem nasılsa bizi koruyan ve kollayan birilerinin olduğu bilinci ile kendimizi birilerinin kollarına bırakmaktayız. Sonuçta ne çıkarsa bahtımıza. Aynen şu anda yurdum insanının AKP’nin kollarına kendisini bırakmış olması gibi. Ve bizleri korumak ve kollamakla mükellef olan ordumuz dikkatle gelişmeleri izlemekte, her an başımıza bir şeylerin geleceğine dair kuşkularını dile getirmekte ve başımıza bir şey gelirse, derhal o kapı deliğindeki gözetleme yerinden başını kaldırıp, kapıyı kırarak “Eyt ulan çek elini halkımın üzerinden” narası ile ortalığa sükûneti salıverecektir.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..