Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Haziran '16

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bizim Tüp Oğlanlarımız!

Bizim Tüp Oğlanlarımız!
 

alıntı


Başarısız  üç tüp bebek denememizden sonra mayıs 2015 te yeni bir tedaviye başlamıştık. Pek çok iğne, ilaç, kontroller, kan almalar, opu, embriyo gelişim süresi,  transfer ve en zoru  transferin ardından gebelik oluşup oluşmadığını öğrenmek için yapılan kan tahlili için 12 günlük bekleme süresi  derken haziran da mutlu sona ulaşmıştık çok  şükür. Sonrasında mide bulantılarım, çantamda bulantılarımı bastırmak için sürekli yemek istediğim peynir ekmekle dolaşmalarım,  taaa ilk günlerden bebeklerin erkek olduğunu anlamam, göğüslerimle göbeğim arasında  geçen kim daha çok ve çabuk büyüyecek yarışı, tedavi esnasında kullandığım ilaçlarında etkisiyle hızlı kilo almam, 4 aylık hamileyken 7 aylık hamile gibi görünmem,  kilo alışımla artan sırt, bel ve bacak ağrılarım, hararetime hararet katan sıcaklar, koku hassasiyetim,  her daim benimle olan duygusallığım, hormonlarımın dengesizliği, bedenimin her santimetresinin  kontrolüm dışında genişlemesi, ilerleyen zamanlarda sık tuvalete gitme isteği ama aldığım kilolardan dolayı  yürümekte zorluk çekmem, hatta yürüyemiyorum diye defalarca ağlamalarım, çok sevdiğim yüzüstü yamayı unutmak, salçalı, baharatlı, soğanlı  yiyeceklerin midemle kavgalı halleri…hepsi 33 hafta sürdü. Ya ters dönmüş kaplumbağa gibi bedenim daha fazla taşıyamadı bizim tüp oğlanları ya da yeni yılı dışarda kutlamaya karar verdiler minnaklar ve 29 aralıkta bütün güzellikleriyle, enerjileriyle, bereketleriyle dünyamıza geldiler.

Gebeliğimin 33.haftasındaydım.  bir gece suyumun geldiğini farkettim, önce anlamadım  (önceki doğumlarımda su gelme olayı yaşamamıştım bilmiyordum nasıl olduğunu) su mu çiş mi acaba diye  düşünerek uykuya dalmaya çalıştım. Sabaha karşı yine aynı şey olunca durumu önce sevgilime söyledim.  Anında panik oldu,  hemen doktorumuzu aradı, “daha çok erken muhtemelen çiştir ama gelin bebeklerin durumuna bir bakalım “ demesiyle soluğu  doktorumun muayenehanesinde aldık.  Ultrasonla bebekleri incelediğinde alttaki bebeğin ( Deniz’im)suyunun bittiğini ve suyun bitmesiyle de doğumun başlamış olduğunu söyledi.  Aslında doktorum da biz de erken doğum (40’ından sonra doğurunca bir de ikiz olunca kaçınılmaz sonuç)bekliyorduk da bu kadar  erken beklemiyorduk.  Eeee serde tecrübe   var; birkaç gün önce hazırladığım doğum çantama son bir iki dokunuş  yapıp, doğum çantamızla birlikte gitmiştik doktora.  İyi ki öyle yapmışız, doktorum hastaneyi arayıp organize ettikten sonra biz de hemen hastaneye geçtik.. Hastaneye gidiyor olmak, doğumun başlamış olması, biraz ürkütmüştü beni, ama inanılmaz bir duygu yoğunluğundaydım.  Üçüncü kez anne oluyordum…

Doğum ertesi gün sabah yapılacaktı, bebeklerin ciğerlerinin  gelişimleri için gözlem altında olup gerekli iğnelerin yapılması için acilen hastaneye yattım.  Yolda annemi, ablalarımı arayıp durumu anlattık. Herkeste bir heyecan, bir telaş apar topar çıktılar yola , canlarım doğuma girmeden yanımızdaydılar. 

Doğumun başladığını anladığımda hem şaşkınlık içindeydim hem heyecan  hem de üzüntü. Daha çok erkendi çünkü. Biraz daha kalmalılardı benimle,  en güvenli, en sıcak,  en sağlıklı, en huzurlu, sevgi dolu yerdeydiler minnaklarım.  Doğumdan sonraki gün ilk banyomda  karnımda hissettiğim kocaman boşluğun ve duştan akan suya karışan gözyaşımın sebebi buydu aslında.

Ertesi gün öğleye doğru girdik doğuma. Doktorumun tavsiyesi ile epidural anestezi ile gerçekleşti doğum. Canım kocam, canım ailem, canım arkadaşlarım.. hepsi yine her zaman olduğu gibi yanımdaydılar. Üçüncü doğum da olsa insan hem çok heyecanlanıyor  hem de duygusallaşıyor.  Olur ya bana bir şey olursa geride iki evladım daha vardı, onları önce Allah’a, sonra ortanca oğlumu Bora’mı, büyük oğluma Efe’me emanet ediyorum dedim ablama gözümde yaşlarla.

Ameliyathanede doktorumu görmek iyi gelmişti bana,  hamileliğimin  hatta tüp bebek tedavimin başından beri çok güveniyordum doktoruma. 

Saat 12.04. Deniz’im. Doğum ekibinin ifadesiyle 1.bebek... çıktığı gibi getirdiler yanıma. Şaşkındım, ağlıyordum.  Öpücük kondurdum minicik yanağına.  1.860 gram ağırlığında bembeyaz bir bebek.  Hemen arkasından Ekin’im geldi yanıma.  Bir öpücük daha. 1.920 gram ağırlığında sıcacık, yumuşacık ve kaygan.  Herşeyleri yerinde tastamam  Allah’ımın mucizesi  bunlar, hoşgeldiniz dünyamıza, ömrümüze, evimize, hayatımıza, ruhumuza dedim dilimde defalarca şükürler  ile ve Allah’ım evlat isteyen herkese bu duyguları yaşatsın diyerek…

Ve 18 günlük prematüre günleri, sevgilimle birlikte her gün hastaneye süt sağıp götürerek, bir an önce kollarımıza alacağımız günleri düşünerek geçti. (Bebekler yanımda olmayınca lohusa yatağında yatmak istemedim, salon da koltuklarda 2-3 gün uzanıp sonra ayaklandım)Çok şükür sağlıkları yerindeydi, gelişimleri de iyi seyredince 18 günün sonunda yenidoğan bebek doktorumuz minnaklarımızın taburcu olmalarına karar verdi.

Tüp oğlanların doğumuyla 4+1 erkekli hayata bodoslama dalmış oldum.

 Artık evin heryerinde bebek izleri var. Bebek bezleri, anakucakları, şampuanları,  emzikleri, biberonları, süt lekeli eşyalarımız, kusmuklu kıyafetlerimiz…evimiz ikizlere göre güncellendi. Çok da güzel oldu. Büyük oğlum 18 ortanca oğlum 13 yaşındayken, aradan geçen onca yıldan sonra çok tuhaf her şeye sil baştan başlamak, hayatın emzir, alt değiştir, gaz çıkar, uyut, banyo yaptır gibi rutinlere geri dönmesi, puset ana kucağı gibi bebek eşyalarını kullanmayı öğrenmek:) 

Tüp bebek tedavisi esnasında aldığım 10 kiloya hamileliğim de aldığım 14 kilo da eklenince  80 kiloyla doğuma girdim.  Evdeki yarı bozuk tartıya göre 9 kilo doğumda gitti, bebeler 5 aylık oldular hala doğumda giden 9 kiloyla kaldım. O gün bugündür gram bile vermedim.  Aslında sağlam bir baskülde tartılıp kilomu öğrenme cesaretim de yok. Zaten kaç kilo kaldı ki! Kalan kiloları memelere eşit dağıttık mı geriye bir şey kalmıyor !!! Şaka şaka çok şey kalıyor, karnım ve popom hiç doğum yapmamışım gibi kocaman.  Emzirme döneminde kalan kiloları verdim verdim, veremedim yaş da ilerledi uğraşır dururum artık. Memelerim hatice teyzemin memeleriyle yarışacak boyutta şükür! Ve çarşı Pazar bize heryer Trabzon modundalar. Bebeler her ağladıklarında memeler ağızlarında sırayla:)

Doğumdan sonra vücudumun az da olsa hafiflemesi hoşuma gitti.  Ayak tırnaklarımı kesebilmek, yere düşen birşeyi eğilip alabilmek hızlı yürüyebilmek ne güzelmiş…

Üçüncü anneliğim olmasından mütevellit pek bir rahatım bu defa. Öyle saatlere filan aldırmadan her istediklerinde emzirdim kuzuları lohusalığımdan işe başlayıncaya kadar. Emzirme olayına bayılıyorum, anne sütünün mucizelerine hayranım, sütümle bebeklerimin doyması, büyümeleri, gelişmeleri…inanılmaz bir duygu bu. Doktorların uzmanların söylediği gibi 3 saate bir emzirin, emzirdiğiniz memeden başlayın emzirmeye gibi telkinlere hiç itibar etmedim.  Bebekler istedikçe  hangi meme daha dolu elimle tartıp o memeden başladım bebemi emzirmeye. Hem de her istediklerinde.  Evde adım sütcüüüüüüü diye değişti. Annem bile kuzular ağladığında  Ekin’in Deniz’in memesiiii gelll diye sesleniyor bana. Yalnız üçüncü anneliğimde bir kez daha takdir ettim anne sütünü. Gerçekten de mucizevi  bir içecek olan anne sütü; sadece bebekleri beslemekle kalmıyor aynı zamanda ilaç görevi de yapıyor. Bebeklerde kulak ağrısı, burun tıkanıklığı göz çapaklanması, cilt temizliği gibi konularda da bissürü kimyasal ilaçlara şapka çıkarttırır.

 Teknik ayrıntılara gerek olmadan dinginlik ve sükunetle herşey yolunda gitti, gidiyor şükür. Eeee üçüncü annelik bu, ustalık dönemi bir nevi! Bu defa enteresan bir sakinlik var bende.  Diğer iki doğumlarımda acemiliklerim olmuştu, daha çok şaşırmış, telaşlanmış zorlanmıştım. Ama bu defa çok rahatım. Allah bir sakinlik verdi bana.  Çok çabuk büyüyorlar ve ben biliyorum ki bunlar birer süreç  ve bitecek. Zaman acımasızca hızlı geçiyor o yüzden mümkün olduğunca keyfini çıkarmaya çalışıyorum bebeklerin büyümeleri ile ilgili. Meme mi istediler al minnak, kucak mı istediler hay hay. Gayet rahatım. Yok kucağa alışırlar, yok şöyle yok böyle…hiçbir şeye aldırmıyorum. Varsın alışsınlar, ne kadar kalacaklar ki kucakta. Zaten her gün büyüyorlar.

Kırkından sonra doğurunca insan pek bir rahat oluyormuş. Ha yorulmuyor muyum, yorulmaz mıyım, çok yoruluyorum, çok uykusuz kalıyorum ama bebeklerin sevgileri, verdikleri enerji , minicik bir gülümsemeleri, gözlerimin içine bakmaları içimi eritiyor, bütün uykusuzluğum yorgunluğum anında kayboluyor.

Doğumdan beri uykusuzluktan gözlerimin yanması, sırtımın ağrıması, ayaklarımın ağrıması hiç geçmedi. (Ayaklarım ve sırtım sanırım fazla kilodan ağrıyor) tüm bunlara ek; gözaltlarım morarmış, saçlarımdaki aklar çoğalmış, hayatım bebeklerden mütevellit kısıtlanmış, hatta bazen öğleden sonraları aradığınız kişiye ulaşılamıyor modda ilerliyor.  Biliyorum ki bunlar da birer süreç ve biliyorum ki bunlar da geçecek. Her şeye rağmen annelik dünyanın en güzel duygusu, bu güzelliği bana yaşatana binlerce şükür.

Öyle işte dostlar. 29 aralık 2015 ten beri gündemimiz böyle. Hayat çok farklı, çok yorucu, çok uykusuz… ama herşeye rağmen çok keyifli bir boyuta geçti bizim tüpoğlanların doğumlarıyla. Ve bu boyutun huzurunu keyfini yaşıyorum şu an.

Laf aramızda gizli korkularım da yok değil çocuklarıma dair. Eee 4 çocuk, herbirini ayrı ayrı düşünmek gerek. Lohusa kafası bunlar diyorum ama, felaket senaryolarını  da kafamdan atamadığım zamanlar da oluyor.  Kışt kışt diye kafamdan atmaya çalışsam da kötü düşüncelerimi, zaman zaman bağdaş kurup oturuyorlar yüreğimin tam ortasına.  Sonra yine ben kazanıyorum ama. İyiyim ben, iyiyiz, şükür sağlıklıyız, iyi olacak herşey, yolunda gidecek diye teselli ediyorum kendimi.

Veee teşekkür vakti;

Gebeliğimin başından doğuma kadar  beni uçan kuştan esirgeyen hep yanımda olan,  iki sene önce acıların en büyüğünü üstelik iki evlat acısını birden yaşayan canım kocam.. gücüme kattığın güç, destek ve yanımda olduğun için, (Nereden bilebilirdik ki dört yıl önce evlenmeye karar verdiğimizde başımıza onca şey gelecek… hiç aklımıza gelmeyen şeyler başımıza gelecek. Ve yine aklımızda çocuk yapmak fikri bile  yokken gün gelecek iki bebemiz birden olacak. Bir bebeklere bakıyorum sonra sana… gözlerindeki buruk mutluluğu görünce içim eriyor.)  Uzakta da olsa hergün arayıp soran annem bir ihtiyacın var mı diye soran, doğumumda bana  taa Aydın dan annecim bebeklere süt yapsın diye incir getiren ilk gözağrım; Efe’m,  her ah uf dediğimde anne noldu iyimisin diye soran, odasına giderken bile bir ihtiyacın olursa seslen diyen , canım acıyor mu diye gözlerimin içine bakan bebeklerin doğumuyla ortanca çocukluğa terfi eden bal kuzum Bora’ma, ilerleyen yaşına rağmen bana kıyamayan elinden geleni yapan anne yetiş dediğimde hemen yanımda beliren canım annem’e, her içim daraldığında nefes almamı sağlayan, her derdimde sıkıntımda yanımda olan  anne yarım canım ablama,  delidolu enerjisiyle yaptığı fedakarlıklarla hep yanımızda olan canım Nuray ablama,  işyerimde bana kraliçe muamelesi yapan, her öğlen hiç üşenmeden yemek tepsimi taşıyan canım arkadaşlarıma, ziyaretimize gelen arayan soran mesaj atan , güzel sözleriyle, jestleriyle destek olan, iyi dileklerini dualarını esirgemeyen  tüm akrabalarıma, arkadaşlarıma, dostlarıma, gebeliğimin başından beri  yanımda olan bütün sevdiklerime… bana kendimi hep iyi, güzel ve özel hissettirdiniz.. Varlığınızla yine beni mest ettiniz Sizlerle bu süreci yaşamak çok keyifliydi.  Mutluluğuma mutluluk kattınız. 

Ziyaretçilerimizle hep mutlu oldum. Ne çok sevenimiz varmış bir kez daha anladım. Seviyorum  ailemi, dostlarımı,  arkadaşlarımı. Ne mutlu bana ki; her şeyimde her anımda iyi günümde kötü günümde hep ama hep yanımda oldular,  olmaya devam ediyorlar. Ve hep olun e mi, iyi ki varsınız hepinizi çok seviyorum ve çoooooook teşekkür ediyorum.

Ve çok güvendiğim, beni hep rahatlatan, sakin bir hamilelik geçirmemi sağlayan doktorum İrfan Tarhan’a LİV Hospital doğum katı hemşireleri ve doğum ekibine,  LİV Hospital yenidoğan bebek yoğun bakım ünitesi nin tatlı hemşireleri ve tecrübeli doktoru Yücel Bey’e, Hepinize yürekten teşekkürler.

Biryerlerde okumuştum insan önce  kendisini sevmeli kendine  teşekkür etmeliymiş.  O nedenle bir teşekkür de;  çocuklarım için en iyisini düşünen beynime, onlara sevgiyle sarılan kollarıma, kuzularımı besleyen memelerime, hamileliğimde  onları taşıyabilmek için genişleyen göbeğime, kalçalarıma, bacaklarıma ve bütün yükümü yüklenen ayaklarıma ... Teşekkürler gebeliğimi mümkün kıldığınız için.

Ve bana bütün bu güzellikleri yaşatan yaradanıma binlerce şükür…

 
Toplam blog
: 184
: 2109
Kayıt tarihi
: 11.03.07
 
 

1974 Bremen doğumluyum. Hayatın Med-Cezir'lerle dolu olduğuna inanırdım; yaşaya yaşaya anladım ki ö..